İçimizdeki canavar

Japon yönetmen, yapımcı ve senarist Hirokazu Kore-eda’nın yeni filmi “Monster” (Canavar) dünya prömiyerini 76’ncı Cannes Film Festivali’nde yaptı. Küçük oğlunun davranışlarında rahatsız edici değişimler fark eden bekar bir annenin çocuğunun öğretmeniyle yüzleşmesini anlatan “Monster”, Cannes’da “En İyi Senaryo” ve “Queer Palm” ödüllerine layık görüldü. Başarılı yönetmen Hirokazu Kore-eda, gerçek hayatta içimizdeki ‘canavar’ın nasıl ortaya çıkabileceğini ve film sürecini Hürriyet Kelebek okurlarına anlattı.

Haberin Devamı

 Filme neden “Canavar” adını verdiniz?

- Filmimizde gerçek canavarlar yok ama... İletişim kurmayı bıraktığınız, karşınızdakini anlamaya çalışmadığınız zaman artık onu bir canavar olarak görmeye başlarsınız ve aynı zamanda içinizde bir canavar büyümeye başlar. Ben de böyle bir dünyayı tasvir etmeye çalışıyordum... Filmin adı ilk etapta farklıydı ancak yapımcıyla senaryo üzerinde çalışırken kendimizi şu anki isme daha yakın hissettik. “Canavar” olarak adlandırılması gerektiğini önerdik. İşte film böyle ortaya çıktı.

İçimizdeki canavar

Filmlerinizin çoğunda çocuklarla çalışıyorsunuz. Aktörler kadar eğitimli olmayan çocuklarla iletişiminizi nasıl  kuruyorsunuz?

Haberin Devamı

- Çocuklarla çalışmak gerçekten çok zaman alıyor. Sanırım bu biraz öğretmen olmaya benziyor. Sabırla onların dilini bulmalı ve tamamen ikna olana kadar beklemelisiniz... Hiçbir şeyi zorlamamak, hiçbir şeyi aceleye getirmemek gerekiyor. Beklemek, çocuklarla yakınlaşmak ve bağ kurmak en önemlisi... Daha önce çektiğim filmlerde çocukları yönlendirdiğimde senaryoyu okumalarını değil, repliklerini istedikleri şekilde söylemelerini sağlardım. Bu filme kadar çocukları birçok kez bu şekilde yönettim.

“Monster”da daha farklı bir yol mu izlediniz?

- Evet, çünkü “Monster”da iki ana çocuk karakterin iç çatışması o kadar hassas ki, onların kim olduklarını, kişiliklerini yarattığımız karakterlere nakletmek istemedim. Bunun tehlikeli olduğunu düşündüm. Bu durumda onlara senaryoyu okuttuk, prova yaptık. Filmdeki var oluş şekilleriyle onları çok özgün tasvir edebildik.

ÖNEMLİ OLAN SETTE AYNI DİLİ DEĞİL VİZYONU PAYLAŞMAK

Yönettiğiniz eserlerin uluslararası izleyiciler tarafından nasıl karşılandığı hakkında neler düşünüyorsunuz?

- Belki 20 yıl önce, aklımın bir köşesinde filmlerimin uluslararası izleyiciler tarafından nasıl görüleceğini düşünüyordum. Ama artık bunları düşünmenin gerçekten anlamsız olduğunun farkına vardım. Bu yüzden şu anda yaşadığım topluma odaklanıyorum. Konuşmamız gereken şeyleri spesifik hale getirmeye çalışıyorum. İlginç olan şu ki, filminizi daha spesifik hale getirdiğinizde, dünyada bir delik açabiliyorsunuz ve o evrensel hale geliyor. Mesela “Monster”, Japonya’nın Nagano Eyaleti’ndeki küçük bir yerde, küçük bir ilkokulda geçiyor. Yine de çok evrensel, çünkü kavgayı bırakmayı denemediğinizde, başka birini anlamaya çalışmadığınızdan bahsediyor. İçimizde nasıl bir bölünme yarattığını ve sınırlı görüşümüzün diğerini nasıl bir canavar olarak görmeye yol açabildiğini bizlere anlatıyor. Bunu keşfetmek istediğim bir olgu olarak gördüm ve filmde de bunu yaptım. Bu sadece Japonya’da olmuyor, dünyanın her yerinde oluyor. Ama bence bir film yapımcısı olarak, yaptığınız işi uluslararası düzeyde anlanması hedefiyle yola çıkarsanız, bu asla işe yaramayacaktır.

Haberin Devamı

İçimizdeki canavar

Uluslararası ortak yapıma imza atmak istediğiniz başka bir kültür veya dil var mı?

- Fransa’da “Truth”u çektiğimde Ethan Fork’la çalışıyordum ve bana önemli olanın yönetmen, ekip ve oyuncular arasında bir dili değil, bir vizyonu paylaşabilmek olduğunu söyledi. Sahip olduğumuz sınırların üstesinden bu şekilde gelebileceğimizi, bu setin kesinlikle bunun üstesinden gelebildiğini ve inanılmaz bir set olduğunu söyledi. Sanırım bu sözler her şeyi anlatıyor.

Koreli oyuncularla çalışmadan önce bazı sözleri onlara doğru iletebilmek için çok uzun mektuplar yazıyorum. Bu hazırlıkların hâlâ gerekli olduğunu düşünüyorum. Ama yine de olay, “vizyon”u paylaşmakla ilgili. Ve evet, uluslararası ortak yapım üzerinde çalışmak istiyorum, İngilizce bir film yapmayı umuyorum.

Haberin Devamı

İçimizdeki canavar

Cannes’da değil Venedik’te keşfedildim

◊  “Canavar” (Monster) ile yedinci kez Cannes Film Festivali’nin yarışma bölümünde yer aldınız... Cannes’ı sizin için özel kılan ne?

- Yemekleri lezzetli... (Gülüyor) Şakayı bırakırsak festival direktörü Thierry Fremaux ve ekibi festival filmlerini geniş bir bakış açısıyla seçiyorlar. Çok güçlü bir felsefeleri var... Ben aslında uluslararası film festivali açısından Cannes’da değil Venedik’te keşfedildim.

Ancak Cannes’da yeni bir yetenek keşfettiklerinde, bu yeteneği desteklemenin, onları yarışmaya dahil etmenin sürekli yollarını bulmaya çalışıyorlar. Bence yaratabilecekleri asıl miras bu. Cannes’ın her zaman yaptığı da budur. Klasik, inanılmaz filmleri buluyor ve onlara saygı duyuyor. Aynı zamanda seçtikleri bu inanılmaz filmleri bizimle paylaşıyorlar. Yani buna yemeği de eklerseniz, bir film festivalini harika kılan koşullar bunlardır. (Gülüyor)

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları