Tribünden yükselen sese dair düşünceler

ÇOK iyi hatırlıyorum:

Haberin Devamı

Gezi zamanı da tribünlerden hükümet karşıtı sloganlar atılmıştı.

O zaman da pek çok kişi, “Tribünler de ses veriyorsa bu iş bitmiş demektir” diye bilmiş bilmiş analizler patlatmıştı.

*

Ne oldu o zaman?

Seçim yapıldı ve o işin bitmediği ortaya çıktı.

*

Tribünlerden gelen sesin “önemsiz” olduğunu söylemek için hatırlatmıyorum bu geçmişi.

Tabii ki önemlidir.

Tabii ki dikkate almak gerekir.

Ama gereğinden fazla anlam yüklemek saçma geliyor bana.

*

Tribünden gelen sese gereğinden fazla anlam yükleyenler, sadece muhalifler de değil.

İktidar taraftarları da aynı dalga boyunda.

Onlar da bunu bir numaralı mesele haline getirmeye kalkışıyorlar ve işin arkasında bin türlü dolaplar arıyorlar.

*

Oysa hem muhaliflerin hem de iktidar taraftarlarının asıl odaklanması gereken bir açıklama yapıldı dün.

Haberin Devamı

Ali Koç’un başkanlığını yaptığı “Kulüpler Birliği”, çok net ve kesin ifadelerle tribünlerden yükselen sese itiraz etti.

*

Kulüpler Birliği açıklamasında yer alan şu yaklaşıma dikkat:

*

“Devletin milletine, milletin devletine en fazla ihtiyacı olduğu, yüzyılın felaketini yaşadığımız bugünlerde, ayrışma değil birleşmenin tarafında olmamız gerektiğini vazife kabul ettiğimizi vurguluyoruz.”

*

Olaya nasıl bakılması gerektiğini gösteriyor bu yaklaşım. Bunun üzerinde bir mutabakat sağlanabilir. Bu yaklaşımın açtığı yoldan ilerlenebilir.

*

Bu arada şu sorular üzerinde de düşünmek gerekir:

*

Tribünlerden yükselen sesin tüm taraftarın duygu ve düşüncelerini yansıttığından emin miyiz?

Ne yani?

Hükümetin istifa etmesini istemeyen Fenerbahçeliler ya da Beşiktaşlılar yok mu?

Yekpare mi bu takımların taraftarları?

*

Özellikle iktidara yakın duranların, bu soruların cevapları üzerinde düşünmesinde büyük fayda var.

Çünkü bu takımların taraftarlarını “yekpare” gibi algılamak, en çok kendi cephelerine zarar veriyor.

*

Tribünlerle kavga edilmez, edilmemeli.

Zaten seçime iki aydan biraz fazla bir zaman kalmış.

Hükümet istifa etse... Teknik olarak seçime kadar ülkeyi mecburen yönetecek. Dolayısıyla tribünlerden yükselen talebin gerçekçi bir tarafı da yok.

*

Haberin Devamı

İktidara yakın kesimlerin tribünlerden istifa sloganlarını dile getirenlere karşı yaklaşımı sadece ve sadece şu olmalı:

*

“Sadece tribünlerde bağıranlara ve varsa onları bağırmaya teşvik edenlere sesleniyoruz: Seçime çok az kaldı. Sandığı bekleyin. Sandıkta sözünüzü söylersiniz.”

Tribünden yükselen sese dair düşünceler

ERDOĞAN’IN ÖZELEŞTİRİ YAPMASINI ÖRNEK ALIN 

DEVLETİ yönetenler arasında bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan özeleştiri yapıyor.

*

Depremle ilgili daha önce birkaç kez özeleştiri yaptı. Dün de Adıyaman’da şunu söylemiş:

*

“Hava ve yol koşulları nedeniyle ilk günden gelemedik. Adıyaman’dan helallik istiyorum. Her şeyin farkındayız ve gereğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Her fani gibi hatalarımız olabilir ama gece gündüz milletimiz için çalışıyoruz.

*

Haberin Devamı

Ağızlarını her açtıklarında “Sayın Cumhurbaşkanımız” diye söze başlayan yetkililerimizin de... Sosyal medyada iktidarı savunan kişilerin de... İktidara destek olan gazetecilerin de...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bu tür özeleştirilerden ders almalarında sayısız yarar var.

BUNU SÖYLEMEYEYİM Mİ? GÖRMEDİM Mİ DİYEYİM?

SON zamanlarda şu tür cümleler kulağıma çalınıyor:

*

“Ne yani? Bunu söylemeyeyim mi? Ne yani? Görmedim mi diyeyim?”

*

Alın size iki örnek:

*

- Sırrı Süreyya Önder: “Konya Belediyesi, deprem bölgesinde muazzam iş çıkardı. Canını dişine taktı. Ne yani? Bunu söylemeyeyim mi?”

*

- Haluk Levent: “Ben deprem bölgesine gittiğimde Sayın Hulusi Akar, Mehmet Ersoy ve Fahrettin Koca’yı gördüm. Görmedim mi diyeyim?”

*

Haberin Devamı

Bir mahalleleri var ve mahalleleri kendilerine “Söyleme” diyor, “Görme” diyor. Ve böylece “Söylemek” ya da “Görmek”, bir cesaret işine dönüşüyor.

Hakikati görmenin ve söylemenin bir cesaret işi olmadığı günler gelsin artık.

Tribünden yükselen sese dair düşünceler

BİR KURUL OLUŞTURULACAK

DEPREM bölgesine yapılacak konutlarla ilgili olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, bir kurul oluşturmuş.

Jeologlar, inşaat mühendisleri, şehir planlamacıları varmış bu kurulda.

Ancak Cumhurbaşkanlığı da böyle bir kurul oluşturma hazırlığı içindeymiş.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan isimler talep edilmiş.

*

Tam detaylarına vâkıf olamadım.

Ama anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanlığı gözetiminde “Büyük Deprem Kurulu” oluşturulacak ve deprem bölgesindeki yeni imar faaliyetinde bu kurulun yaklaşımı esas alınacak.

Haberin Devamı

Tribünden yükselen sese dair düşünceler

KAPSAMLI AÇIKLAMALAR ŞART

DEPREM bölgesinin tamamını esas alarak...

Her gün...

- Şu kadar çadır kent oluşturduk.

- Şu kadar kişi çadır kentlerde ikamet ediyor.

- Şu kadar konteyner kent oluşturduk.

- Şu kadar kişi konteyner kentlerde ikamet ediyor.

- Şu anda bölgede şuna ihtiyaç var.

- Şu kadar kişi için üç öğün yemek veriliyor.

- Bölgeden şu kadar kişi başka şehirlere transfer edildi.

Diye açıklamalar yapılmalı.

*

Her türlü mecralarda günlük olarak yapılacak bu açıklamalar hem yapılanların anlatılması hem de günlük olarak takip edilmesi açısından çok yararlı olacaktır. 

Yazarın Tüm Yazıları