Ayşe Aral - Kelebek

Çocuklarımız vardı bizim...

16 Haziran 2017
 Çok seviyorum çocukları, kendi doğurduğumu da, doğurmadıklarımı da.


İçime sokasım var her birini, hepsini...
Geçen gün yürüyüş yapıyorum.
Bebek’te karşıma çıktı 4 çocuk, nasıl tatlılar nasıl...
“Abla” dediler, para vermeye kalktım.
“Yok be abla para verme, bize hamburger al” dediler.
İçim yandı, cebimdeki parayla alabildiğim kadarını aldım.

Yazının Devamını Oku

Instagram’da neler var neler...

14 Haziran 2017
 Instagram’a girdim, daha doğrusu kapısını araladım.

Ama son günlerde kendimi bayağı Instagram’lık görüyorum.
Her halimi çekip koymasam da epey bir paylaşım yapıyorum.
Bu da nasıl mı oluyor?
Öncelikle yemekçileri takip ediyorum, özellikle yurtdışı hesaplarını.
Eee ne de olsa ben bir gurmeyim, yemek için yaşayan bir tipim.
Sonra çantacıların (çanta delisiyim) fotoğraflarını beğendim, paylaştım...
Neyse uzun sürse de epey yol kat ettim, kendimi geliştirdim...

Yazının Devamını Oku

Evlerin kokusu

10 Haziran 2017
 Her insanın kendine has bir kokusu vardır.


İstediği kadar parfüm sıksın, istediği kadar yıkansın, her insan kendine özel kokar.
Peki ya evler?
Esas evlerin de kokuları vardır kendine özgü.
Hiçbir evin kokusu bir başkasına benzemez.
İçinde yaşayan insanlardan mı, evde yapılan temizlikten mi ya da pişen yemekten midir bilinmez...
Mesela benim anneannemin evi bir başka kokar.

Yazının Devamını Oku

“İtiraf ediyorum” yazısına gelen okur cevabı

9 Haziran 2017
 Geçenlerde yazdığım “İtiraf ediyorum” yazıma çok fazla cevap geldi. Kimisi kimselere söyleyemediği şeyleri bana itiraf etmiş, kimisi yazıyı eleştirmiş. Hepsini okudum, öptüm, “başımla beraber” dedim.


Yalnız e-postalardan biri beni hem çok etkiledi hem de çok güldürdü. Erkan Altaca isimli okurumun bana yazdıklarını aynen yayınlıyorum.
Erkan Amca siz çok yaşayın e mi, yazdıklarınızla beni çok güldürdünüz, özellikle de sütlü çay olayı süper. Sağ olun var olun...
¡¡¡
Sevgili Ayşe Aral kızım... Siz bana evvelce “Amca” diye hitap etmiştiniz. Bundan cesaret alarak ben de size “Kızım” diye hitap ediyorum. Zaten sizin yaşınızda ikiz kızım var.
“İtiraflarım” yazınızı, her zamanki gibi keyifle, zevkle okudum. Ve size yazmaya karar verdim.
Geçen pazar bizim Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi’nin pilav günü vardı. 1955 mezunuyum ya, dinozor (!) sıfatım dolayısıyla bana da söz verildi.

Yazının Devamını Oku

Travis ve tabii ki ben

3 Haziran 2017
 Bayılıyorum böyle şeylere... Nerede değişik insan, enerji ve dostluk var, içimi çekiyor, oraya gidiyorum.


İnsan çeşnisi biriktiriyorum hayatımda.
Falcı malcı değil gittiklerim.
Bir amaç uğruna, canla başla öğrenenler ve insanlara öğretmeye niyet edenlere gidiyorum.
Metin Hara’yı yazmıştım daha önce sizlere.
Geçenlerde Onur Baştürk de yazdı Metin’i.

Yazının Devamını Oku

Otomobiline gösterdiğin özeni karına da gösteriyor musun

31 Mayıs 2017
 Geçen gün bir arkadaşımla buluşacaktık.

Sözleştiğimiz yere gittim oturdum.
Arkadaşımı beklerken boş masa bulamamış bir bey amca benim masama oturdu.
Sohbet etmeyi çok sevdiği anlaşılan bu tontonla muhabbete daldık.
Emekli öğretmenmiş, başladı anlatmaya...
Sonra gözümün içine bakarak, “Kızım sevmek mi istersin sevilmek mi” dedi.
Ne cevap vereceğimi bilemedim.
“İkisini istesem çok şey mi istemiş olurum...”

Yazının Devamını Oku

Ol kendi patronun patla sıkıntıdan!

23 Mayıs 2017
Evlilik ömrü uzatır a dostlar.“Hadi oradan, get len, get” demeyin valla, okuyun, bana hak vereceksiniz.

 Çünkü evliyken hayatınızda sürekli adrenalin var.
Sürekli öyle ya da böyle bir dik durma, bir ayakta kalma, bir pençeleri hazır bulundurma hali var.
Kendi kendinin patronu olunca oluşan salıverme durumunu evliyken sıkıyorsa yap...
Evliyken her an bir çıldırtılma ve çıldırtma potansiyeli var.
Alınan, yerine getirilen, getirilmeyen, getirilemeyecek sözler var.
Sonucundan hoşlanmayacağın, veremeyeceğin ya da emin olamadığın cevaplar var.
Dakikası dakikasına uymayacak haller, hareketler, duruşlar, şutlar, goller, frikikler, ofsaytlar, defanslar var.

Yazının Devamını Oku

İtiraf ediyorum...

20 Mayıs 2017
 Bugün köşemi itiraflara ayırdım. Yani benim eskiden yaptığım, artık itiraf edebildiğim konuları kaleme aldım.

 
Az manyak değildim, hâlâ da düzelmiş sayılmam. Sadece sınırlarımı biraz daralttım, o kadar...
Bunlar eskiyip zaman aşımına uğradığından yazabildim. Şu sıralar yediğim haltları da üstlerinden biraz geçsin, bir ara yazarım artık...
Babama...
Bir gün bir gençlik dergisi almak için bakkala giderken, sormadan cüzdanından para aldım. Yani Turgut Özal tarafından sana özel imzalanmış o 5 lirayı harcayan bendim, Ayça değil... (Allah’tan çabuk fark etmiştin de gidip geri almıştım.)
İngiliz Hükümeti’ne...
Ülkenizde okuduğum yıllarda ehliyeti olmadığı halde sahte ehliyetle araba kiralayan, kiraladığı arabanın mazotla çalıştığını bilmediğinden yanlışlıkla benzin koyup arabanın içine edip, sonra da ortalıktan sıvışan bendim.

Yazının Devamını Oku