95. kuruluş yıldönümünde Türk Eğitim Derneği’nden z kuşağı kılavuzu

Hemen hemen tüm siyasi partiler, 2023 seçimlerinde ilk kez oy kullanacak “Z kuşağı” olarak adlandırılan gençlerle ilgili araştırmalar yaptırıyor.

Haberin Devamı

Mesele onları anlamak, onların oylarını alabilecek vaatlerde bulunmak. Peki siyasiler gerçekten onları anlayabiliyor mu? Bunu sanırım seçimlerde göreceğiz. Z kuşağına ilişkin çok özel bir çalışmayı bir eğitimci, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulu Üyesi Selçuk Pehlivanoğlu Türk Eğitim Derneği olarak yaptı. Bu çalışmayı aynı zamanda Türk Eğitim Derneği’nin kuruluşunun 95. yılında yaptırdığını da hatırlatıp, sizi ve özellikle siyasileri “Z kuşağı” ile baş başa bırakayım.

95. kuruluş yıldönümünde Türk Eğitim Derneği’nden z kuşağı kılavuzu

GENÇLİĞİ ANLAMAK...

Araştırmada Selçuk Pehlivanoğlu, dünya düzeninde değişen araçlar ve yöntemlere dikkati çekerek, “Dünya siyasette, iletişimde, eğitimde, hayatın pek çok alanında yeni bir denge noktası bulmaya çalışıyor. Bunu yaparken de en çok geleceğimizin başrolleri olan yeni nesli anlama çabaları ön planda oluyor” dedi. Ardından da Z kuşağının tüketim alışkanlıklarından iş yapma biçimleri ve hayat tarzlarına kadar toplumsal bir dönüşümü yaratacak yeni dünya düzeninin ritmini belirleyeceğini hatırlattı. Çalışmaya göre gençleri anlamak için iki eksen önemli:

Haberin Devamı

* Seçim öncesinde siyasetçiler tarafından gerçekleştirilenler.

* Mütemadiyen markalar tarafından gerçekleştirilenler.

ÖNCELİK EĞİTİMDE OLMALI

İşte dikkat çeken bu iki eksenin ardından Pehlivanoğlu şu tespitlerde bulunuyor:

* Gençleri ya ‘seçmen’ ya da ‘tüketici’ olarak konumlandıran bu çabaların asıl önceliğinin siyasi partilerin ve markaların çıkarları değil de ‘gençlik’ olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu soruya gönül rahatlığıyla evet cevabını veremeyiz ancak önceliğinin gençlik ve gençlerin refahı olduğu konusunda hepimizin aynı fikirde olduğu başka bir kavram var elimizde: Eğitim.

* Peki, eğitim bu toplumsal dönüşüme ve beraberinde getirdiklerine hazır mı?

* Eğitimin bireyleri ve toplumsal yaşamı ‘dönüştürücü’ gücünü sürdürebilmesi için öncelikle kendisinin dönüşmeye ihtiyacı var.

KÜLTÜREL EVRİM VE EĞİTİME ETKİSİ

“Kültürel evrim teorisine göre nesiller boyu hayatta kalan fikirler en bulaşıcı, en dayanıklı, en kabul edilebilir olanlardır. Bu çerçevede ‘Eğer ki bir toplum yalan, hile, aldatmaca arıyorsa, o toplumda tutacak olan fikirler de buna paralel olacaktır. Ancak eğer ki bir toplum akıl, mantık, ilericilik için çabalıyorsa, buna yönelik fikirler diğerlerine göre daha adaptif olacaktır ve seçilerek hayatta kalacaktır” diyen Pehlivanoğlu, eğitimin neden dönüşüme ayak uydurması gerektiğini de anlattı:

Haberin Devamı

* Hangi fikirlerin zihinden zihine bulaşacağı, nesilden nesile aktarılacağı noktasında belirleyici olanın ‘eğitim’ olabilmesi için eğitimin dönüşüme ayak uydurabilmesi önkoşul niteliğindedir.

* Kuşak çalışmaları ise insan topluluğunun modernleşme sürecinde 15-20 yıllık dönemler içinde teknolojik, ekonomik ya da sosyal değişimler bağlamında geçirdiği dönüşümleri anlamayı kolaylaştırmak için bir araç olmayı hedefliyor. Amaçlarının altında yatan en temel motivasyonlardan biri ise kuşkusuz insan türünü anlayarak geleceğe yön vermek...

95. kuruluş yıldönümünde Türk Eğitim Derneği’nden z kuşağı kılavuzu

SİYASİ PARTİLERİN GÖZÜ GENÇLERDE
KİMDİR BU KUŞAK

* Farklı yaklaşımlar, Z kuşağının başlangıç tarihlerini farklı bağlamlarda ele alıyor. Ancak dünya genelindeki araştırmacılar ve popüler medya, Z kuşağını çoğunlukla 2000-2018 yılları arasında doğanlar olarak nitelendiriyor.

