Bu kadını ben yarattım

3 yıl aradan sonra setlere dönen Nebahat Çehre, her zamanki gibi alımlı, her zamanki gibi güzel... Buluştuğumuzda dedim ki; “İçinde Yılmaz Güney geçmeyen bir röportaj yapmak istiyorum sizinle”... Başladık muhabbete. En çok etkilendiği rolü sorduğumda Firdevs’i söylemeyince şaşırttı beni... “Yeşilçam’ın deneyimli isimleri iş bulamıyor, siz şanslısınız” deyince de “Şanslı mıyım, yoksa bana ihtiyaçları mı var? Bu tip kadını ben yarattım, o yüzden yapımcılar bana geliyor” diyerek olaya noktayı koydu.

Haberin Devamı

◊ Size Yılmaz Güney’i sormadan bir röportaj yapmak istiyorum...

- Beni çok mutlu ettin. Bugüne kadar bana Yılmaz Güney’i sorduklarında, her zaman “Kocam diye değil, hocam” diye anlattım. Artık bıktırmış vaziyetteyiz. Bazı insanları da rahatsız ediyor bu durum.

◊ Evet, mesela Fatoş Güney’i...

- Evet, haklı o da. Fatoş Hanım da oyuncu olsa o da benzer şeyleri yaşayacaktı benimle. Ona da hep Yılmaz sorulacaktı. İkimiz de aynı adamla evlendik çünkü. Ben kimsenin sırtından geçinen bir kadın değilim zaten. Buna ihtiyacım yok.

◊ 3 sene sonra “Yuvamdaki Düşman” ile ekrana dönüyorsunuz. Biraz yeni dizinizden bahseder misiniz?

- 3 senedir yoktum ve yeni işimde çok değişik bir Nebahat Çehre olmak istiyordum. Ama 3 sene içinde çok değişik bir proje gelmedi. Dominant, şık ve salon kadını rolleri geliyordu. Beni bu kalıba oturttular. Ve ben bu kalıptan çıkamayacağımı anladım. Yeşilçam’da 127 film yaptım.

Haberin Devamı

Neyin nereye kadar gideceğini biliyorum. Beni çok üzen durumlardan biri; dizilerin bir anda yayından kalkması. O yüzden projeyi seçerken çok dikkat ettim. 3 yıl içinde kabul etmediğim diziler çok kısa zamanda yayından kalktı. Sonradan haber gönderdim “Nebahat Çehre’nin tecrübelerine inanın” diye. “Yuvamdaki Düşman”ın güzel bir senaryosu ve iyi bir kadrosu var.

Genç oyuncular çok güzel oynuyor ve çok disiplinli çalışıyorlar. Karakteri ön plana çıkarıyorlar. “Şimdi ne olacak?” sorusunu sorduracak bir dizi. Çok bilinçli bir yönetmenle çalışıyoruz.

◊ “En parasız oyuncu benim” demişsiniz. Diziyi kabul etmenizde bunun etkisi oldu mu?

- Yok. Ben hayatta hiçbir zaman paraya odaklanmadım. Mütevazı bir dairem, bir arabam, bankada birazcık param var. Bunun dışında bir şeyim yok. Ailemden beş kuruş para istemişliğim de yoktur.

◊ Yıllar içinde birikim yapamadınız mı?

- Yaptım. Neredeyse 20 sene çalışmadım. Dairelerim vardı, onları satarak ve birikimlerimi kullanarak yaşadım o süre boyunca. Sonra da dizilerle geri döndüm. Ekonomik sıkıntı çekmedim.

◊ Tarzınızla her zaman dikkat çekiyorsunuz. O da ciddi bir gider kalemi değil mi?

Haberin Devamı

- Evet. Bir dairede değil de bir villada oturabilirdim. Ama beni ne mutlu ediyorsa onu yapıyorum. Tarzım için büyük paralar yatırmıyorum. Ama seviyorum. Benden beklentileri var insanların. İkon gibi görüyorlar beni.

◊ Siz ikon olduğunuzu düşünüyor musunuz?

- Düşünmüyorum. Sadece giydiğim şeyi yakıştırdığıma inanıyorum. Ama maddi anlamda çok değerli şeyler giydiğim için değil. 25-30 senelik kıyafetlerim var, onları da giyiyorum.

◊ Şu anda üzerinizdeki en pahalı şey ne?

- Zincir kolye. Aksesuvarlara önem veriyorum. Çünkü kıyafeti kurtarıyor. Kazakla ve jean’le de takabiliyorsun ya da elbiseyle de.

Bu kadını ben yarattım

KÜRKÜM ESKİDEN KALMA ASLA YENİ KÜRK ALMAM

◊ Geçenlerde üzerinizde kürkle bir fotoğrafınız çekildi. Gelen tepkilerden korkmuyor musunuz?

Haberin Devamı

- Çok kar olduğu zaman kar botu giyersiniz ya, işte ben de kürkü ancak o şartlarda giyerim. Yeni alınmış bir şey değil. Hayvanları çok severim.

Asla yeni kürk almam. Olan da çok eskiden alınmış bir şey. Benim bütün mücevherlerim, 19 değerli parça 1990 yılında çalındı. Kıymetli tektaşlarım filan da vardı. Bir tek kürk kaldı.

Hatta hırsızın girdiği evimi de sattım. Hırsızlık olunca evi satma inancı vardır. Gerçekten de evden soğumuştum. O kürkün sadece anısı var.

◊ Çalınan mücevherleriniz bulunamadı mı?

- Bulundu ama başka şeyler oldu. 3 farklı parmak izi çıktı. Benim, yardımcımın ve bilinmeyen bir kişinin. Hukukçu bir ailenin kızıyım. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Mahkemeye bilinmeyen parmak izinin sahibinin getirilmiş olması gerekirdi. Yardımcım dediğim kişi, o kişiyi eve almış. Ne yardımcım ne de diğeri mahkemeye getirildi.

Haberin Devamı

Sonra hakim birini çağırdı. Önce pasaportuna baktı. Bana dönüp “Suçladığın çocuk Avrupa’da yaşıyor” dedi. Avukatım ses çıkarmadı. “Suçlayan ben değilim, yardımcım. Neden yardımcım çağrılmadı? Parmak izleri alınmıyor” dedim.

Hakim “Sen benimle kavga mı ediyorsun, bakmıyorum davana, dava bitmiştir” dedi. Enteresan bir şeydi. Sonra da uğraşamadık.

 SETTE SAYGISIZLIK YAPANA HADDiNi BiLDiRiRiM

◊ Yeni jenerasyon oyuncuları şımarık buluyor musunuz?

- Samimi söylüyorum, bugüne kadar şımarık bir oyuncuya rastlamadım. Hepsi pırıl pırıl, ne yaptıklarının bilincinde. Herkesten de sevgi ve saygı görüyorum. Aramızdaki mesafeyi de kaldırıyorum. Çocuklarım gibi görüyorum onları. Ama saygısızlık yapan olursa da haddini bildiririm.

Haberin Devamı

◊ Nasıl had bildirirsiniz?

- Sertleşirim. Mesela telefonlarını çekime sokmalarını istemem. Bacak altlarına filan sokuyorlar. Titreşeme alıyorlar, oyunu kaçırıyorlar. Bir dizide telefon çaldığı için yönetmen sahneyi durdurmuş ve “Kimde telefon var?” demişti. Sesli çekildiği için sahneyi baştan almak zorunda kalmıştık. Ben de sinirlenmiş, “Hakkınız var mı benim oyunumu bozmaya” demiştim. Bu bir disiplin meselesi. Yeşilçam’da çok disiplinli çalıştık ve ben hâlâ o disiplini görmek istiyorum.

