Erdal Kaplanseren

Google'ın yeni hedefi robotlar mı

2 Nisan 2014
Geçtiğimiz yıl sekiz ayrı robot teknolojisi firması satın alan Google'ın amacı dijital dünyayı aşıp hayatımıza girecek robotlar.

İnternet devi Google; Apple, Facebook ve Microsoft’la yoğun bir teknoloji rekabetinin ortasında. Şirketin yeni hedefi robot teknolojilerine yatırım yapmak. Şimdilik pek kimse bilmiyor ama Google dünyanın en hızlı robotunu geliştiren Boston Dynamics’i Aralık 2013’te satın alınca dedikodular arttı. Cheetah adlı robot, adının hakkını vererek Usain Bolt'tan daha hızlı koşabiliyor. http://goo.gl/XmwWYt adresinde Cheetah’nın koşu bandında 46 km/saat hıza çıkışını gösteren bir video var. Firmanın amacı, bir sonraki koşabilir robot WildCat'in Cheetah’dan da hızlı olmasını sağlamak.

Firma başka türden hayvan görünümlü robotlar da geliştirdi. SandFlea’nın özelliği, engelleri aşmak için 10 metre yükseğe zıplayabilmesi. Boston Dynamics'in robotlarına ait videoları http://goo.gl/1Ybhuh adresli YouTube kanalında izleyebilirsiniz.

Bu robotlar satışta mı?

Hayır. Zaten evlerde kullanılabilen türden hizmetçiler değiller ama Boston Dynamics'in geliştirdiği Atlas adlı insansı robot, zorlu engellerde hareket edecek kapasitede. En karmaşık evlerde bile hareket edebiliyor. Firmanın robotları esasında ABD ordusu için geliştirilmekteydi ama Google’ın açıklamasına göre mevcut sözleşmeler sona erince bu amaca yönelik üretim durdurulacak.

Yazının Devamını Oku

Ekranlar büyüyor, eğiliyor, bükülüyor

11 Mart 2014
Mobil teknoloji pazarının en büyük etkinliği olan Mobile World Congress için önceki hafta Barselona’daydım. Pazarın en büyük üreticileri fuarın ilk günü aynı zamanlarda en son modellerini tanıttı. Nokia, Samsung, Sony, LG ve Huawei’nin yeni akıllı telefonları şaşaalı törenlerle boy gösterirken, 2014’ün geçen seneki gibi mobil pazarda hareketliliğe gebe olacağı düşüncesi somutlaştı. Evet, yine kullanıcıların “o mu bu mu” sorularını duyacağız bol bol.

Mobil işletim sistemleri konusunda sektör stabil bir duruma erişti. Kendi özel uygulamaları ve donanımları daha iyi çalıştıracak teknolojileriyle ayrışmaya çalışan üreticiler, daha farklı neler yapabiliriz noktasında yine ekran boyutuna takıldılar. Büyük ekranlı modellerin sayısı arttı ve işin ilginç yanı, tüketicinin ilgisi son derece yoğun oldu. Şu sıralar kıvrımlı ekran rüzgarı esiyor.

Samsung’dan sonra LG de kıvrımlı ekranlı modelini duyurdu. Pazardaki duruma göre muhtemeldir ki diğer üreticiler de çekmecede hazır tuttukları tasarımlarını ortaya çıkaracak. 2014, büyük ve kavisli ekranların yılı olacak. Üstelik sadece telefonlarda değil; televizyonlar için de aynı durum geçerli. Şimdilik kavisli ekrana sahip tablet konusunda somut bir gelişme yok ama eli kulağındadır. Samsung’un televizyon ve cep telefonundan sonra tabletin ekranını da bükmesi şaşırtıcı olmaz.

Uzun süredir kafamı meşgul eden soru ise şu: Telefon, tablet ve televizyonlardaki bu hızlı değişimlere tüketici gerçekten hazır mı? İşim gereği yeni ürünleri piyasaya çıkmadan inceliyorum fakat son 1,5 yıldır aynı telefonu kullanıyorum. Bir süre daha yeni bir telefon almayı düşünmüyorum. Kabul, bu süre içinde aklımı karıştıran çok telefon oldu. Fakat yine de kendimi tutuyorum.

