İslam alemi mi dediniz

VAKTİYLE (son olarak) Müslümanların başı ve birlikteliklerinin sembolü olan Halifeliği Osmanlılar (Türkler) temsil ediyordu. Diğer bir ifade ile İslam’ın bayraktarlığını Türkler yapmaktaydı.

Haberin Devamı

Türkler yaratılışları itibariyle samimi Müslümanlardı, yani Müslümanlıkta her daim hasbiydiler ve hiçbir zaman hesabi olmadılar. İnançlarını hiçbir zaman nefsi emelleri için kullanmadılar.

Bu yüzden de ‘Allahü tealanın sadık kulları olarak, O’nun yeryüzündeki varisi’ konumunda oldular. Müslümanlık, inananlara her bakımdan üstün olmalarını emrediyor.

Hele Türklerin dün ve bugün üzerinde bulundukları coğrafya, onları güçlü kılmak zorunda bırakıyor. Aksi halde tarih sahnesinden silinip gideceklerini çok iyi biliyorlardı.

Türk’ün ve onun sahip olduğu imanın (İslam) düşmanları, hep bu anı, yani Türklerin güçsüz anını kolladılar. Türklerin ve İslam’ın tarih boyu en büyük düşmanı olan İngilizler, Türklerdeki gücün manevi sırrını buldular ve önce bunu yok ettiler.

Haberin Devamı

Gerisi çorap söküğü gibi geldi; mana kaybedilince, madde de yıkılmak mukadder oldu.

Türkler İslam’ın bayraktarlığını yaparken manevi olarak dayanıp güç aldıkları iki kaynakları vardı. Bunlardan birincisi Hilafet, diğeri ise Kur’an-ı kerimdi.

Bugün Hristiyan aleminin ruhani lideri (liderleri) var. Maddi olarak da bir sürü birliktelikleri mevcut. İslam aleminin ise, ruhani lideri olmadığı gibi, bin bir parçaya bölünmüş ayrılıkları var.

Oysa Müslümanlığın esası Tevhittir yani birlik; Bir (eşsiz, yegâne) olan Allah’a inanırlar ve O’nun gönderdiği son Peygambere ‘ümmet-i vahide’ tek ümmet olurlar.

İslam’ın aşk ve saffet devrinde Müslümanlar ‘Bir bedenin uzuvları gibi’ idi. Bir uzvu ağrısa tüm beden acı duyardı. Günümüz Müslümanın düştüğü dipsiz kuyulara bakın ki, Filistin’de bebeklerin parçalanmış cesetleri ortalığa saçılıyor, iki buçuk milyonluk İslam taifesi kıyıma, katliama ve hatta soykırıma uğruyor.

İki milyarlık İslam aleminden (Yönetim kademelerinden) değil acı duymak, en ufak bir üzüntüleri olmadığı gibi; gösteriş kabilinden de olsa herhangi bir serzenişte bulunmaları ve İsrail’e karşı çıkmaları söz konusu değil.

Bu vahşeti sergileyen İsrail’in insan kasabı olan başbakanı Netanyahu, küstahça tehditler savuruyor ve diyor ki: ‘İsrail’in yapmakta oldukları karşısında sakın sesinizi çıkarmayın, çıkarlarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız, sessiz kalın!’

Haberin Devamı

Onlar da koltuklarında oturmaya devam edebilmek için tek bir şey yaptılar; sessiz kaldılar ve kuzu kuzu koltuklarında oturmaya devam ediyorlar.

Adları İslam ülkeler, İsrail vahşeti konulu sözde toplantı yapıyorlar; bu soykırımı durdurabilecek hiçbir ciddi tedbiri almaya yanaşmadan dağılıyorlar.

Dünyanın dört bir tarafında yürüyen insanlardan da utanmıyorlar.

İsrail’de Netanyahu’ya karşı yürüyen Yahudilere bakıp da yüzleri bile kızarmıyor.

Vaktiyle (bir asır önce) Eyüp Sultan Camii’ne gitmekte olan Seyyid Abdülhakim Efendi Hazretleri’ne birisi yanaşır ve ‘Efendi! Ne olur dua edin de ümmet-i Muhammed kurtulsun’ der.

O da: ‘Siz bana ümmet-i Muhammed’i gösterin; şu an kurtulmuş olduğunu size müjdeleyeyim!’

Sahi İslam alemi mi dediniz?!

Yazarın Tüm Yazıları