◊ Diziler sesli çekiliyor ama siz hâlâ kendi sesinizle oynamıyorsunuz...

- Sesimde gidip gelmeler oluyor. Bir de Yeşilçam’da dublajlı çalıştık. Haftada 4-5 sete koşturuyorduk. O zaman şartlar öyleydi, hâlâ öyle gidiyor. Dublaj bana çok oturan bir şey. Beni zaman zaman reklamlar için arıyorlar, dublaj yapmam için ne kadar para istediğimi soruyorlar. “Konuşan ben değilim, Gülen Karaman” diyorum. İnsanlar benim dublajlı oynadığımı biliyorlar ve alıştılar.

◊ Oyuncu olarak sizi en çok tatmin eden rol hangisiydi?

- İrfan Tözüm’ün çektiği “Yeni Hayat” adında bir dizi vardı. Çok güzel bir diziydi. Varoşlarda yaşayan büyük bir aşiretin kızını oynamıştım.

◊ “Aşk-ı Memnu”daki Firdevs Yöreoğlu karakterini koymuyorsunuz yani ilk sıraya...

- Ben sosyal içerikli konuları seviyorum. Bu, seyrettiğim dizilerden de belli oluyor.

◊ Hangi dizileri seyrediyorsunuz?

- “Kadın” dizisi var şu anda izlediğim. Biz de “Yuvamdaki Düşman”da hayatın içinden farklı bir sınıfı anlatıyoruz.

Bu kadını ben yarattım

NEDEN HALKTAN BiR KADINI OYNAYAMIYORUM?

BEN SADECE SÜS BEBEĞi DEĞiLiM Ki!

20 yıl çalışmadınız. Dizi sektörü tarafından geç keşfedildiğinizi düşünüyor musunuz?

- Bu benim isteğimdi. Sinemaya karşı bir küslüğüm vardı. O yüzden bırakmıştım.

Neye küsmüştünüz?

- Düzenine. Sinemada bir kalıplaşma vardı. Her karakteri oynama arzumun karşısında beni kalıplaştırmaları nedenlerden biriydi. Bir tutuculuk vardı. Herkes aynı ekiple çalışıyordu.

Şimdi de bu tutuculuk var mı sizce?

- Bugün sinemada daha fazla. Belki mutlu oldukları için aynı ekiple devam etmek istiyorlar. Dikkat edersen film çeken yönetmenler, aynı oyuncu kadrosuyla çalışıyor. Zeki Ökten’in “Gülüm” filminden sonra bana bir daha teklif gelmedi. Demek ki doğru yerdeymişim. Zaten Yeşilçam’dan para kazanamadık. Tamamen sevgi üzerine kurulmuş bir işti. Ben sahneden para kazandım. Sinemadan birkaç kişi para kazanabildi.

Ama şimdiki oyuncular çok para kazanıyor...

- Diziler de sinema da Hollywood düzeyinde. Bu çok büyük bir şans. Ama hakkını veriyorlar. Güzel şeyler çekiliyor.

“Oyunculuğu 2 sene sonra bırakacağım” demişsiniz...

- Oyunculuğun yaşı yok ama artık istediğim bir proje çıksın karşıma diyorum. Artık kalıplaşmış bir Nebahat Çehre olmasın izleyiciler için. “Burada oynaması gereken oyuncu Nebahat Çehre” gözüyle bakılsın. Neden halktan bir kadını oynayamıyorum? Ben sadece süs bebeği değilim ki, oyuncuyum.

SEKTÖRÜN BANA İHTİYACI VAR

Ama seyirci size öyle alıştı son yıllarda. Yeşilçam’ın birçok deneyimli ismine artık teklif bile gitmiyor. Siz şanslısınız...