Değişim o kadar hızlı ve yoğun ki; henüz fuarın ilk gününde bile sonraki günlerde daha neler göreceğimizi kestiremiyordum. Şimdi de durum değişmiş değil. Şirketler birer satranç ustası gibi rakiplerinin hamlelerini tahmin ederek farklı stratejiler üzerinden çalışıyor.

Yazının Devamını Oku

Gereksiz e-posta mı, spam mı

21 Şubat 2014
İnternet kullanıcılarının bitmek bilmeyen kâbusu “spam”in ne olduğu ve ne olmadığı tartışıladursun, e-posta servislerinin yaklaşımı büyük önem taşıyor. Son zamanlarda spam'in yanına bir de "gereksiz posta" terimi geldi. Yani gereksiz e-posta ve spam farklı şeyler. Her ikisinin biçimleri ve sorunları farklılık gösteriyor.

Windows Live Hotmail'e göre, kendilerine spam gerekçesiyle bildirilen e-postaların yüzde 80’inin aslında spam, (yani dolandırıcılar veya insanlardan ilginç gözüken ürünler satın almalarını talep edenler tarafından gönderilen e-postalar) değil. Bu tip e-postalar “gereksiz e-posta” olarak adlandırılıyor. Yani iki yıl önce çok da önemsemediğiniz ama yine de üye olduğunuz ve üyeliğinizi bir türlü iptal etmediğiniz bir e-bülten, onayınız doğrultusunda size promosyonda olan ürünlerin listesini sunan bir mağaza veya emlak piyasasındaki fırsatlar hakkında bilgilendirmede bulunan bir emlak sitesinin gönderdiği e-postalar için Hotmail’de “gereksiz e-posta” terimi kullanılıyor. Gereksiz e-postalar nedeniyle genellikle gelen kutunuzda bulunanların yalnızca yüzde 50’si gerçekten ilgilendiğiniz e-postalardan oluşur. Geri kalanlar sizin için çöpten farksızdır ve işte bunlar yüzünden gelen kutusunda gezinmek zorlaşır, hatta bazen sizin için önemli olan e-postaları bile kaçırabilirsiniz. Bu yüzden, spam ile gereksiz e-posta ayrımı epeyce önem taşıyor.

Gereksiz e-postalardan da kurtulmalısınız

Eğer gelen kutunuzun tamamı spam'le dolmuşsa, işleri halletmek için gereken süre uzar. 2006 yılında ortalama bir Hotmail gelen kutusuna gönderilen spam miktarı, tüm e-postaların %35’i kadardı. Bugün internette dolaşan e-postaların neredeyse %90’ını spam mesajlar oluşturuyor! Ortalama bir Hotmail gelen kutusuna gönderilen spam miktarı ise %4’e düşürülmüş. Microsoft'un AR-GE departmanında yapılan çalışmalar ve yeni Hotmail'a entegre edilen spam engelleme teknikleri sayesinde bu değerin daha da düşmesi bekleniyor.
Ancak ne yazık ki, spam'le ne kadar savaşılırsa savaşılsın, gelen kutularını meşgul eden tamamen başka bir kategori, yani gereksiz (junk) e-postalar söz konusu (Gereksiz e-postalar için “gri e-posta” terimi de kullanılıyor). Bu tip e-postaların, yani üye olduğunuz bültenler ve izin verdiğiniz mağazalardan gelen e-postaların gönderilmesi teoride yasal, fakat çoğu zaman gelen kutularımızın bu tip e-postalardan da temizlenmesini istiyoruz. İşte bu nedenle yeni Hotmail, “spam haricinde kalanlar” (gereksiz e-postalar) ile savaşmak için birçok yeni yöntem içeriyor.

Yazının Devamını Oku

Teknolojiyi giymek isteyecek miyiz?

31 Ocak 2014
Her dönemin popüler bir teknoloji oluyor. Geçen yıldan beri de “giyilebilir teknolojiler” dilimizden ve gündemimizden düşmüyor. Akıllı saat modelleri ve Google Glass’la sık sık haberlere konu olan bu teknolojinin kapsamı çok daha geniş olsa da magazinsel konular bu ikisinden çıkıyor. Geçen ay akıllı yüzük fırtınası esti medyada tabi onu da hatırlayalım.

