Cengiz Aytmatov ile Cengiz Han

Cengiz Aytmatov’un 80 yaşında ölümünü duyduğum vakit, bunun üzerimde güçlü bir travmatik etkisi olacağını hiç düşünemezdim. Oldu.

Haberin Devamı

Cengiz Aytmatov’u yakından tanıdığım için mi, öylesine bir travmatik etki oldu acaba? Kaç yaşında olurlarsa olsunlar, yakınların kaybı, insana fena koyar.

Cengiz Aytmatov’u yakından tanımıyordum. Bırakın yakından tanımayı, tanıdığım bile söylenemezdi. Büyük “adaşım”la hayatta bir kez karşılaştım ve tanıştırıldım. Brüksel’de.

Sanırım, kendisiyle tanıştırıldığım anda beni unutmuş, kim olduğumu hatırlamaz olmuştu bile. Herhalde “adaş” olduğumuzu bile kaydetmemiş olmalı.

Oysa, ben onu ilk gençlik günlerimden biri biliyordum; onu Louis Aragon öyle tanımladığı için “dünyanın en güzel aşk romam” diye zihnimize ön kabul ile kaydettiğimiz Cemile adlı romanından, “Kopar Zincirlerini Gülsarı”dan ötürü tanıyordum. O, bizleri bilmez iken, biz Cengiz Aytmatov’u bilirdik.

“Adaş” olmaktan mutluluk duya geldiğim insanı yitirmenin travması bendeki.

Haberin Devamı

Çünkü, o yaşadığı sürece, Cengiz ismi taşımanın kabul edilebilirliğini hissediyordum. Ve, o ölünce, sanki Cengiz olmanın meşruiyetini yitirmiş gibi hissettim kendimi.

***                      ***                         ***

Bazı insanlar isimleriyle sorunlu ya da tartışmalıdırlar.

Benim gibi. Büyük Moğol İmparatoru, dünya tarihinin gördüğü en büyük imparatorluğun kurucusunun adını taşımanın iyi mi kötü mü olduğuna hiçbir vakit karar veremedim.

Cengiz adını, Garp’ta ya da Şark’ta nerede telaffuz etsem, tuhaf bakışların muhatabı olduğumu zannettim.

Belki de değildim.

Bir Latin Amerikalının adının Napoleon olduğunu duyduğumda, nasıl hafiften alaycı bir duyguyu aniden ve hızla beyin kıvrımlarımda seyahat ederse, başkalarının da Cengiz adını duyduklarında benim için aynı duyguları yaşadıklarını düşüne geldim.

Cengiz Aytmatov, saygın ismiyle, benim için, bu bakımdan hep bir cankurtaran simidi oldu.

Ve, şimdi artık yok.

Ona Cengiz adını, Stalinist terörde can veren komünist babası Cengiz Han’a duyduğu hayranlıktan ötürü vermiş.

Ben doğmadan 20 yıl önce. Benim adımın verilmesinin bizim ailede Cengiz Han hayranlığıyla ilgisi yok.

Osmanlı ya da İslam öncesi, başta Attila, Timur ve Cengiz gibi isimlerin, 1940’larda “yeni ve modern isim” zannedilerek revaçta olduğu sırada konulmuş.

Babamın koyu dindar büyükbabası, anne ve babama “modernlik ve çağdaşlık jesti” yaparak koymuş Cengiz ismimi.

Haberin Devamı

Fakat, ben isim üzerime yapıştığı için, ismin asıl kaynağı Cengiz Han’ı merak ederek ve ona özel bir ilgi göstererek yaşamaya alıştım. Cengiz Han, bir yandan müthiş gaddar ve barbar biline geldiği için, o ismi taşımanın pek de hoş olmadığını aklımdan geçirirdim. Cengiz Han ile olumlu bir değerlendirme bulduğumda ve okuduğumda ise, sanki benden söz ediliyormuş duygusuyla, bundan hoşlanırdım.

Cengiz Aytmatov ile özel ve hep “iyi” ilişkimin nedeni, beni ömür boyu rahatlatmasından, hatta “adaş” olarak “onurlandırması”ndan ötürü olmalı. Travmanın asıl sebebi de bu.

***                  ***              ***

Zaman geçtikçe, bilgi dağarcığım zenginleştikçe; Cengiz Aytmatov’la “adaş” olmamızın  referans noktasının, yani Cengiz Han’ın büyüklüğü  ve yakın zamana dek bildiğimiz ve öğretildiğimizden farklı önemini öğrendim.

Haberin Devamı

Amy Chua’nın “Day of Empire: How Hyperpowers Rise to Global Dominance-And Why They Fail” adlı kitabı sayesinde.

Amy Chua’yı bilmezdim. Kasım 2007’de Londra’da bir kitapçıda, büyük imparatorlukların ve devletlerin küresel hakimiyete nasıl eriştikleri ve nasıl çöküp dağıldıklarına ilişkin kitabını görür görmez, tereddütsüz aldım.

Foreign Affairs dergisinin son sayısında Paul Kennedy’nin bu kitabın “bir klasik olma şansı taşıdığı”na ilişkin kritik yazısını okuyunca, tercihim isabetinden okşandım.

Amy Chua, bütün zamanların en büyüğü olan Cengiz’in kurduğu imparatorluğun da diğerleri gibi “bir dönem dünyanın en güçlü ulusu”na sahip olabilmesinin “sırrı”nı ve şartını açıklıyor: Yönettiği halklara karşı, etnik ve dini topluluklar ve azınlıklara karşı gösterdiği hoşgörü.

Haberin Devamı

Farklılıklara hoşgörü gösterilmeden değil bir imparatorluğun, hiçbir devletin yaşaması, ayakta kalabilmesi mümkün değil.

Evet, imparatorluklar, tıpkı yumurta kırılmadan omlet yapılamayacağı gibi, büyüklüklerini savaşla, toprak ele geçirerek oluşturdular.

Ama, yaşayabilmeleri, “hayat iksiri”, etnik ve dini topluluklar karşı gösterilen hoşgörü idi.

Ve, Cengiz, bunun tarihteki en büyük ustalarından ve örneklerinden biri oldu.

Acaba Cengiz Aytmatov bu bilgiye vakıf mıydı?

Bir daha karşılaşabilsek, “adaşım”a ismimizi borçlu olduğumuz büyük tarihi kişiliğin bu özelliğini söyleyecektim...

Yazarın Tüm Yazıları