- Şanslı mıyım acaba, yoksa bana ihtiyaçları mı var? Türkiye’de böyle bir anneyi ben yarattım. Bu bir gerçek. Kötü bir karakter oynasam bile zarafet içinde bir anne karakteri var ortada. Ben o kadının hakkını verdiğim için karakter öyle oldu. Benden önce dizilere bakın lütfen. Böyle bir anne yok. “Aşk-ı Memnu”daki karakteri 9 yaşındaki çocuk da seviyor. Demek ki çıtayı buraya yükselttiğim için beni arıyorlar. Kimsenin taklidini yapmadım. Yaşamımda gördüğüm, gözlemlerim sonucunda üzerine kattığım bir karakter. Bence sektörün bana ihtiyacı var.

“Aşk-ı Memnu”, “Muhteşem Yüzyıl” ve “Kara Para Aşk” ekiplerinden kimlerle görüşüyorsunuz?

- Beren Saat, Nur Fettahoğlu, Selma Ergeç... Hepsine “Nebuş” dedirtiyorum. O mesafeyi kaldırsınlar diye.

TUBA BÜYÜKÜSTÜN BENİ ÇOK SEVER

Tuba Büyüküstün’le görüşmüyor musunuz?

- Görüşüyorduk... Ne sormak istediğinizi anladım. “Kara Para Aşk”tan Tuba yüzünden değil, yönetmenle anlaşamadığım için ayrıldım. Tuba beni çok sever. Aramızda herhangi bir sorun olmadı.

Yönetmenle neden anlaşamadınız?

- Yeni bir yönetmendi. Senaryonun içinde bana yazılmış şeyleri bilerek kabul ettim. Fakat senaryoda değişimler başladı. Yönetmen “Nebahat Hanım ben bu sahneyi sevmedim, kaldırıyorum” diyordu. Yönetmen, tabii ki kaldırabilir. Ama mesela kocası ölmüş bir karakter ve yönetmen onu kocasının mevlidine sokmadı. Hem de benim sahnem olduğu halde. Böyle benzer şeyler oldu. Ay Yapım’la aram iyidir. Hâlâ çok severim onları. Onlar kırgın olabilirler ayrıldığım için ama setteki huzursuzluğumu gördüler. Defalarca da telefon açtılar.

Ben setteki sıkıntımı çözerim diye düşünüyordum. Ayrılmadan önce yine çok yüksek olduğum bir sahnede yönetmen benim oyunumu düşürdü ve Tuba’yı sahneye dahil etti. Böyle olunca sonunda patladım. “Ne yapmaya çalışıyorsun?” dedim. Benim oyunculuğuma ve yaşıma saygı duyması gerekiyordu. Beni değerlendireceği yerde harcamaya kalktı. Neye dayanarak?

Tuba’ya daha çok ağırlık verildiği için sette kriz çıktığı yazılmıştı...

- Tuba ile hiç öyle bir tartışma yaşamadık. Tuba da yanımdaydı son olayda. Çok güzel bir kız ve çok güzel temsil ediyor bizi. Benim çocuklarım gibi onlar.

Bu kadını ben yarattım

 BENDEN KÜÇÜK BiRiYLE iLiŞKi YAŞAMAM

 ◊ Hollywood’daki taciz tartışmalarını nasıl yorumluyorsunuz?

- Taciz laf olarak bile çok çirkin bir şey. Bizim sektörde jönle kadın oyuncu birbirlerini beğeniyorsa flört ediyordu. Arz ve talep değil midir bu? Niye teslim oldular? Neden yaptırttılar?

◊ Kariyerlerinin başında oldukları için mecbur kalmış gibi hissetmiş olabilirler mi?

- Çıkarları için susmaları doğru bir şey mi?

◊ Sizce Türk sinemasında da böyle bir şey olmuş mudur?

- Taciz değildir belki ama yaklaşmak için bir ilgi gösterirler. Siz hayır derseniz kimse bir şey yapamaz. Bu sizin elinizde. Benim başıma gelmedi, belki de yaşlandığım içindir...

◊ Peki gençliğinizde?