San Francisco’da her yıl düzenlenen Google IO’nun geçen seneki etkinliğinde Google Glass’ı test etme şansım olmuştu. O günlerde bile San Francisco sokaklarında (dizisini hatırladım böyle yazınca) Google Glass’lı insanlarla karşılaşmak mümkün hale gelmişti. Şimdiyse sayı daha da artmış durumda ürün henüz satışa çıkmamış olsa da…

Bu kısıtlı sayıda kullanıma rağmen Amerika’da bir Google Glass paniği aldı yürüdü. Önce bazı restoran ve barlarda yasaklanan Google Glass’la geçtiğimiz hafta sinemaya gitmeye çalışan bir ABD vatandaşı FBI tarafından gözaltına alındı. Gözaltının sebebi ise Google Glass’la sinemaya giden kullanıcının korsan olarak filmi videoya çekmiş olabilme ihtimaliydi. Numaralı gözlük kullandığı için Google Glass’ı güzlüğüne monte eden kullanıcının masum olduğu 3 saatlik sorgudan sonra anlaşılmış. Birkaç ay önce de Google Glass’ı direksiyon başında kullanan bir sürücü ABD’de trafik polislerince ceza almış ve uzun bir süre bu olay gündemden düşmemişti. Benzeri örneklerin ülkemize uyarlayarak şimdiden komik karikatür fikirleri ortaya çıkarabiliriz.

Şirketler ürünleri geliştiredursun, asıl önemli soru şu: Kullanıcılar bu ürünleri satın alacak mı? Diyelim teknolojiye ilk sahip olmaya gönül vermiş bir kesim satın aldılar; gerçekten muntazam kullanacaklar mı? Google Glass’la sosyal ortamlarda yer almak, elde bir video kamerayla yürüme tedirginliğini salacaktır çevreye. Mahremiyet tartışmaları Google Glass’la başladı ve artarak devam edecek.

Sevgilinizle yemek yerken, yan masadan size bakan Google Glass’lı kişinin o sırada videonuzu veya fotoğraflarınızı çekmediğini bilemezsiniz. Eminim bu şüphede rahatsız olmayacak kimse yoktur. Hiç öyle bir amacınız olmasa bile sırf gözünüzde Google Glass var diye çevrenizden bu rahatsız edici bakışları almak istemezsiniz. Giyilebilir teknolojileri giyinmek isteğini kamçılayan ve huzursuz eden pek çok ayrıntı var şu anda. Halledilmesi de bir hayli zor görünüyor.

Yazının Devamını Oku

Uzaydan tweet atan adam

15 Ocak 2014
Chris Hadfield ünlü bir oyuncu ya da şarkıcı değil ama Twitter'da bir milyondan fazla takipçiye sahip. Sosyal medya yıldızı olmasını sağlayansa Dünya’dan 400 km mesafedeyken göndermeye devam ettiği günlük bildirimler.

Komutan Hadfield, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) bulunduğu süre içinde geleneksel sosyal ağ servislerinden faydalanarak günlük yaşamıyla ilgili deneyimlerini paylaştı, Google+ Hangout'larına katıldı ve alçak yörüngeden çekilmiş eşsiz Dünya görüntülerini paylaştı. Bunu yaparken kendini ön plana çıkarıp görevini abartmaya çalışmadı. Tüm bunları, UUİ’deki görevine, gerçekleştirdiği araştırmaya, gelecek üzerindeki olası etkilere inandığı için yaptı. Hadfield şöyle diyor: “Uzay istasyonu, keşif teknolojilerinin tasarlandığı ve test edildiği ortam. Uzayda ilerlememizi UUİ'deki başarısı kanıtlanmış donanımlara borçlu olacağız.”

UUİ'DEN TWEET GÖNDERMEK

UUİ Keşif 34'te yer alan altı kişiden biri olan Hadfield, iki NASA astronotu Kevin Ford ve uçuş mühendisi Tom Marshburn dışında Oleg Novitskiy, Evgeny Tarelkin ve Roman Romanenko adlı üç Rus kozmonotla çalıştı. Ford'un dünyaya dönmesinden sonra Keşif 35’te Hadfield komutan oldu.

