Hükümetin AB konusunda acelesi yok

AKP Hükümeti’nin en önemli özelliklerinden biri; destek aldığı kendi tabanı olan muhafazakar kesimdeki desteğini sürdürürken, aynı zamanda liberal kesimlerden destek görmesi. Kendilerine ’liberal’ diyen bu aydın kesimin oy potansiyeli düşük ama entelektüel bir destek sağlıyorlar.

AKP’nin kendi tabanı dışında oy sağlamasının en önemli nedeni ise AB hedefi doğrultusunda kararlı bir tutum sergilemesi. AKP’ye karşı olan aydın kesimler ise AKP’nin AB hedefi doğrultusunda samimi olmadığını, bu hedefi konjonktürel olarak benimser göründüğünü, dolayısıyla AB hedefini iktidarına meşruiyet kazandırmak için kullandığını düşünüyorlar.

Yani AKP’nin turnusol kağıdı bir anlamda AB hedefi doğrultusunda ne yaptığı oluyor.

İşte bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğümüz bir gelişme yaşandı. Bundan iki hafta önce yapılan son Bakanlar Kurulu toplantısında, AB’ye verilecek, yani hükümetin vereceği 3. Ulusal Program konusunda müzakereler yapıldığını biliyoruz.

İşte bu toplantıda Ulusal Program konusunda hem içerik hem de zamanlama olarak Başbakan başta olmak üzere, birçok bakanın itirazları olduğunu öğrendik.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, bu toplantıdan sonra yaptığı resmi açıklamada "Ulusal programı kabul ettik" demek yerine "Üçüncü ulusal program üzerinde çalışıldığını" söylemiş ve gerekli yasal düzenlemeler için çeşitli rakamlar vermişti.

İşte bu toplantıda Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Ulusal Program için bir sunum yaptığı ve bunların "asgari koşullar" olduğunu çünkü birçok belge ve görüşmelere dayanılarak bu yasal düzenlemeler için AB organlarına taahhütler verildiğini söylemiş. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan’ın bu düzenlemelerin hükümet programında olmadığını, bunların yetiştirilemeyeceğini söylediğini hatta "Nasıl olur da böyle müzakere edersiniz" türü bir çıkış yaptığını öğrendik.

Memura sendika hakkına itiraz

BUNUN üzerine başta Cemil Çiçek olmak üzere bir çok bakan bu düzenlemelerin bazılarının yanlış olduğunu bile söyleyip yoğun eleştiri getirmişler. Başbakandan böyle bir çıkışı fırsat bilen birçok bakan Babacan’ı epeyce hırpalarken, tek destek İçişleri Bakanı Atalay’dan gelmiş.

Babacan ve Atalay, AB’yi destekleyen Cumhurbaşkanı Gül’e yakınlıklarıyla biliniyorlar.

Başbakan ve bakanların özellikle 2008 yıl sonuna kadar yapılacaklar listesine kızdıklarını öğrendik. Babacan’ın sunduğu listede TBMM’de bulunup, ulusal program gereği yıl sonuna kadar çıkarılması gereken yasalar dışında, bu yıl sonuna kadar TBMM’ye getirip yine çıkması gereken yasalar ve yıl sonuna kadar oluşturulması gereken strateji belgeleri bulunuyor.

Örneğin Başbakan ve bazı bakanların "yetiştirilmesi imkansız" diyerek itiraz ettikleri düzenlemelerin başında memurlara sendi hakkı verilmesine ilişkin "4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" bulunuyor ki, Babacan’ın sunduğu listede bunun sosyal politika ve İstihdam Faslı açılış kriteri olduğu da belirtiliyor.

Bu yasanın çıkarılmasının mümkün olmadığı Bakanlar Kurulu’nda kesin bir dille söylenmiş.

Sonuç olarak; Ulusal Program metni üzerinde anlaşma olmamış daha doğrusu, tabii ki böyle söylenmemiş ama, programın sürüncemede bırakılması benimsenmiş.

Bunun için de Babacan’ın ulusal programı muhalefet partilerini götürüp anlatması, daha sonra bunlardan görüş alınması, ayrıca sivil toplum kuruluşlarına gönderip yine buralardan görüş beklenmesi görüşü benimsenmiş. Yani suni olarak "zaman ihtiyacı" yaratılmış.

Halbuki bütün bu yasal düzenlemelerin yıl sonuna kadar çıkarılması lazım ve bu gidişle çıkması mümkün değil. Halbuki bunlar için AB’ye söz verilmiş durumda.

AKP Hükümeti belli ki Anayasa Mahkemesi Kararı’na kadar yoğun samimiyet gösterdiği AB’ye artık o kadar muhabbetle yaklaşma ihtiyacı duymuyor.

Bakanlar Kurulu müzakereleri sizce hükümetin AB konusundaki samimiyetini gösterir mi?
Yazarın Tüm Yazıları