Başbakan-Feyzioğlu olayı ve ‘Deyimler Sözlüğü’ marifetiyle açıklaması!

BAŞBAKAN’ın Baro Başkanı’na çıkışıyla ilgili niye şaşkınlık yaşandı, anlamıyorum. Bu Polyanna tatlılığını çoktan geride bırakmadık mı?

Haberin Devamı

Başbakan, kürsüye çıkıp “Tüm eleştiriler başımızın tacıdır, bir saat boyunca Sayın Feyzioğlu’nun görüşlerini zevkle ve ilham alarak, iğneyi kendime batırarak dinledim ve müthiş faydalandım, müteşekkirim” deseydi, işte ben o zaman şok geçirip sandalyeden düşerdim. Başbakan, süresini de aşarak, kürsüden bir saat eleştiri ve iğneleme içeren konuşmasını yapan Feyzioğlu’na atarlanmış.
Arkadaş ya ne olacağıdı?
Bizim kültürümüzde, bırakın başbakanları, genel müdürlerden birim şeflerine, muhtarlardan aile babalarına, minimum yetki sahibi bir insan varsa, onun otoriter ve sert olması beklenir. Bizim geleneğimizde eleştiriye açık, sakin, uzlaşmacı olmak tek bir sıfatla nitelenir: “Sinameki”!
Siyasi tartışmalarda, askeri vesayet için, hatta bazen sadece fikrini söylediği halde “Demokrasiye müdahale ettiği” iddia edilen her kurumun tavrı için, olumsuz anlamda “Genlerimizdeki eski alışkanlıklar” tabir ediliyor ya. Genlerimizdeki asıl eski alışkanlık, yetki ve otorite sahibi insanın, sert, tavizsiz, uzlaşmadan uzak ve tabiatıyle “otoriter” olmasıdır.
Bu konudaki eski pozitif anlamlı deyimlere bakalım: “Haddini bildirmek”, “Masaya yumruğunu vurmak”, “Ağzının payını vermek”, “Fırça atmak”, “Doğduğuna bin pişman etmek”. Hepsi hayranlık uyandıran, alkışlanan hareketler değil midir?
Geleneği devam ettiren, “yeni argo” nevzuhur deyimlere bakalım: “Lafı koymak”, “Atarlanmak”, “Ayar vermek”, “Gider yapmak”. “Genlerdeki alışkanlıklara” devam!
Bizim kültürümüzde “Var mı bana yan bakan?!”, kabadayının, delikanlının, güvenilir ve sağlam adamın narasıdır. Mahalleyi koruyan, adil, güçlü kuvvetli insana “Kabadayı” denmesinden de mi mesajı alamıyoruz? “Zarif dayı” tabir edilen bir mahalle kahramanı var mıdır halk arasında veya geleneksel tiyatroda? Güçlü, sağlam, dürüst erkeğe “Serinkanlı” değil“Delikanlı” denmesinden de mi bir ipucu alamadık mı bugüne kadar?
Bizde, güç kudret sahibi erkek, “Yürüdü mü yer titrer”, “Bağırdı mı yer gök inler”, “Kodu mu oturtur”. İlla ortamda bir tahribat olur yani!
Pekiyi, eleştiri karşısında sakin davranan, dinleyen, zarafet gösteren, sessiz kalan adama ne denir? “Boyunun ölçüsünü aldı”, “Pıstı oturdu”, “Lafları yedi sustu”, “Ezilip büzüldü”, “Yüzüne tükürsen yağmur yağıyor sanacak”.
Karagöz oyunlarında bağırıp çağıran, kavga çıkaran “Tuzsuz Deli Bekir”in karizma ve popülaritesi, zarif ve uzlaşmacı “Çelebi”nin zavallılığıyla karşılaştırılabilir mi?
Atatürk gibi yüksek zekalı, müthiş iletişimci, soğukkanlı bir lider hakkında zamanında “Gözlerine bakılamıyor, bakınca insan çarpılıyor” gibi korkutucu güç addeden bir şehir efsanesi çıkmış olması boşuna değildir. Aynı şekilde “Hayatta en hakiki mürşid ilimdir”den çok “Geldikleri gibi giderler” ve “Size ölmeyi emrediyorum” sözlerinin hatırlanması.
Biz sertlik, azar, yüksek ses ve yumruk severiz. Otorite sahibi adamın sözünden çıkılmamasını, lafının üzerine laf söylenememesini severiz. “Biz liderin herkesi dövebilme ihtimalini severiz!” Dayak yiyen biz olsak bile. İcabında “Orada gül biter”!
Hadi konuyu yine deyimlerle toparlayayım.“Bayram değil seyran değil başbakan niye fırça attı”, “abesle iştigal” bir sorudur. Başbakanın tavrı da mizacı da toplumun “nabzına göre şerbet vermek”tir, “Ortalığı velveleye vermeye” gerek yoktur, en kötü ihtimalle Feyzioğlu’nun “yanağında gül biter”!

Haberin Devamı

İçmeyin şu zıkkımı!

Haberin Devamı

“ORGANİK candır” diye kendini paralayan dostlarım var. Cumartesi sabahı yedide kalkıp Feriköy’deki organik pazara gidiyorlar, yoğurtlarını evde yapıyorlar. Aldıkları domatesin atalarını tanımak, özgeçmişini bilmek istiyorlar, günlük sütün bile saflığına inanmıyor, “Bir bardak süt için inek besliyorlar”! Fakat efenim, işe bakın ki, aynı insanlar, fosur fosur sigara içiyorlar! Tütün, doğada, canlıların yaklaşmadığı ender bitkilerden. Zira basbayağı zehir. Tarımda en eski kullanım şekli, ekinlerin arasına azar azar dikip, böceği, çekirgeyi tarladan uzak tutmak.
Sigara içmem, mümkünse etrafımda içirtmem. Kapalı mekanlarda, kafe ve barlarda sigaranın yasaklandığı gün, benim için gerçek partilerin başladığı gündür!
Ve harika bir meslek seçen, çok eski bir arkadaşım, Emre Üstünuçar, yıllardır seminerleriyle insanlara sigarayı bıraktırıyor. Üniversite yıllarında beline kadar saçları, afili bir spor arabası olan yan komşumdu. Hâlâ birbirimize “Komşu” diye hitap ettiğimiz Emre, sigarayı bıraktırma tecrübelerini Böcek Yapım’ın önayak olmasıyla, kompakt ve ilginç bir film haline getirdi. “Bırakmak İstiyorum”un sağlığa zararı yok, ama size sigara bıraktırma ihtimali var. Sigara bağımlısı iseniz bence gidip görün. Kulağa acımasız gelecek ama “En azından akciğerlerinizin kaybedecek bir şeyi yok!”

Yazarın Tüm Yazıları