* 1946-1964: Baby Boomer

* 1965-1979: X kuşağı

* 1980-1999: Y kuşağı

* 2000-2018: Z kuşağı

Haberin Devamı

* Önceki kuşaklardan farklı olarak Z kuşağını oluşturan gençlerin dijitalleşme, otomasyon, iklim değişikliği gibi küresel değişimlere maruz kalan ve uzun vadede bu değişimlerin etkilerini yaşayacak bir kuşak olduğu söyleniyor.

* Özellikle içine doğdukları dijital dünyanın yerlileri olarak halihazırda iletişim kurma biçimleri, değerleri, eğitim ve siyasete bakışlarında da önceki kuşaklara nazaran büyük farklılıklar var.

ÖNE ÇIKAN MESELELERİ

* Önceki kuşaklara kıyasla en eğitimli kuşak ve eğitim sisteminin içinde en uzun süre kalan kuşak. Ancak bu gençler, eğitimin rolünün sorgulandığı dönemin gençleri.

* Dünyanın doğal kaynaklarının en hoyratça tüketildiği dönemde dünyaya gelmiş bir nesil olarak çevresel temalara hassasiyetleri yüksek.

Haberin Devamı

TEK TİPLEŞTİRMEYE HAYIR

* Z kuşağını önceki kuşaklardan ayıran en önemli özellik, tek tipleştirilememeleri. Bu kuşağın mensupları tek bir kimlik tanımlamayı reddediyor ve kendilerini tek bir yolla tanımlamıyor.

* Gençler aslında biricikliğe, özgünlüğe, yaratıcılığa, paylaşılabilirliğe ve tanınmaya değer veren yeni bir kültürel para birimi yarattılar. Bu nesil eğlenceyi, tüketimi, çalışma ortamını ve hayatın pek çok alanını yeniden tanımlayan bir ‘Kültür Yaratıcıları’ (CC=Culture Creators) kuşağı.

* Bilimsel bilgiye, dünyaya ve toplumsal çeşitliliğe bu denli hızlı ulaşabildikleri için, farklılıklara saygı bu kuşağın normu haline geldi.

DAYATMAYA KARŞILAR

95. kuruluş yıldönümünde Türk Eğitim Derneği’nden z kuşağı kılavuzu

* Bu kuşağa neyi dayatırsanız, bu kuşak ondan kaçma eğilimi gösteriyor.

Haberin Devamı

* Z kuşağına en çok atfedilen özelliklerden biri birey oluşlarına saygı isteyen bir kuşak olmaları.

* Diyaloğa açık ve gerçekçiler. Daha az çatışma yanlısı ve hayatı pragmatik yaşama eğilimindeler.

* Bu gençler, çok çeşitli mecrada var olmanın paylaşmakla mümkün olabildiği bir dünyaya doğdu. Bu nedenle bu gençlere bencil demek mümkün değil.

ASOSYAL DEĞİLLER

* Bu gençler sosyaller, ancak kendi bağlamlarına uygun bir biçimde sosyalleşiyorlar. Bilgisayarın başından hiç kalkmıyor denilen gence, bu yeni dünyada asosyal denilemez, yani bazı kavramları yeniden düşünmeye gerek var.

* Z kuşağı mensupları kendilerini siyasal belirsizlikler, sınıfsal ve ırksal ayrımcılık ve iklim olayları nedeniyle sorumlu hissediyor. Üzerlerine düşen görevi yapmak istiyor.”

Z KUŞAĞI İLE SOHBETLERİM...

* Ben de bir Z kuşağı velisiyim. Hem kızım ve arkadaşlarıyla hem de fırsat buldukça gençlerle sohbet ediyorum. Şimdi benim sohbetlerimden tespitlerimi aktarayım:

* Dünyayı ve Türkiye’yi ellerindeki telefonlardan; haber sitelerinden, sosyal ağlardan takip ediyorlar.

* Ekonomideki gelişmeleri yakından takip ediyorlar, bu konudaki gelecek ve işsizlik kaygılarını açıkça ifade ediyorlar.

* “Türkiye’de torpil var, duyuyoruz, dinliyoruz. Liyakat istiyoruz” diyorlar.

* Üniversite sınavı kalksın istiyorlar, çünkü farklı bölümlere aynı sınavla girilmesine karşılar.

* Mültecilerin ülkelerine dönmesi gerektiğini düşünüyorlar.

* Birçoğu yurtdışında okumak istiyor ama okulu bitirince Türkiye’ye dönmek en büyük hedefleri. Nedenini ise “Atatürk’ün bize bıraktığı bu ülkeyi biz yaşatmalıyız” sözüyle anlatıyorlar.

* Kadın-erkek eşitsizliğinin her alanda giderilmesini istiyorlar.

EĞİTİMİN FİNANSMANI

* Son dönemde bir başka tartışma ise özel okulların yaptıkları zam oranıyla, eğitimin finansmanı. Bu konuyu da Selçuk Pehlivanoğlu ile konuştum. Açık açık “Çalışan anne-babalar eğitimin maliyetini karşılamakta zorlanıyor” dedi. Türkiye’de hane halkının yaptığı eğitim harcamaları OECD ortalamasının iki katından daha fazla. Peki çözüm ne?

