‘O gün Allah’tan utandım!’

O gün, bir insan olarak Allah’tan utandı!

Çünkü o gün onun için zaman da hayat da durdu.

Haberin Devamı

O gün ilk defa, bir an için de olsa eşini, oğullarını, gelinleri ve torunlarnı bir daha hiç göremeyeceğini düşündü; ölümün soğuk nefesini ensesinde hissetti. Tüm bu yaşadıklarını ama özellikle de o günü yazmayı denedi.


Yapabilecek miydi? Emin değildi.


Ama yine de denedi.


Türk Musevi Cemaati Onursal Başkanı Bensiyon Pinto, Doğan Kitap’tan çıkan "Anlatmasam Olmazdı" isimli anı kitabında 15 Kasım 2003’ü; yani o meşum günü kelimelere şöyle döküverdi:


"O gün, bir insan olarak Allah’tan utandım..."


Durun hemen yargılamayın, "bir cemaat önderi nasıl olur da Allah’tan utanır?" demeyin.


Gelin "o gün bir cehennem miydi, kabus muydu, isyan mıydı? Yoksa sadece geriye cevabı olmayan bir soru daha bırkan bir olay mı? Bunu bilmek mümkün değil" deme yürekliliğini gösteren ve o günü öncesi ve sonrasıya, büyük bir cesaretle kaleme alan Pinto’ya kulak verin.

Haberin Devamı


***


Şişli’deki Beth İsrail Sinagogu yeni restore edilmiş. Yaz dönemi bittiği için o gün kışın ilk duası ve ehalin açılışı yapılacak. Ehalinin yenilenmiş olması Yahudi cemaati için çok önemli, çünkü Tevrat’lar onun içinde durur. Fakat bu saldırıların hep restorasyon sonrasına denk gelmesi de ilgi çekici. 6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagogu da böyle bombalanmıştı. 1992’deki saldırı teşebbüsü de benzer bir yenilenmenin ardından gelmişti.


Saat tam sekizi yirmi geçe Şişli Sinagogu’na geldi.


Arabadan indi, korumalar onu kapıda karşıladı.


Aralarında başına geleceklerden habersiz gülümseyen Yoel Ülçer Kohen de vardı.

Korumalar genellikle cemaat önderi Pinto’yu Efe sokak tarafına açılan ön kapıda beklerdi. Ön kapı büyük sinagogun girişiydi. Fakat o gün her zamankinin aksine Kırağı Sokak’a açılan arka kapıdan girdi.

Korumalardan biri "Başkanım biz arkada duralım" dedi.

30 saniye durakladı. Nedense arka kapıdan çıkmak istemedi.

"Yok çocuklar siz yukarıda ön kapıda durun ben oradan çıkarım" dedi.


Dua uzun sürecekti. Çocuklar arkada sıkılmasın diye düşündü. O kadar kısa bir zamanda verilmiş bir karardı ki... Hepsinin kaderi o an değişti.

Haberin Devamı


İnsan verdiği anlık bir kararın birilerinin hayatını kurtaracağını düşünebilir mi? Bunu yalnız Allah bilir. Canı veren de, ne kadar yaşayacağımıza karar veren de odur. Onları yukarı yollamasa paramparça olacaklardı. Başka şansları yoktu. Yüzde yüz ölüm. Kader işte!

Güvenlik görevlisi Yoel’in yanağını okşadı ve içeri girdi. Sinagog ağzına kadar doluydu. Cemaatin ileri gelenleri, vekiller, gençler, çocuklar, yaşlılar...


Başını çevirip arka tarafa baktı. Kadınlarda olağanüstü bir kalabalık göze çarpıyordu. Sinagoglarda da tıpkı camilerdeki gibi kadınlar yukarıda kendileri için ayrılmış bir bölümde ibadet eder. Oysa o gün erkeklerin arkasındaki bölüme oturmuşlardı.

Haberin Devamı


İçinden "ne mutlu bize" diye geçirdi.


Hahambaşını selamladı ve yerine oturdu. Çok güzel bir dua okundu. Fakat onun içinde nedenini o an bilemediği tuhaf bir sıkıntı vardı. Derken, cemaat önderi olarak, onu Tevrat okumaya davet ettiler. Onur duydu. Duayı okudu ve indi.


Yanındaki koltuk boştu. Çünkü dua okuması için bu kez vekili Sami Herman kürsüdeydi. Bu arada Pinto tebrikleri kabul ediyor bir kaç dakika sonra öleceğinden habersiz Yona Romana’nın elini sıkıyordu. Tam tebrikler bitmiş dua yeniden başlayacakken akılların alamayacağı kadar yüksek bir ses duyuldu.


Bunu herhangi bir sese benzetemedi. Kulakları sağır edecek kadar yüksek bir sesti. Aynı anda kürsüden Sami Herman’ın sesini duydu: "Vurdular bizi başkan, vurdular!"

Haberin Devamı


Üstü başı kan içindeydi.


"Panik yok"
diye bağırdı, "Çıkın, hemen dışarı çıkın, yaralıların üstüne basmadan çıkın!"

İnsanın ancak görüp yaşarsa anlayacabileceği, zamanın adeta durduğu bir andı.


Sanki kıyamet!


O an boş bulunup ön kapı yerine arka kapıya yöneldi ve dışarı fırladı. Korkunç bir felaket ile yüzyüzeydi. Kapının önü cehennemdi!

"Bir dindaşım yerdeydi ve herkes onun üstüne basıyordu. O panikte kalkıp kaçamıyordu. Adamın etrafını çevirdim yerden kaldırıldı. O sırada sağıma soluma bakıyordum. Yaşadığım şeyin hiç bir benzeri yoktu. Hahambaşının oğlunun boynundan adeta fıskiye gibi kan fışkırıyordu. Yüzü tanınmayacak hale gelmişti. Hahambaşı ise korumaların uyarısına rağmen oğlunu bırakmış, diğer dindaşları ile ilgileniyor; yerde yatanları kaldırmaya çalışıyordu. Belli ki oğlunun ayakta olması yetmişti o an..."

Haberin Devamı


Bombalar patlamış, kapıda yanağını okşayarak içeri girdiği Yoel ölmüş, önünde yatıyordu. Müslüman kardeşleri de yok olmuştu. Yerde bacaklar, kollar...


İnsanı insanlığından utandıracak korkunç bir manzara!


Korumalar zorla arabaya bindirmeye çalışıyordu. O an telefonu çaldı: "Başkan Neve Şalom’da da bomba patladı!"

O an zamanın durduğunu hissetti.


Hayat bir daha asla aynı olmayacaktı.


Yüzyılın en barbar soykırımından sonra bir çok Yahudi entellektüel ve din adamı çok samimi bir kalple Tanrı’ya isyan etmişti. "Ey Tanrım eğer varsan bunca vahşete nasıl seyirci kalabildin?"


Bir mümin için bile alabildiğine insani ve yerinde bir soru.


İşte o gün bu sorgulamayı yapma sırası Türk Musevi Cemaati Onursal Başkanı Bensiyon Pinto’daydı: "O gün bir insan olarak Allah’tan utandım."


Sakın yanlış anlaşılmasın.


Pinto,
tüm bu acı ve isyanlara rağmen ne inancını ne de umudunu yitirdi.


Geniş bir toplumda Yahudi olmanın zorluğunu ve güzelliğini tüm samimiyetiyle kağıda döktü. O günü soranlara ise "Anlatmasam Olmazdı" diyebildi.

Yazarın Tüm Yazıları