Hane halkı niye ayaklandı gidiyor?

Hane halkı isyanda! Hane halkı ayaklanıyor! Hane halkı kendine ayrı ev istiyor!

Haberin Devamı

TÜİK’in 2016 verilerine göre Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü 3.5’e düştü. Buçuk olan bebek değil. Sayı şu demek: Aileler artık anneanneli, dedeli  kalabalık aileler değil, bu bir.

Çocuk sayısı azaldı, iki. Ve de belli bir yaşa gelip iş bulan 20-25 yaş üstü çocuklar ayaklanıp ufaktan ayrı eve çıkıyor, yeni evliler zaten çok ender aileyle oturuyor, bu da üç.

Hane halkı niye ayaklandı gidiyor


Hane halkı ayaklanmasının müteahhitler ve beyaz eşyacılar tarafından kışkırtıldığını, minik daireler ve fıstık yeşili modern buzdolaplarıyla gençlerin aklının çelindiğini düşünüyorum. Bu benim teorim.

Öte yandan, her trend tutmuyor, bizim kendimize has alışkanlıklarımız da var tabii. Mesela beş-on sene önce çılgın bir hızla inşa edilen stüdyo daireler, talep azlığından tedavülden kalkmakta. 

Zira bir kere bizde, tek kişi bile olsan, uyuduğun, giyinip soyunduğun yerde misafir ağırlayamazsın. O ne öyle?

Yatağın 2 metre ilerisinde teyzengillerle mantı keyfi? Olmaz.

OTURMA ODASI FENOMENİ
Aslında bize kalsa, bırakın stüdyoyu, tercihen ailenin hiç ama hiç kullanmadığı bir yer varsa orası misafir alanı olmalıdır. Biz evin salonuna aylarca girmeyip, 10 metrekarelik oturma odasına ailecek tıkılan insanlarızdır. Misafir geldiğinde oturup kısır yiyip çay içmeyecek de, valsli, uşaklı balo verecekmişiz gibi!

O yüzden, en küçük evlerde, en dar bütçelerde, 2 kişilik ailelerde bile bize en az iki mekân gerekir. Ki son günlerde öyle 1+1’ler de görüyorum.

Müteahhitler için de adaptasyon kolay oldu. Stüdyo dairenin ortasına bir duvar koydular, çözüldü! 

Stüdyo dairelerin rağbet görmemesinin bir sebebi de şudur: Bizde yalnız yaşam pek olmaz. Biz muhabbet severiz. Tek başına yaşamak, tek başına restorana gidip yemek yemek, sinemada film seyretmek, evinde kitap okumak filan bize terstir. New York mu burası ayol?  

Gerçi pek severim gündüz tek başıma sinemaya gitmeyi filan ama mesleğim de dünyanın en yalnız mesleği olan yazarlık, onun için TÜİK verileri benim gibi delileri kale almamalı.

İstatistiğe göre tek kişilik hane halkı oranı, yani yalnızlar, Türkiye’de yüzde 15 oranında. Rekor ise yüzde 25 ile Tunceli’de.

Ama bu yalnız yaşayanlar, günde esasında kaç saat yalnız kaldığınızı ve o anlarda kaç saat telefonla konuşup eş dostla yazıştığınızı bir bana derseniz, yalnız filan yaşamadığınızı size kanıtlayabilirim!

Hayatımda sadece 1 yıl yalnız yaşadım. Bittabi yalnız insanlar şehri New York’ta okurken. Hem de bir stüdyo dairede. Ay o yılki kadar dışarılara çıktığım, gezdiğim, sosyalleştiğim bir dönem bir daha olmadı! Ertesi sene taşındım, yakın arkadaşlarımdan biri ev arkadaşım oldu da evimi yerimi bildim!

Sonraki yıl ise, 2 sene yurtdışında yaşamış, özgür ruhlu, koskoca 25 yaşında bir insan olarak İstanbul’a döndüm, işe başladım. Babama derhal dedim ki: “Ben yalnız başıma bir ev tutup taşınacağım!”

Babam “Yok, sen öyle zannediyorsun” şeklinde cevap verdi. Fakat Gülse durur mu, 3 yıl sonra ayrı eve çıkmıştı...

Evlenmek suretiyle.

Onun için Tunceli’de tek başına yaşayanların yoğunluk sebebini merak ediyorum. Kültürel midir, iş imkânlarının, eğitim kurumlarının sadece merkezde olmasıyla mı ilgilidir, bilmem.

Evet yalnız yaşama, aileyle yaşama, ayrı eve çıkma eğlenceli konu, o muhakkak.

Ama aynı 2016 TÜİK verileri şunları da ifade ediyor: Evli insanların yüzde 23’ü bir akrabasıyla evli!

Ayrıca bireylerin yüzde 22’si yoksulluk sınırının altında!Yazıyı bitirirken kontrol amacıyla istatistiki verilerin tümünü baştan sona okuyayım dedim.

Bu yukarıdaki iki bilgi sonucunda mizahım bitti! Affedin.

Yazarın Tüm Yazıları