Doğum günü mektubu...

Son dönemde hep kendimi anlatan yazılar yazıyorum, farkındayım.

Haberin Devamı

Nedense kendime endeksliyim bu aralar...
Bugün de kendimi yazacağım, kendimi kutlayacağım.
Çünkü 5 Şubat, benim doğum günüm.
Şaka gibi ama 47’den gün alıyorum, dolu dolu 46 oluyorum. Herkes gibi benim hayatım da sevinçlerle ve üzüntülerle geçti...
Yıllar böyle aktı...
Gün oldu mutluluktan ağladım, kudurdum zevkten.
Gün oldu gözümde yaşlarla, kalbimde acıyla uyandım. Sevgiler de yaşadım, büyük ayrılıklar da... Birine çok kızdım, bir diğerini sevgiden içime sokasım geldi...
İmkanlarım çok oldu ama kimi zaman imkansızlıklarım da. Hastalıklar yaşadım ama çok şükür onları da aştım.
Bazen dipte buldum kendimi, kimseyi görmek ve duymak istemedim.
Bazense her gün sokağa çıkayım gibi bir halim vardı...
Yaşam ve yaşamak bir oyun sanki. Yürüyorsun, yürüyorsun, arada takılıp düşüyorsun.
Sonra tekrar ayağa kalkmak için çabalıyorsun.
Çabalayabilirsen, kendinde o gücü bulabilirsen ayağa kalkıyorsun bir şekilde.
Yeter ki iste!
Bazen de o gücü bulamıyorsun kendinde. Ardından seni sevenleri düşününce için kıpır kıpır oluyor bir anda.
Seni sevenlerden güç alıyorsun bir şekilde ve “Onlar için mücadele etmem lazım” diyorsun kendine.
“Tamam” diyorsun, “Ama neremden tutsanız elinizde kalırım ona göre!” Hayaller kuruyorsun bir sürü... Geleceğe dair umutlar besliyorsun, ilerideki günlerinin daha sağlıklı ve daha refah içinde olması için dualar ediyorsun.
An geliyor hayal kurmaktan vazgeçiyorsun, canın istemiyor.
Hayal kurma yetini kaybediyorsun. Umutsuzluk sarıyor her yanını.
Canın ülkende bir şeyler yaşanıyor, acısı sevincinden çok... Üzülüyorsun, geleceği sorguluyorsun “Ne olacak bize” diye.
Kaygılanıyorsun ülken için, ailen için, sevdiklerin için.
Olan oluyor, şehitler veriyoruz...
Hasta çocuğu için yoksullukla mücadele eden anayı görünce, okuyabilmek için üç kuruşa inşaatta çalışan öğrenciyi duyunca, kuru ekmeğe muhtaçları bilince yüreğin kavruluyor.
Yeni doğmuş bir bebeğe yapılan işkenceyi görünce, boşanmak istediği için kocası tarafından öldürülen kadını öğrenince, çocuklara, hayvanlara tecavüzü duyunca sinirden deliye dönüyorsun.
Belki de başkasının derdini görünce kendi derdini unutuyorsun.
Hayat böyle geçiyor...
Hayatımızın ne zaman ve nasıl sonlanacağını hiçbirimiz bilmiyoruz, kader deyip geçiyoruz yaşadıklarımıza.
Ama şükretmek çok mühim. Allah’ın bize verdiği her güne, aldığımız her nefese, tüm sahip olduklarımıza şükretmek ve bunların kıymetini bilmek lazım. Ben de Allah’ıma 46 yaşımı gördüğüm için şükrediyorum...

Yazarın Tüm Yazıları