Sudan meseleler

Haberin Devamı

Ringolar, bananalar, sonarlar, flyfish’ler, popparazzi’ler, bandwagon’lar, flyboard’lar... Yaz sefamız daha bitmedi, sudan meselelerle devam ediyoruz: Denizde uçanlar, kaçanlar, coşanlar...

Hayatın adrenalini az gelmiş olacak ki, çareyi su sporlarında arar olduk! Kimi muz üstünde, kimi ringonun tepesinde... Artık eskisi gibi kimse sadece denize girip çıkmaktan keyif almıyor.
Oysa hatırlayalım mı eskiden ne vardı, ne yapardık? Akla ilk gelen deve güreşi. Bir kere çok samimi ve sosyal bir spordu. Suparkı falan bunlar hep hayaldi. Hem zaten simit, kolluk, deniz yatağı, top, frizbi varken suparkına ne gerek vardı!
Geçen gün plajdayız. Karşımızda 60 metrelik, bildiğiniz inşaatı vinci... Bağlanmışlar bacaklarından halatlarla, ha babam baş aşağı inip inip çıkıyorlar. Neymiş, denize karşı bungee jumping keyfiymiş... Aya Yorgi Koyu’nda bungee jumping yaparak ferahlamakmış... Bu yaz su sporlarına alternatif gelmişmiş... Ekstrem sporlar deniz kenarına inmişmiş...
Atlayanları, zıplayanları görünce bende bir telaş, bir panik! Etrafta ne bir cankurtaran, ne bir sağlık ekibi... Bir anda geçen günlerde yaşanan kazalar geldi aklıma. Kemer’de flyfish’te hayatını kaybeden Rus turist... Suparkında su kaydırağından kayan, küçücük yaşta kalp krizi geçirip havuzda boğulan Tanzel Tuna... Ve daha birçoğu... Oysa spor bedene sağlık ve sağlamlık için yapılmaz mı? Burada ne sağlık var ne de sağlamlık! Varsa yoksa adrenalin! Yalan yok, bungee jumping işi gözümü korkuttu. Ben de sizin için su sporlarının peşine düştüm. Su sporları bungee jumping’den daha mı güvenli? Değil elbet.
Bir kere bu işin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan bir yönetmeliği var. Sonra bu işi yapacak kişinin ve merkezin mutlaka belgesi olmalı. Öyle elini kollunu sallayıp su sporları merkezi açmak diye bir şey yok! Tabii merkezleri, belgeleri ne kadar sorguluyoruz, o başka hikâye. Hiç sormadan, sorgulamadan kendimizi muzun, flyfish’in üzerine atıyoruz. Sonra da 10 dakikalık, 15 dakikalık eğlence için canımızdan oluyoruz. Su sporları merkezinde bir yetkiliyle ayaküstü lafladık. Önce, merkezde neler var, onu öğrenmek istiyorum. Jetski, flyfish, bandwagon, popparazzi, banana, ringo, sonar, su kayağı, wakeboard, rüzgâr Sörfü... “Bir de flyboard’umuz var” diyor. “Sizi denizde havalara uçuruyoruz!” Gülüyor. “Nedir bu flyboard?” diyorum. Jetski’nin arkasına bir hortum takılıyormuş. Hortum ve motordan alınan güçle elde edilen tazyikli suyla çalışıyormuş. Teoride kaykayla snowboard arası bir şey, pratikte bayağı uçuyorsunuz. “Hiç tehlikesi yok mu?” diye merak ediyorum. “Hiçbir tehlikesi yok! Can yeleği, kask, wetsuit giyiyorsunuz. Ve sırtüstü düşmemeye dikkat ediyorsunuz!” diyor. 8-10 metre yükselebiliyormuşsunuz. Artık akrobatik hareketler, yunus dalışları, ters taklalar falan size kalmış.

Haberin Devamı

Denizde uçmanın da bir bedeli var!

Haberin Devamı

-Flyboard... 25 dakika denizde uçmanın bedeli 250 lira.
-Jet Ski’nin 10 dakikası
120 lira.
-Flyfish 1 kişi 70 lira.
-Popparrazzi, banana, ringo, sonar, bandwagon hep aynı aileden. Bir kişi 50 lira... (Adrenaline ek bir de CD’niz oluyor. “Vay canına… Ben neymişim... Su üstünde neler neler yapmışım” diye kendinizi gaza getirmek için ideal!)

Ah şu adrenalin!


Uzman Psikiyatr Başak Tokatlıoğlu meşhur ‘adrenalin’ için bakın ne diyor...
-Adrenalin böbreküstü bezleri tarafından salgılanan mucizevi bir hormon. Travma, stres, korku, tehlike, şok, öfke ve aşırı şaşırmada kanda tavan yapıyor!
-Kan damarlarımız genişliyor, vücudumuzdaki acı hissi azalıyor!
-Kaslarımız geriliyor.
-Adeta bir süper kahramana dönüşüyoruz, gücümüz artıyor! “Asla yapamam!” dediğimiz ne varsa bir çırpıda yapıveriyoruz.
-Güven ve cesaret duygumuz artıyor.
-Kanı gerekli yerlere taşıyabilmek için kalbimiz deli gibi çarpıyor. Tansiyon hastaları, burada size çok iş düşüyor, aman dikkat!
-Derimize ve sindirim sistemimize giden damarlar daralıyor. Hani tehlike anında rengimiz solar ya, işte bu yüzden!
-Sindirimimiz yavaşlıyor. Tükürük bezlerimiz kuruyor, hal böyle olunca ağzımız da kuruyor.
-Eklemlerimizde yorgunluk hissi ve ağrı oluşuyor.
-Duyularımız daha canlı oluyor. En küçük bir ses, bir dokunuş büyük tepkiler yaratıyor.
-Duygularımızı, hareketlerimizi, zevk ve acı algılarımızı etkileyen beyin kimyasalı ‘dopamin’ salgısı tetikleniyor.
-Kısa sürede dopamin patlaması yaşayan bünye zevkten dört köşe oluyor. Ama işin içine kronik stres girince dopamin hızla düşüyor. Sonra gelsin depresyon, gelsin mutsuzluk.
-Ama ‘dopamin’in tadını aldık bir kere, durur muyuz hiç! Daha çok heyecan, daha çok adrenalin istiyoruz. Hikâyenin sonunda da adrenalin bağımlısı olup çıkıyoruz!

Yazarın Tüm Yazıları