İsrail’e karşı duruşta bölgede yakalanan ivme kaybedilmemeli

'ARAP liderlere şunu söylüyorum. Çıkarlarınızı, iktidarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız: Sessiz kalın.’

Haberin Devamı

“İnsanlar zamanında Franklin Roosevelt’e Pearl Harbour’dan sonra bu soruyu sordu mu? George Bush’a 11 Eylül saldırılarından sonra sordu mu?”

Gazze’de yaptığı katliamlar yetmedi, hem Arap ülkelerinin liderlerine meydan okudu hem de sürecin başından itibaren arkasında duran, silah ve para yardımı yapan ancak yaptığı katliamlar nedeniyle yeni yeni sesini yükselten Amerika Birleşik Devletleri’ne...

Bebek, çocuk, kadın, sivil ölümlerinden sorumlu İsrail’in Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun vicdanını yitirdiğini biliyorduk. Ancak CNN International’daki yayında aklını ve dengesini de yitirdiğini tüm dünya ile birlikte gördük.

TARİHTE BİR İLK

Canlı yayında Netanyahu’yu çileden çıkaran nedenlerin başında Arap İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi’nin 30 maddelik kendisi açısından zehir zemberek sonuç bildirgesi bulunduğuna şüphe yok. Nedenlerine gelince;

Haberin Devamı

◊ Bildiride yer alan 30 maddenin tamamı Netanyahu açısından bir neden.

◊ Asıl mesele Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle “Bugüne kadar söylenmemişlerin söylendiği” metnin altında eksiksiz tüm ülkelerin imzasının bulunması. Yani Netanyahu’nun kendini cevap vermek zorunda hissetmesi bir anlamda zirvenin etkili olduğunu gösteriyor.

TEHDİT BU SAATEN SONRA SÖKMEZ, SÖKMEMELİ

Öfkesine yenilen, aklını yitirmiş bir görüntü sergileyen Netanyahu açık açık Arap liderlerini nasıl ve neden tehdit etti? Bu sorunun yanıtlarına şöyle bir bakarsak, bu coğrafyadaki Arap ve İslam ülkelerinin bir arada durabilmelerinin önemi de anlaşılacaktır.

◊ İsrail’in güvenlik doktrini tarih boyunca Arap komşularını zayıf, parçalanmış, tarafsız tutmaya dayanmıştır.

◊ Arap baharı olarak bilinen süreçte İsrail’in en büyük endişesi stratejik müttefiki olan Mısır rejiminin devrilmesi, Mübarek iktidarının gitmesiydi. Hatırlayın, Sisi’nin gelişi hem İsrail’i rahatlatmış hem de ABD tarafından darbe olarak tanımlanmamıştı.

◊ ABD’nin bölgedeki genel tavrı ise yıllar boyunca İsrail’in güvenliği, enerji ve petrol akışının garantide tutulması üzerine kuruluydu.

◊ ABD’nin Ortadoğu’ya en dikkat çekici müdahalelerinden biri de tam da bu gerekçelerle oldu. Eski ABD Başkanı Trump dört Arap ülkesi ve İsrail ile diplomatik ilişki başlattı. Sonuçta İbrahim Anlaşmaları imzalandı.

Haberin Devamı

◊ İsrail Gazze katliamı boyunca Arap ülkelerinin yine kendisinden korkacağını, sessiz kalacağını, kendisiyle bir noktada anlaşmayı kabul edeceklerini düşündü.

◊ Ancak bu kez sadece Ortadoğu halkları ayaklanmadı. Bebek, kadın, sivil ölümleri tüm dünyayı sokağa döktü.

◊ Kısacası Netanyahu’nun karşısında aslında sadece Arap ülkeleri ya da İslam ülkeleri yok. Dünyanın tüm vicdanlı insanları sokaklarda, İsrail’in karşısında!

◊ Bu saatten sonra Arap ülkeleri liderleri sessiz kalmazlar, daha doğrusu kalmamalılar. Her ne kadar tarihi sürece baktığımızda, Körfez ülkelerinin genel olarak HAMAS’tan çok hazzetmediğini görsek de bu saatten sonra katliamlar karşısında kim sessiz kalırsa, bilsin ki o katliamı işleyen kadar suça ortak olacaktır.

Haberin Devamı

◊ Kısacası yakalanan ivme mutlaka korunmalıdır. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere, bildiriye imza atan ülkeler de vicdan sahibi dünya halkları da geri adım atmamalı ve güçlü duruş sergilemelidir.

ABD’NİN TAVRI

Bir öyle, bir böyle, kapalı kapılar arkasında ve kamuoyu önünde farklı, hatta ülkelere göre başka açıklamalar yapan ABD yönetimi gerçekte dünya kamuoyu tarafından büyük bir baskı altında. ABD’deki seçimleri, Yahudi lobisini hesaba katan yönetim ve ABD devletinin anlaması gereken ise dünya kamuoyunun gözünde ahlaki bir çöküş yaşadığı. Ankara-Washington hattında yapılan tüm temaslarda şu mesajlar net verildi:

◊ İsrail yönetimi ile kendinizi ayırın, dünya kamuoyunda size karşı çok büyük bir tepki oluştu.

Haberin Devamı

◊ Yarın dünyanın başka bir yerinde kriz çıktığında, insan hakları ve sivillerin ölümü konularında ABD’nin söz söyleyecek bir referans noktası artık kalmadı.

ABD YÖNETİMİNİN ANKARA’YA ÖZELEŞTİRİSİ

Yapılan görüşmelerde özellikle ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in bir sözü ise dikkat çekiciydi. Edindiğim bilgilere göre Blinken, “Bizim en büyük hatamız Biden yönetimi olarak göreve geldiğimizde İsrail-Filistin meselesini yeteri kadar ciddiye almamamız ve iki devletli çözüm için güçlü adımlar atmamamız oldu” ifadesini kullandı. ABD İsrail‘in süreci bir şekilde yönettiğini düşünmüş... 

Yazarın Tüm Yazıları