Mehlika’nın hikâyesi

HAFTA sonu için Kars’a geldim.

Haberin Devamı

İlkokulu, ortaokul ve liseyi Kars’ın Susuz ilçesinde okumuştum.

Yanıma okumak için Firdevs Gümüşoğlu’nun yazdığı “Cilavuz Köy Enstitüsü” isimli kitabı aldım.

Cilavuz, Susuz’un eski adıydı.

Cumhuriyet’in en önemli eğitim projesi olan köy enstitülerinden birine ev sahipliği yapmış ve adını vermişti.

Enstitü kapandıktan sonra okul “ilköğretmen okuluna” dönüşmüş, öğretmen yetiştirmeye devam etmiş.

Biz okurken “öğretmen lisesi”ydi.

Bir süre de “Anadolu öğretmen lisesi” olarak kaldı ve nihayetinde “Anadolu lisesi”ne dönüştü.

YA CİLAVUZ?

Kitabı okurken Cilavuz’un 1937’den beri, bizim aile de dahil, Kars, Artvin, Ağrı ve Erzurum gibi illerden birçok ailenin ortak hikâyesine dönüştüğünü fark ettim.

Okulun, sözünü ettiğim aileler için önemini anlatan bir kız isteme hikâyesi var.

Haberin Devamı

Rivayete göre, erkek tarafı kız isterken, oğullarının ne kadar iyi eğitim aldığını anlatmak için övüne övüne kolejlerde, mühendislik mektebinde okuduğunu anlatmış. Kızın annesi okulları dinledikten sonra,  yöresel ağızla “Be(ya) Ciloyuz?” demiş...

BİR GENÇ KIZIN ÖLÜMCÜL İSYANI

Belgelerle ve sözlü tanıklıklarla dolu kitapta, “Köy Enstitüsü” modeli ve Cilavuz Köy Enstitüsü’nün tarihi bütün detaylarıyla anlatılmış.  Elektriğini, patatesini, ekmeğini, etini, sütünü üreten, kendi kendine yetebilen ve bu becerilerini köylere taşıyan bir modelden söz ediyorum.

Ben sizinle bu tür detayların yerine, kitapta rastladığım ve çok etkilendiğim bir insan hikâyesini paylaşmak istiyorum.

Adı Mehlika Bozkurt.

1940’larda Cilavuz Köy Enstitüsü’nde yaklaşık bin öğrenci varmış. Bunlardan 35’i kız öğrenciymiş ve Mehlika da onlardan biri.

Kitapta yer alan fotoğraflarından ve anlatımlardan anladığım kadarıyla çok sosyal, neşeli ve arkadaş canlısı biri.

Disipline verilir ve bir sabah içtimasında okulun eğitim şefi tarafından teşhir edilir.

Gerekçesi, okul bahçesindeki bir bankta bir erkek öğrenci ile oturmasıymış. Mehlika’yı her hatırlayışında içinin yandığını söyleyen enstitü öğretmenlerinden Bedia Kars, Mehlika’ya içtimada herkesin önünde bas bas bağıran eğitim şefini “İri yarı bir şey, fakat çok iğrenç bir adam, despot” diye anlatıyor.

Haberin Devamı

Mehlika, aynı zamanda akrabası olan eğitim şefinin yaptıklarına ve haksız suçlamalara dayanamaz. Artık köyüne dönemeyeceğini düşünür. Gece, ayak yalın ayrıldığı yatakhaneden, okulun elektrik ihtiyacını karşılamak için kurulmuş küçük su santralına gider ve kendisini santral göletine bırakır. Arkadaşları sabah donmuş halde bulurlar. Ailesi cenazesini kabul etmez ve enstitünün arkasındaki yamaca defnedilir. Okul arkadaşları, cenazesini kurtlardan korumak için 40 gün mezarının başında nöbet tutar.

KARMA EĞİTİME KARŞI KARALAMA KAMPANYASI

Mehlika’yı ölüme götüren süreç, aslında kız ve erkek öğrencilerin aynı okulda okumasına yönelik karalama kampanyasıyla başlamış.

Haberin Devamı

Kız çocuklarını okula göndermekte tereddüt eden aileler, bu kampanyadan çok olumsuz etkilenmiş.

İdareler tereddütleri gidermek için aynı yerleşkede kızlarla erkekleri ayrı mekânlarda tutmak zorunda kalmış. Aynı yerleşkede konuşamadıkları erkek arkadaşlarına mektup yazan bazı kız öğrenciler, mektuplar yakalanınca okuldan uzaklaştırılmış.

Bakın, enstitülerin mimarı İsmail Hakkı Tonguç, Eylül 1941’de bu örnekler artınca enstitü müdürlerine gönderdiği mektupta ne demiş:

“Kızları bir tarafa, erkekleri öteki tarafa ayırarak müesseseyi iki kafes haline getirmek asla doğru değildir ve bu ayırmanın neticesi olarak mektuplaşan kız-erkek iki talebeden kızı enstitüden uzaklaştırmak tedbiri, cemiyetin kadına kıyan eski telakkisinin yaşatılmasından başka bir mahiyet ve manaya haiz değildir. Kızlar kızlıklarını, erkek çocuklar da erkekliklerini bilerek müessesenin tabii hayatı içine sokulmalıdır.”

Haberin Devamı

Aradan 70 yıldan fazla zaman geçti.

Eğitim sistemimizin başka kronik sorunları yokmuş gibi karma eğitimden kurtulma çabası devam ediyor.

Artık ne zaman karma eğitim tartışılsa, Mehlika’nın hikâyesini hatırlayacağım...

Yazarın Tüm Yazıları