- Gençliğimde de olmadı. Ben sevgi kadınıyım. Sevdim ve evlendim.

◊ İstemediğiniz bir ilişki ya da bir duruma zorlanmadınız mı hiç?

- Bugün mutluysam, ayaktaysam ve böyleysem kendi inançlarım ve doğrularımın üzerinde gittiğim içindir. Saygı ve yanındayken onur duymadığım hiçbir adamla ilişkim olmadı. Yürüttüm ya da yürütemedim, bu başka bir şey. Ama hayatımda sevgisiz hiçbir ilişkim olmadı.

◊ Bu aralar öyle birini bulamıyorsunuz galiba...

- 30 sene olacak neredeyse... Belli bir yaştan sonra dezavantajlı bir hayat başlıyor. Yaşınıza uygun, bekar ve çevrenize rahatlıkla sokacağınız biri olması lazım. Ve de bir duygu olması lazım. İsterlerse Türkiye’yi versinler, ben duygusuz bir beraberlik yaşayamam. O yüzden bu, sayısal lotoyu tutturmak gibi bir şey. Çok zor. Yanlış bir şeyin içinde olmak istemiyorum. Bugüne kadar her çevreye rahatlıkla girip çıkmış biriyim. İnsanların bir saygısı var. Örnek vereyim; benden küçük biriyle ilişki yaşamam.

◊ Mesela 5-10 yaş küçük biri olamaz mı?

- Yok. Sadece benden 7 yaş küçük bir flörtüm oldu.

◊ Kaç sene önceydi?

- Çok çok eskiydi. 80’lerdeydi galiba.

NİYE BENİM YAŞIMDAKİ KADINLARIN HAYATLARI YOK GİBİ DÜŞÜNÜLÜYOR?

◊ Herkes size bayılırken, uzun zamandır yalnız olmanız ilginç geliyor bana...

- Ben bayılamıyorum... Ben her şeyi bir bütün istiyorum. O insanla ve dostlarımla bir arada olayım, sinemaya, tiyatroya gideyim, güzel yemeğimi yiyeyim ve mutlu olayım isterim. Beni utandıracak, kaçak bir şey yapmak istemiyorum. Evliliklerime bakarsanız; biri Yılmaz Güney, diğeri Yavuz Demir. Tabii ki âşık oldum ve flört ettim. Bugün böyle bir duyguyu yaşar mıyım bilemiyorum.

◊ Türk sinemasının konu eksikliklerinden biri bence sizin yaşınıza uygun aşk filmlerinin olmaması. Hollywood’da yapılıyor oysa...

- Türkiye’de olmuyor. Bütün şikayetim ondan kaynaklanıyor. Kalıplaşmış her şey. Benim yaşımda bir kadının hikayesi yok mu?

◊ Demek ki yok... Siz de uzun yıllardır aşk yaşamıyorsunuz. Belki de bu yüzden yapılamıyor böyle filmler.

- Ben biraz titizim ve kendimi korumaya alıyorum. Meryl Streep rock’çı kadını oynuyor bu yaşta. Senede iki kez farklı bir proje yapıyor. Olanakları var. Niye benim yaşımdaki kadınların hayatları yok gibi düşünülüyor? Türkiye’de hep tekdüze ya dominant ya da ezilen bir anne karakteri var.

 HiÇBiR ZAMAN YOK OLMA KORKUM OLMADI

 ◊ Sağlık probleminiz var mı?

- Arada stresten kaynaklı tansiyonum çıkıyor ama başka bir şeyim yok.

◊ Dizi temposuna ayak uydurmak zor olmuyor mu?