Hadfield'in tweet atmasına olanak veren sistem, istasyonla NASA Görev Kontrol Merkezi (Houston, Teksas'taki Johnson Uzay Merkezi’nde) arasındaki veri bağlantısı. reddit'te gerçekleşen AMA (Bana İstediğinizi Sorun) seansı sırasında sorulan soruya Hadfield'ın verdiği cevap şöyle: "Buradaki dizüstü bilgisayarım uydu bağlantısı aracılığıyla Houston'daki sunucuya bağlanıyor. Yeryüzündeki sunucuysa bir bilgisayarla internete erişiyor. Veri akışı çok yavaş ve video izlemek için yeterli değil ama reddit ve Twitter gibi uygulamalar için yeterli. Zamanımızın yarısı boyunca veri bağlantısına sahibiz."

Yazının Devamını Oku

10 soruda PC hızlandırma

30 Aralık 2013
Her bilgisayar zaman içinde performansından kaybeder. Ona tekrar heyecan katmak için yapmanız gerekenleri 10 soru ve cevapla açıklıyorum.

Aldığınız gün saniyeler içinde açılan, onlarca siteyi ve yazılımı aynı anda çalıştırırken bile bana mısın demeyen PC’nizin zaman geçtikçe nasıl da yavaşladığına, gözünüzün önünde performansının eriyip gittiğine gözyaşları içinde şahit oldunuz değil mi? Bu kader değil. Küçük dokunuşlarla bilgisayarınıza performans kazandırmak elinizde. Peki neler yapmalı? 10 soru ve cevaplarıyla bu konuya el atıyoruz.

1- HIZIMI ANINDA YÜKSELTMENİN KOLAY BİR YOLU VAR MI?

PC’nizi bir miktar hızlandırmanın kolay bir yolu var. Yedek bir USB flaş bellek takın ve ekranda beliren “Windows ReadyBoost’la sistemimi hızlandır” seçeneğini seçin. Windows 7’de PC’nizin performansını daha da artırmak için birden fazla USB bellek kullanabileceğinizden, bu çözüm daha da verimli sonuçlar verecektir.

2- DİZÜSTÜ BİLGİSAYARIMI NASIL HIZLANDIRABİLİRİM?Bir dizüstü bilgisayarınız veya netbook’unuz varsa hâlihazırda kullandığınız güç planı hızınızı yavaşlatıyor olabilir. “Güç tasarrufu” modunu kullandığınızda PC’niz otomatik olarak ekranınızın parlaklığını düşürür, birkaç dakikanın ardından sabit sürücünüzü kapatır ve daha çabuk uyku durumuna geçer. Bunların tümünü pil ömrünüzü uzatmak amacıyla yapar ama bunun dezavantajı da PC’nizin performansını olumsuz yönde etkilemesidir. Performansı en yüksek düzeyde tutmak için “Yüksek performans” modunu kullanmalısınız. Bunu, görev çubuğundaki pil simgesine tıklayıp “Yüksek performans” seçeneğini seçerek gerçekleştirebilirsiniz.
3- ESKİ BİR GRAFİK KARTIM VAR, NE YAPABİLİRİM?

Windows Vista ve Windows 7’deki görsel efektlerin birçoğu hızınızı olumsuz etkileyebilir. Bu, özellikle eski bir grafik kartına sahip şahıslar için geçerlidir. Bu sorunu gidermenin kolay bir yolu, masaüstünüze güzel bir görünüm kazandıran ayarları kapatmaktır.

Yazının Devamını Oku

2014’te en çok konuşulacak 5 ürün

24 Aralık 2013
2013, teknoloji konusunda bereketli bir yıl oldu. Akıllı telefonlar ve tabletlerin yanı sıra Ultra HD çözünürlüklü televizyon modelleri çok konuşuldu. 2014’te en çok konuşulacak 5 cihazı seçtim ve öne çıkan yanlarını yazdım.