* Öncelik sorunu doğru tanımlamaktan, ardından imkânı ve imkânsızlıkları kabul etmekten geçiyor.

* Genç nüfusumuzun ve öğrenci sayımızın büyüklüğünü göz önüne aldığımızda da çözümü tek başına devletten beklemememiz gerekiyor.

ÖNERİMİZ GELECEĞE DESTEK FONU

* Önerimiz zorunlu eğitim için Milli Eğitim Bakanlığı, yükseköğretim için Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesinde Geleceğe Destek Fonu oluşturmak.

* Bu kapsamda ülkemizde defalarca elini taşın altına koyan hayırseverlerimizin de devreye girmesi sağlanarak; gerekirse okul, sağlık tesisi, öğrenci yurdu inşasında olduğu gibi vergi istisnasına ilişkin bağış protokolleri oluşturularak, finansmandaki bu darboğaz geçilinceye kadar ilgili destek mekanizmaları kurgulanmalı.

KÜLTÜREL EVRİM VE YENİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞININ GEREKLİLİĞİ

* Kültürel evrim kavramına göre, kültürel bilgi kırıntılarının biyolojik özellikler veya “genler” gibi, çeşitlilik ve seçilim mekanizmaları yoluyla evrimleştiğini anlatan Pehlivanoğlu, “Kültürel evrimde çevre yani toplum ve onun talep ettikleri değiştikçe, kültürel evrimin yönü değişir” dedi. Ardından da şöyle devam etti:

* Tıpkı canlıların çevrelerini değiştirebilmesi gibi, fikirler de toplumları değiştirebilir, onların taleplerine yön verebilir.

* Toplumlar içerisinde hayatta kalan fikirler, en bulaşıcı, en dayanıklı, en kabul edilebilir olanlardır. Eğitimin rolü tam da bu noktada daha iyi anlaşılmaktadır.

* Bu değişimin insanlığın yararına olabilmesi, bilimin ve aklın ışığında gerçekleşebilmesi için ise eğitimle ilgili varsayımlarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor.

* Z kuşağını önceki kuşaklardan ayıran en ilginç yanı, imkânsızın mümkün olduğu bir çağda yaşıyor olmaları.

* Bu yaratım sürecinde de hem bireyselliğe hem çeşitliliğe hem de esnekliğe alan açacak yöntemleri benimsiyorlar.

* Z kuşağının kültürle olan ilişkisi eğitim sistemine yansımaları üzerinden düşünüldüğünde ise ‘Yeni Bir Eğitim Anlayışı Şart’ oluyor.

SİSTEM EZBERDEN ARINDIRILMALI

* Eğitim sistemimiz çocuklarımızın zihinsel gelişimlerine ket vuran ezberden arındırılmalı.

* Testlerde sunulan şıklar dışında düşünemez hale gelen, zihinsel esnekliğini kaybeden çocuklarımızın sosyal-duygusal becerileri geliştirilmeli.

* Düşük beceri düzeyinde sıkışıp kalan, açık bir tehdit haline gelen genç nüfusa çağın gerektirdiği beceriler kazandırılmalı.

* Eğitim sistemimiz testlerin ölçebildikleriyle sınırlandırılmaktan mümkün olan en kısa sürede kurtarılmalı, çocuklarımızı geleceğin becerileriyle donatabilecek bir sistem tasarlanabilmesi için okulda verilen eğitim kıymetli hale getirilmeli.

* Çocuklarımızı, ‘çocuk’ kelimesiyle yan yana gelmemesi gereken endişe, karamsarlık, mutsuzluk gibi kavramlar yumağının içinden çıkarmak için sonuç odaklı sınav sistemi yerine süreç odaklı ölçme-değerlendirme yöntemleri kullanılmalı.

DİPLOMALI İŞSİZLER ARTTIRILMAMALI

* Eğitim sistemimiz nicelik salgınından kurtarılmalı, her kademede niteliği önceleyen politikalar geliştirilmeli.

* Diplomalı işsizlerin sayısını artırmak yerine istihdam garantili eğitim olanakları artırılmalı.

DERNEK 95. YILINI KUTLUYOR

* 95. yılını kutlayan Türkiye Eğitim Vakfı 1928 senesinde kuruldu. İlk çalışma alanı ise 1. Meclis Binası. Bugün biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde olmak üzere 45 okulu ve bir üniversiteyi bünyesinde bulunduruyor. Pehlivanoğlu “Mali imkânı olmayan çocuklara herkes sahip çıkmalı. Bugüne kadar mali imkânı yetersiz 50 bine yakın öğrenciye burslar veren dernek, bugün binlerce öğrencinin öğretim hayatının sonuna kadar kişisel gelişim kurslarından cep harçlığına kadar eğitimini üstlenip, nitelikli burslar sunuyor” dedi.

Yazarın Tüm Yazıları