Tayyip Erdoğan babayiğit midir?

EĞER gerçekten "babayiğit" olsaydı...

Eğer gerçekten hiçbir şeyden çekinmeyen, ürkmeyen ve sonuna kadar giden bir demokrasi delisi olsaydı...

"Türk Silahlı Kuvvetleri’nin seçilmiş hükümete posta koyması" karşısında...

Yani o meşhur "e-muhtıra" gecesinde...

Biraz sert bir karşılıklı durumu eşitleme çabasına girişmek yerine...

Yani...

Emrindeki bürokratlarla eşit duruma geçmekle iktifa etmek yerine...

Görürdü restini, koyardı postasını...

Ve derhal bir emekliye sevk etme operasyonunda bulunurdu...

* * *

Eğer gerçekten "babayiğit" olsaydı...

Eğer gerçekten tek derdi "demokrat duruş" olsaydı...

Mademki...

Görevleri başındaki kuvvet komutanlarının ve bazı orgenerallerin "Sarıkız" kod adlı darbe planları yaptıklarından hepimizden önce haberi vardı...

Mademki...

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in "Darbe Günlükleri" ortaya çıkmadan, Abdullah Gül "Sarıkız’dan haberimiz var" diyordu...

O halde...

Kuvvet komutanlarının ya da orgenerallerin emekli olmalarını falan beklemeden...

Yani...

Olayı zamana bırakmadan...

Derhal bir emekliye sevk etme girişiminde bulunması gerekirdi...

* * *

Eğer gerçekten "babayiğit" olsaydı...

Eğer gerçekten tek derdi hukuk olsaydı...

Öyle ya da böyle...

Sırf bir iddianame hazırladı diye...

Ve o iddianamede bazı asker kişileri suçladı diye...

Bir savcıyı "Fizan"a sürmekten beter duruma düşürmeye gönlü razı gelmezdi...

Olaya bir biçimde müdahale eder ve o savcının hakkını korurdu...

* * *

Kısacası...

Demem o ki...

Son günlerdeki itiş kakışın ardından...

"Şu Tayyip Erdoğan da yaman adammış vesselam... Devr-i iktidarında deve dişi gibi generaller darbeciliğe kalkışmak suçlamasıyla gözaltına alındı..." diyerek övgüde eli açık davrananlar...

"Breh! Breh!" çekenler...

"Türkiye Cumhuriyeti’nde bir ilk" diyerek olayı kutsayanlar...

Korkarım ki...

Çok kısa bir süre sonra...

"Hey gidinin efesi" türküsünü çığırmak durumunda kalacaklardır...

Çünkü...

Uzlaşarak, konuşarak, hesaplanarak, bilgi vererek...

Yapılmış bir gözaltı operasyonundan...

Yani...

Üniformasızlığın kıskacına düşmüş iki emekli generalin gözaltına alınmasından...

"Milat" çıkmaz...

"Artık bizde de Yunanistan’daki gibi olacak" cümlesi hiç çıkmaz...

Sadece itiş kakış çıkar...

Ki şu anda yaşanan biraz da budur...

Katliam et lokantası

İSTER Pir Sultan’ı sular seller gibi yut, ister Pir Sultan’dan tek bir dize çakma...

İster Aşık Nesimi’nin torunu ol, ister benim gibi imam-hatipli...

İster Alevi ol, ister Sünni...

Hiç fark etmez...

Değil mi ki...

Şu Sivas denilen yerde...

Hepimizi insanlığımızdan utandıran olayın üzerinden 15 yıl geçtiği halde...

Her şeyi bir tarafa bıraktım...

Sadece ama sadece "ölmüşlere saygı" adına...

Katliamın yapıldığı Madımak Oteli’ni, yapılan onca girişime karşın, hálá müzeye döndürememişsek...

Daha da fecisi...

Otelin altındaki "et lokantası"nda kebap tıkınılmasına, atılan onca söyleve / patlatılan onca demece karşın, hálá mani olamamışsak...

Ve bütün bunların yanında...

Her yere ve her şeye ödenek bulan eski sosyal demokrat / yeni muhafazakar Kültür Bakanımız, "Ödenek yok" diyorsa...

Ne diyeyim?

"Yuh olsun insanlığımıza..." demekten başka...
Yazarın Tüm Yazıları