- Severek yaptığım için dikleşiyorum galiba. Settekiler de şaşırıyor. Hiç beni yormamaya çalışıyorlar. Önce benim sahnem çekiliyor. Her türlü rahatlığı sağlıyorlar. Arkadaşlarım “Galiba çalışmak sana yarıyor” diyor. Dedikodular çıkmış benimle ilgili “Artık yaşlandı” diye. Sokakta çekilen bir fotoğrafımın üzerine yapılmış galiba bu yorum. Sokakta gazetecilerin fotoğrafımı çekmesine her zaman sıcak bakıyorum. Onlar olmasa biz olmayız, biz olmasak onlar olmaz. Birbirimize entegreyiz. Birbirimizin sırtından kazanıyoruz. İşini yapan bu çocukları azarlamanın, selam vermemenin ne demek olduğunu ben hâlâ çözemedim. Bana soru sordukları zaman cevap veriyorum. Bunlar insanı aşağı çekmez, yukarıya taşır.

◊ Çok fitsiniz. Bunun için ne yapıyorsunuz?

- Dikkat ediyorum. Tatillerde zaman zaman 1-2 kilo alabiliyorum. O durumlarda kilomu 56’da tutmak için diyet yapmak istiyorum. Benim meyveye zaafım var, çok meyve yerim. Anneme çekmişim. Maalesef akşam yasaklanmış olan meyveyi biz akşam yemeğinden sonra tüketiyoruz. Ben de akşam televizyon seyrederken yiyorum.

◊ Sektörden ayrı kaldığınız 3 yıl içinde ne yaptınız?

- Seyahat ettim, dostlarımla vakit geçirdim, kafamı dinledim. Gelen senaryoları okudum. İş sohbetleri yaptım. 3 sene boyunca “Acaba doğru iş gelmeyecek mi?” diye bir endişem olmadı. Olmasa da olmayabilirdi. Bir şeyin arkasından üzülmem. Bu sektör öyle bir yer ki, bir anda tepenizden aşağı iner, yok olup gidersiniz.

Bunun örnekleri dünya sinemasında da var. Bende hiçbir zaman yok olma korkusu olmadı. Hayatımda bunu ön plana koymuyorum. Sağlığım, dostlarım, mutluluğum, özgürlüğüm benim için çok önemli. Artık nereye geleceğim? Bir gün bitecek sonuçta. Pırıl pırıl bir gençlik yetişiyor.

 CANAN KARATAY’LA BULUŞMAK iSTiYORUM

◊ Canan Karatay’la sizin caps’leriniz çok yapılıyor. Ne diyorsunuz?

- Canan Hanım’a çok saygı duyuyorum ve bir gün onunla buluşmak istiyorum. Hayatını eğitime vermiş, önemli bir insan. Neden benimle kıyaslıyorlar? Ne kadar ayıp bir şey. Caps’leri görünce çok utandım. İnanamıyorum böyle bir şeye. Canan Karatay’a teşekkür ediyorum, çünkü bir televizyon programında benimle ilgili çok olumlu bir konuşma yaptı. Keşke ben onun yerinde olsaydım. Tek başına güzellik bir şey değil.

◊ Siz daha çok aklınıza mı, güzelliğinize mi güvenirsiniz?

- Galiba akıllıyım da aynı zamanda... Ama kendimi çok baskı altında tutuyorum.

◊ Neden biraz rahat bırakmıyorsunuz kendinizi?

- Mesela annem çok rahat bir kadındır. Arkadaşlarıma sorar “Nebahat’in hayatında biri var mı? Mutlu mu?” diye. Onları da konuşmuyorum annemle. Çok modern bir kadın aslında annem. Arkadaşlarım onunla sohbet etmeye bayılıyor.

EVDE ŞIK GECELİK GİYMEM

◊ Anneniz kaç yaşında?

- 94 yaşında ve tek başına oturuyor. Yalnız yaşamayı seviyor ve yardımcı da almıyor. En büyük sorunumuz o. Allah’tan kardeşim, eşi ve torunlar sürekli yanındalar. “Gel benimle kal” dedim. Geldi ve evdeki yardımcıyı sevmedi. Kovdurmak istedi.

◊ Anne-kız ilişkiniz nasıl?

- Gayet iyi. Birbirimize saygılıyız. Biz hiç kavga etmedik. Şimdi kulakları biraz zor duyuyor. Bazen cam açık oluyor ve insanlar anneme bağırdığımı düşünüyor. Halbuki annemin duyması için yüksek sesle konuşuyorum. Tek başına yaşamak istedi ve evine geri döndü. Çok dominant bir kadın.

◊ Siz de dominantsınız ama...

- Ben annemden daha yumuşağım. O sabah kalkıp hâlâ makyaj yapıyor. Ona göre kadın öyle olmalı. Böyle kuralları var. Bana da tavsiye veriyor.

◊ Siz uyanınca makyaj yapar mısınız?

- Yok. Ben sabahları genelde boxer ve bol tişört giyerim. Bazen de eşofmanla oluyorum. Bu depremden kalan bir şey. Şık gecelik filan giymem. Depremden önce sabahlık ve gecelik giyerdim. Ama şimdi daha rahat şeyler giyiyorum.

 DİL BİLMEMEK HAYATIMA ÇELME TAKTI

◊ Kimleri beğeniyorsunuz genç oyunculardan?

- Bence hepsi rollerini sevdiklerinde başarılı oluyor.

◊ Yolun başında olsaydınız şu anda kimin yerinde olmak isterdiniz?

- Bugünkü çocuklar çok özgür. Bir diziden iyi bir kazanç elde ediyorlar, o kazançla Amerika’ya gidip eğitim alıyorlar, dil öğreniyorlar. Bu çok güzel bir şey. Benim hayatıma çelme takan şey dil bilmememdir. Kraliyet aileleri tarafından da ağırlandım, birçok yere de gittim. Birçok kişi benimle dost olmak istedi ama olamadı. Tercüman kullanmak istemiyorum. Çok zor oluyor üçüncü kişi aracılığıyla iletişim kurmak. Gençlere en büyük tavsiyem dil öğrenmeleridir. Çünkü artık dünyaya açıldık. Kendini en iyi ifade etme biçimi konuşmadır. Bunu yapamadığın zaman hiçbir şansın yok. Hollywood’da oynayabilecek belki çok oyuncumuz var ama dil problemleri var.

Bu kadını ben yarattım

AYHAN IŞIK ÖPMEZDi, ÖPER GiBi YAPARDI

  Çocuğunuz olmasını ister miydiniz? Bir kızınız mesela...

- Ben biraz tutucuyum. Kızım olsaydı mesela gece dışarı çıkmasını istemezdim. Üzerdim çocuğumu. Flörtüne karışmazdım dozajında olduğu sürece. Sabahlara kadar gezmesine ya da erkek arkadaşıyla odasına çıkmasına filan izin vermezdim. Ben hâlâ annemle televizyon seyrederken öpüşme sahnesine bakamam. Yapım öyle. Bir kız kardeşim olsun isterdim ama...

Sizin öpüşme sahneniz olduğunda?

- Kardeşlerim filan izlesin istemem. Eskiden de öyleydim. Kardeşlerimi utandırmayayım diye düşünürdüm. Metin Erksan’ın “Acı Hayat” filminde bir sahnem vardı. Ayhan Işık beni öpecekti. Baby-doll filan giydirdiler. Sette annem vardı, onu odadan çıkardılar. Kıpkırmızı olmuştum. “İyi ki renkli çekmiyoruz, kızım ne oldu?” dediler. Ayhan Abi de “Kızım ben senin abinim, bu sadece rolümüz” demişti bana. Zaten Ayhan Abi öpmezdi, öper gibi yapardı. Ben çocukluğumdan beri koruma altına almışım kendimi.

Hayata bir daha gelseniz yine oyuncu olmak ister miydiniz?

- Olurdum. Memnunum. İyi bir şey yaptığınızda onun karşılığını almak çok güzel bir şey. Hangi meslek olursa olsun.

Yazarın Tüm Yazıları