Google Glass

Giyilebilir teknolojinin en gerçekçi örneklerinden biri olarak sunulan Google Glass, adından da anlaşılacağı gibi bir nevi gözlük. Sadece üst kısmı olan bir çerçeveden ibaret. Sesi direkt titreşim olarak kulak kemiğimizden veriyor. Google Glass, mobil yaşam tarzımızda önemli bir değişimi müjdeliyor. Sesle ve sap kısmına dokunarak komut vermek mümkün. Google Glass’ın gözümüzün önüne açtığı ekrandan e-postalarımızı kontrol edebilir, haritada yol bulabilir, fotoğraf ve video çekebilir, fotoğrafını çektiğimiz bir afişteki etkinlikle ilgili detaylı bilgiler alabiliriz. Google Glass hazır ve kullanılıyor fakat geliştiricilerin yeni uygulamalar sunması için 2014 yılında satışa çıkacak.

Apple iWatch

Akıllı saatler tamamlamakta olduğumuz yılın ana teknoloji konularından biriydi. Sony ve Samsung dışında adı sanı duyulmamış bazı üreticiler de akıllı saat işine Apple’dan önce girmeye teşebbüs ettiler. Ne yazık ki çoğunlukla hüsranla sonuçlandı bu maceralar. Son olarak Samsung’ın Galaxy Gear’ı, Note 3’le birlikte pazarda yer buldu. Fakat beklenen ilgiyi ve satış rakamlarını göremedi.

Yazının Devamını Oku

Rakamlarla iPhone

13 Aralık 2013
iPhone, şu an sadece Apple’ın en tanınmış ve simgesel ürünü değil, aynı zamanda şirketin en önemli gelir kaynağı. Fakat bu önem, aynı zamanda iPhone’un sırtına rakipler tarafından koca bir hedef tahtası çizilmesine neden oldu. Ayrıca, başında tacıyla dolaşanın başı dertten kurtulmazmış.

Son zamanlarda iPhone satışlarında düşey bir eğilim yaşansa da telefon serisi hâlâ Apple’ın can damarını oluşturuyor. Apple 2012’de 125 milyon iPhone sattı ve bu da, şirketin o yıldaki kârının yarısından fazlasına denk geliyor. Gelecekte akıllı telefon piyasasında işler sarpa sararsa Apple belki yerle bir olmayacak fakat öyle bir durumda işlerin harika olmayacağını da tahmin etmek güç değil. Böyle bir durumda ise iPhone satışlarının analistler, teknoloji bilginleri ve hatta sıradan kullanıcılar tarafından mercek altında tutulması hiç şaşırtıcı değil.
Şu ana kadar şirket (ve tüketicileri ile yatırımcıları) için endişe verici büyük bir gelişme yaşanmadı. Apple her ne kadar akıllı cep telefonu piyasasında pek çok rakiple yüz yüze geldiyse de, şirketin diğer ürünleri karşısında en başarılı aygıt olmaya devam ediyor. Telefon, 2007’deki çıkışından bu yana devamlı bir dikey eğilim sergiledi. Her yıl artan satış rakamları ile müthiş kâra girildi ve şirketin toplam kârında önemli bir yer tutmaya başladı.

Steve Jobs bir zamanlar iPhone’u, Apple’ın kazanç kaynağını temsil eden üçayaklı bir taburenin bir ayağı olarak tanımlamıştı. Diğer ikisini Mac ve müzik (iPod) oluşturuyor. Altı yıl boyunca diğer iki ayak giderek kısalırken, iPhone’un popülaritesi hızla tırmandı ve açığı kapadı.

Rekabet ve fırsatHer ne kadar Apple sonunda akıllı telefon piyasasını tersyüz etmiş olsa da, etkili bir oyuncu olacağı başlangıçta hiç kimse tarafından öngörülememişti. iPhone ilk zamanlarında, köklü ve tutucu BlackBerry (ve bir bakımdan Windows Mobile) ile rekabete giren bir “sonradan görme” olarak algılanıyordu. Akıllı telefon partisine geç bir zamanda katılmış olmaktan daha zorlayıcı olan bir diğer nesnel koşul da, “özellik telefonu” olarak da çağrılan ve temel cep telefonları ile akıllı telefonlar arasında bir pozisyona sahip olan ürünlerin hükmettiği bu piyasada akıllı telefonlar için henüz yeterince büyük bir tüketici kitlesi bulunmuyordu.

Yazının Devamını Oku