Eski metinlerin editörlerine

BİR süredir, Türk edebiyatının modern klasikleri sayılacak kitaplar yeniden basılıyor.

Haberin Devamı

Uygulanan yöntem son derece makul. Kitabın özgün metni bir kitap, bugünün diline aktarılmışı da ayrı bir kitap olarak yayımlanıyor.

Bu yayıncılık anlayışını elbette destekliyorum, özellikle editörlük kurumuna önem verdiğim için kitapları bu açıdan da değerlendiriyorum.
İlk gözüme çarpan durum şu.
Ayrı yayınevlerinin yayımladığı aynı kitaplarda tarih farkları var.
Kimi ilk yayınladığı tarihi yazmakla yetiniyor, kimi tefrika edilişini tarih olarak benimsiyor.
Tefrika edilişinin yazılmasından yanayım ama ilk baskının da belirtilmesi gerekir. Temel metnin hangisi olduğu, yazar hayattayken tefrikadan müstakil yayına geçişte uygulanan herhangi bir değişiklik olup olmadığı bu sayede görülür.
İlk baskı denince parantez içinde bir uyarıda bulunacağım.
Bir kitabın -yıllar sonra yayımlanan- üçüncü baskısını yapan yayınevinin hazırladığı künyeye baktığımızda, sanki ilk baskı oymuş gibi bir uygulama var. Birkaç yıl önce veya daha evvel nerede, hangi yılda yayımlandığına dair bilgiyi ara ki bulasın. Oysa son tarih, o yayınevindeki ilk baskısıdır, künyede daha önce basıldığı tarihler yer almalı. Çünkü öteki, okuyucu aldatmacasına girer.
Birçok Türk yazarını yayına hazırlayan arkadaşlarımın düşüncelerini öğrendim, eleştirilerini not ettim, şimdiye kadar rastladıkları hataları sıraladılar.
Bu bilgilere kendi düşüncelerimi de katarak bazı saptamalarda bulundum.


* * *

Haberin Devamı


YAZARIN sağlığında yapılan son baskı esas alınmalı.
Bunun orijinalinde düzeltme yapılmaması gerekir. Çünkü aksi, yazara müdahaledir.
Bazı yazarlar, eserlerinin dilini bizzat kendileri hayattayken sadeleştirmişlerdir, mukayeseli bir çalışmada bu duruma değinebilirsiniz ama başka baskıyı esas alamazsınız. Bu tip bir çalışmayı yapacak editör, tarihlere dikkat etmelidir.
Ben bu tür çalışmaları incelediğimde ne yazık ki ayrı ayrı tarihlere rastladım.
Daha vahim editörlük hatalarını gördüm. Yıllar önce yapılan bir sadeleştirmede yazarın metninden bazı bölümler atılmış, böyle bir kısaltmanın nasıl yapılabildiğini doğrusu aklım almadı. Bu tür kitapların basıma hazırlanmasında, bazı yüzeysel çalışmalar olduğu da ortaya çıktı. Bazı kişiler daha önce yapılmış sadeleştirmeleri almışlar, kaynağa inmeden, orijinal metne bakmadan, o baskı üzerinde düzeltme yapmışlar. Kısacası bir redaksiyondan geçirmişler.
Bu yanlış, özensiz basımlar da ne yazık ki hâlâ satılıyor.
Bazı romancıların, öykücülerin eserlerindeki dil, İstanbul Türkçesidir, sözlüklerde rastlanmayan bir dildir. Kimi kullanımlar “hata” gibi görünse de aslında dönemin ve oranın dilidir. Bunu değiştirmeyi açıkçası çok doğru bulmadığımı belirtmeliyim. Peki, aynen bırakmak gerekir mi sorusunu hiç mi sormayacağız. Gerekir diyenlerle gerekmez diyenler henüz bir sonuca varamamışlar gibi görünüyor. Kimi değiştirmiş, kimi değiştirmemiş.
İyi, eski usta bir yazarın kitaplarını yayına hazırlayan bir uzman bana bu konuyu açtı ve gayet haklı olarak şunu söyledi. “Diyelim ki böyle yayınladık, İstanbul Türkçesi konusunda yapılmış bir sözlük var mı? Bir çalışmadan haberdar mısın?”
Cevabımı buradan vermem gerekirse, ben bilmiyorum. Belki tarama sözlükleri yardımcı olabilir. Bilen varsa yazsın ben de uzmana ileteyim.


* * *

Haberin Devamı


ÖZELLİKLE bu mukayeseli çalışma gerektiren kitapların editörleri çok dikkatli çalışmalı, özen göstermeli. Çünkü onların onayından geçen kitapları genç kuşak okuyacak, üstelik edebiyatımızın kaynak metinleri, temel metinleri. Bugünün okur kuşağına, ustaların metinlerini doğru şekilde iyi bir yayınla okutmalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları