Kendi etrafımıza korunmak için ördüğümüz duvarlar

 Korunmak için kendi etrafımıza ördüğümüz duvarlar iyi şeyleri de geçirmiyor, onlara da engel oluyor...

Haberin Devamı


Siz duvar ustalarından mısınız bilmem ama ben öyleyim.
Sıkı bir duvar örücüyüm!
Öyle itinayla duvar örerim ki minik bir delik bile bırakmam.
Üstelik ördükten sonrada üç kat boya geçerim üstüne, sonra şöyle bir bakarım olmuş mu diye, içim rahat etmez bir kat daha boya geçerim.
Tam güvenli olsun diye.
Yani bu işin esprisi tabii ama kendimi korurum dışarıdan gelecek her türlü hale.
Kötülüğe, tehlikeye ve bana zarar verecek insanlara karşı maskelerimi takarım.
Her çeşit fenalığa karşı tavrımı alırım.
Bunu her kadın yapar aslında, hele ki çalışma hayatının içinde olanlar.
Özellikle de erkek egemen işlerde, sektörlerde çalışan kadınlar daha fazla korumak zorunda kalır kendini.
Hanım hanımcık, çıtkırıldım tarzda dolaşamazlar ortada.
Dimdik durmak zorunda hissederler kendilerini.
Hem erkeklerin yaptığı işi layıkıyla yapacaklar hem de kendilerine, kişiliklerine ve namuslarına söz de göz de getirtmeyecekler!
Karşıdan gelen iyi hali de kötü hali de, yan bakışı da anında hisseder ve önlemini alır o kadınlar.
Bir arkadaşımın kız kardeşi var, adı bende saklı kalsın.
O mesela, çalıştığı ortamdaki karşı cinslerine karşı kendini korumak zorunda hissettiği anda, yaşı ne olursa olsun “abi” diyormuş.
Bu tavır da aslında bir nev’i “benden sana ancak kardeş olur” ya da “bana yan bakma” adına örülmüş bir duvar işte.
Neden böyle yapıyoruz biz kadınlar diye uzunca düşündüm. Sanırım hayattan yediğimiz kazıklar sonucu kendimizi içgüdüsel olarak korumaya alıyoruz.
Kendimizce geliştirdiğimiz savunma mekanizmalarımızla o duvarları örüyoruz.
Bazen camdan örüyoruz, dışarıdakiler görüyor içimizi.
İnsanların iyisi var, kötüsü var...
Yine yanılıyoruz, yine üzülüyoruz.
Artık üzülmeye, kırılmaya tahammül kalmıyor...
Duvarın içinde kalan yine biz oluyoruz.
Bazen o duvarlar o kadar kalın oluyor ki, içeri milim ışık giremiyor, içinde boğuluyoruz...
İşte biz bu duvarları ördükçe, kendimizi kötülüklere karşı korumaya çalıştıkça, “yine üzülmeyeyim” diye bunları yaptıkça, acaba iyi şeyleri de kaçırmış olmuyor muyuz?
Kırmızı bir gülü ararken, belki de birçok papatyayı ezip geçiyoruz...
Kendimizi korumak ve bunun için bir tarz yaratmak, dik duruş sergilemek iyi güzel de ya doğru şeyleri, o doğru kişiyi de kaçırıyorsak farkında olmadan!
Duvarları örmek mi lazım, örersek kalın tutmak mı lazım sıvayı yoksa arada azıcık boşluk bırakmak mı gerekli bilemedim ben...

Yazarın Tüm Yazıları