Aramız bozulsun diye bekleyenler

SİYASETTE ‘gaza getirme’ yerel bir oyundur.

Haberin Devamı

Bildiktir. Anlaşılabilir...

Ama ‘dış politikada gaza getirme’ vicdansızlıktır.

Çünkü doğrudan devleti hedef alır.

Şimdi bakıyorum...

Türkiye, YPG üzerinden ABD ile bozuşsun diye bekleyenler var.

Utanmazca bir ‘kambura yatma’dır bu.

Basketbolda rakibin altına girip yere düşürme faulüdür ki...

Yapanı da iflah etmez.

Aynı şekilde İsrail’le diplomatik kriz isteyenler de var...

Nasıl Rusya ile Türkiye’yi krize sürükleyen FETÖ kumpasında olduysa.

Şurası açık.

Trump’ın PYD’ye ağır silah yardımını onaylaması ciddi bir krizdir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan buna rağmen sert açıklamalar yapmak yerine, “Trump’a anlatacağız. Bu durum yakışmıyor” diyerek 16 Nisan için ‘pozitif bir mesaj’ vermeyi tercih etti.

Bir anlamda ‘Obama döneminin mirası’ demeye getirdi.

Ki bu da diplomaside, ‘son ana kadar bir kapıyı açık bırakmak’ anlamına gelir.

Washington’a giden bir mesaj daha var ki...


‘NOKTA VE VİRGÜL’
ERDOĞAN, TRUMP’la yapacağı görüşmeden olumlu ya da olumsuz kesin bir sonuç beklediğini açıktan söyledi.

Yani...

“YPG meselesini virgül koyarak ortada bırakan değil, nokta koyarak sonuçlandıran bir görüşme için gidiyorum” demiş oldu.

Bu anlamda Erdoğan-Trump görüşmesinden mutlak bir sonuç çıkacağını beklemek artık normaldir.

Şu anda beklentilerimizi olumsuz bir noktaya çeken verileri sayarsak...

1) ABD’li komutanların YPG’li militanlara yemin töreninde eşlik etmesi.
2) YPG’li kadın militanların Amerikan askerlerini zılgıt çekerek karşılaması.
3) ABD’nin YPG’yi Rusya’ya kaptırma endişesi.
4) İsrail’in Kürt devletini tanıyacağı mesajını Vatikan’dan vermesi.
5) Son olarak, ABD’nin Erdoğan görüşmesini beklemeden YPG’ye ağır silahlar vermesi. Bir oldubittiye gitmesi...

Bütün bunlar zirve öncesindeki olumsuz görüntünün sonuçları.

Buna karşılık...

1) Türkiye’nin bir NATO müttefiki olarak YPG’nin bir terörist organizasyon olduğu konusunda en üst düzeyde ısrarcı olması.
2) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gerçeği belgeleyecek kapsamlı bir dosyayla masaya oturacak olması.
3) Türkiye’nin uzunca bir dönem (2019’a kadar seçimsiz) şu andaki yönetimle devam edeceği gerçeği.
4) PYD’ye yapılan silah yardımı ve verilen desteğin Obama yönetiminden kalma olasılığı.

Bunlar da zirvenin olumlu geçeceğini düşündüren gerçekler.

Bütün bunları topladığınızda artı-eksi muhasebesini ya da tahminini yapabilirsiniz.

Umarım 17 Nisan sabahı krize değil, dost ve müttefiklerimizle ortak bir yol haritasına uyanırız.


GÖCEK'E GİDECEK DENİZCİLER 'AMAN DİKKAT!'
YAZ geliyor.

Göcek’e gidecek denizcilere sesleniyorum.

“Aman dikkat!”

Önceki hafta bir denizci dostumun başına gelen, sizin de başınıza gelebilir.

Dostum anlatıyor:

“Sarsala Koyu’nda devletin sözünü dinleyip, demir atmadım. Gittik bir şamandıraya bağlandık. 2 gece teknemiz şamandırada bağlı kaldı. Üçüncü gün öğle saatlerinde bir de baktık, bizim tekne yandaki tekneye doğru gidiyor. Çarptık çarpacağız. Ne oluyor demeye kalmadan, baktık, bağlandığımız şamandıra da bizimle birlikte geliyor. Tonozdan kopmuş. Son dakika motor çalıştırıp kurtulduk...Ya gece olsaydı bu!? Kayalara bindirmiştik...”

İşte böyle arkadaşlar...

5 yıl önce devlet, Göcek koylarına demir atılmasını engellemek için şamandıralar koydu.

Amaç körfezin deniz dibi florasını korumaktı. Dünyada sayılı koylarda, körfezlerde uygulanan bir sistem bu. Ama bakım ister. Şimdi anlaşılıyor ki, bu tonozlara bakım yapılmamış. Kopuyor...

O nedenle buradan Göcek’e gidecek denizci arkadaşlara “Aman dikkat” diyorum.

Rüzgârınız kolayına olsun.

Yazarın Tüm Yazıları