Sulukule, Sulukule...

DÜN Sulukule’yi yıktılar.

Biraz daha eksildi İstanbul.

Bendeki İstanbul’da sanki yaşlı kemancı kemanını alıp gitti, şişman kadın udunu bıraktı, kızlar oynamaktan vazgeçip kanepelere oturdular...

"Sıla"nın aslında "ekmek" olduğunu anladığım bir akşamın anısındaki repertuvardan bir şarkı eksildi:

"Vardar ovası, Vardar ovası

Kazanamadım ekmek parası..."

*

Şimdi siz ne yaptınız?..

Neyini düzelttiniz İstanbul’un?..

Sulukule;
dünyanın her yerinde olan o aynalı, kuleli, camlı, çelik, beton gökdelenlerden çok daha fazla İstanbul’du.

O üzerinden geçmek için yaptığınız, ama üzerinden bir türlü geçemediğiniz Boğaz köprülerinden bile daha çok İstanbul’du Sulukule...

Nasıl kıydınız?..

*

Üniversite sınavlarına hazırlandığım sene, İstanbul’da Sulukule müzisyenleriyle birlikte çalışmıştım kanunumla. Salacak Gazinosu’nda, Kedi Bar’da, Açıkhava Tiyatrosu’nde... Adımı bilmez, bana sadece "talebe" derlerdi Sulukule’nin müzisyenleri.

Çok sevmiştim onları...

Türkiye, konservatuvarlarında hiçbir zaman öyle müzisyenler yetiştiremedi.

Ben eğitim almamış, geleceği olmayan, parasız-pulsuz insanların ne kadar "zengin" olabileceklerini o zaman görmüştüm.

Operada yoktu o dans...

O zaman "Endülüs’te raks"ı gören kültürün, Sulukule’deki dansı görmeyişine kızmıştım.

Ne yaptınız şimdi siz?..

*

Aslında sizi anlıyorum...

Yatırımlar, kárlar, arsalar, rantlar, kuleler, gökdelenler, dolarlar, holdingler, betonlar, demirler, camlar arasında Sulukule’nin bir anlamı yoktur sizin için...

Gözünüz dönmüş bir kere...

Anıların, vefanın, tarihe saygının, kültürün önemi yok sizde... Duygular size göre değil... Dans eden kızın, ud çalan şişman kadının, yaşlı kemancının sizin için yok anlamı.

O şarkı da sizin değildir zaten:

"Vardar ovası, Vardar ovası

Kazanamadım ekmek parası..."
Yazarın Tüm Yazıları