.
.
“1983 yılında Polis Koleji’ne girdiğimden beri bu grubu takip ediyorum” diyen İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’a göre, FETÖ’yü en iyi tanımlayacak kişiler polisler... Örgütün; kuruluşundan itibaren istihbarat servislerinin kontrolünde olduğunu söylüyor ve diyor ki: “Bu örgütün elemanları daha başlangıç aşamasında istihbaratçı gibi yetiştiriliyor: Asker ama istihbaratçı asker, eğitimci ama istihbaratçı eğitimci, iyi bir aile babası veya toplumda yaşayan iyi bir insan ama yine istihbaratçı gibi.” Çalışkan, FETÖ üyeleriyle aynı okulda; polis kolejinde okuduğu yıllara ilişkin çok ilginç bilgiler veriyor: “Polis kolejine başladığımızda okul müdürümüz emekli bir askerdi. 1980 darbesinin etkisi hâlâ devam ediyordu. Okulda o emekli askerin mahiyetinde olanların belki yarıya yakını bu konuya sempatisi olanlardı. Yönetimin yarıya yakını böyleyse, altta bir örgütlenme varsa ve destekleniyorsa, Anadolu’dan çıkıp gelen insanların şansı çok sınırlı.”
Peki 15 yaşındaki gençleri örgüte katılmaya nasıl ikna ediyorlardı? Şöyle anlatıyor: “Kimi hemşerim kimi bir ihtiyacın var mı diye yaklaşır. Kimi hastalığınla, kimi bir yakınının derdiyle ilgilenir. Bir şekilde sizi ağına düşürür. Onlarla hazırlık sınıfında başlayan kavgam hâlâ devam ediyor. Okulda bu kavgadan dolayı çok sıkıntı çektim. Herkes yan gelip yatıp, derslerden kolay geçerken, ben ekstra çalışmak zorunda kaldım. Abartılı cezalar, baskılarla karşılaştım. 8 yıl boyunca sizi yabancı gibi gören bir yönetim olduğunu düşünün. O yaşta bununla mücadele etmek kolay değildi…” 15 yaşında bir gencin, çevresindekilerin çoğu aynı gruptayken uzak durması da pek kolay değil. Bu zorluğun üstesinden şöyle gelmiş: “Ailem bu konularda bilinçli insanlardı. Biz daha çok devlete yakın, manevi değerleri Anadolu çapında yaşayan bir aileyiz. Bir de kolejdeyken haftada 2-3 kitap okurdum. Okumalarım, ailemin yapısı, biraz da aldığım terbiye sayesinde kurtuldum.”
İKİ YILDA BEŞ TAYİN
.
.
*
.
.
.
.
*
.
.