Ezber bozan 74 dakika

HER türlü kötülüğün anası medya. En güvenilmez, en suçlu kurum medya. En yalancı kurum, yine medya.

Haberin Devamı

Siyasilerin kızdıkları manşetler, haberler, yorumlar, karikatürler, fotoğraflar karşısında acil eylem planında kaçınılmaz hedef, medya.

Herhangi bir haberin veriliş biçimine ya da verilip verilmediğine kızan sokaktaki vatandaşın acil tepkisi daha farklı, ama aynı kapıya çıkıyor. Bu medya satılmış, patronun işini takip ediyor,

Sıradan bir vatandaşın, kendine göre içerlediği bir haber ve yoruma karşı acil bilmişliği, diğerleri ile paralel.

Patron emrediyor, bunlar yazıyor.

Ah, bu medya olmasa, Türkiye güllük gülistanlık.

SÜBJEKTİF BAKIŞ

Son yılların bir alışkanlığı var.

Konu ne olursa olsun, tepki medyaya.

Suçumuz eleştirmek.

Birilerinin saklamak istediği ya da aslına göre daha farklı biçimde yansıttıklarını ille de, görmek.

Medyaya yönelik tepkilerin yüzde 99’u sübjektif.

Kendine göre, kendi açısından.

Nasırına basmak olayı.

Birilerinden kasıt, siyasal iktidarlar, siyasal partiler, kurumlar, firmalar.

Ve elbette ters işler yapan sıradan insanlar.

Kendimden örnek vermek istiyorum.

Her gün pek çok e-mail alıyorum.

O günlerde çıkan yazılarla ilgili.

Hürriyet geniş bir yelpazeye seslendiği için, gelen e-mailler, o yelpazenin genişliğine denk.

En sağdan, en sola.

Herhangi bir yazıyı, birileri, hayatında yazdığın en kötü yazı, diye karalıyor.

Aynı yazıyı, başka birileri, hayatının en iyi yazısı, diye öve öve bitiremiyor.

Sübjektif dediğim bu olgu, sadece yazılar için değil, gazetenin tümü için geçerli.

Kızgınlık ya da birliktelik duygusu.

KRİTİK SÜRE

Ertuğrul Özkök Göteborg’da katıldığı Dünya Gazete Yayıncıları Birliği toplantısından önceki gün yazdığı yazı, özetlediğim medya tezlerini çökertiyor.

Özkök’ün yazısı bizim değil, yabancıların raporlarına dayanıyor.

1- Türkiye’de gazete tirajları artıyor.

2- Türkiye’de bir gazete, tam 74 dakika okunuyor. Bu Avrupa rekoru.

Demek, gazeteler satır satır okunuyor.

74 dakika okuyorsa, pek çok olayın farkına varıyor.

Herhangi bir kurum ya da kişinin işine gelmeyen haber, yorum, karikatür ve fotoğraflara duyulan tepkinin nedeni, işte bu 74 dakika.

Artan tiraj ve okuma süresi, medyaya yeni sorumluluklar yüklüyor.

Aynı zamanda medyayı bütün kötülüklerin anası olarak görenlerin kendilerine, yeni yeldeğirmenleri bulmasını gerektiriyor.

SAĞLAM MEDYA

Türkiye’de sağlam bir medya var.

Her kurumda olduğu gibi, aramızda bazı çürükler olabilir.

İş takipçisi, birilerinin borazancısı gibi.

Ama, pek çok meslektaşım düzgün ve işini iyi yapmaya çalışıyor.

Kaldı ki, sağlam olmak için, birilerine mutlaka hakaret etmek gerekmiyor.

Hakaret ettin mi, polemiğe girdin mi, helal olsun, ne kıyak yazıyor, etmedin mi, biraz yürekli yaz, korkma gazı.

Korku filan söz konusu değil.

Gerekirse iktidar, gerekirse CHP, MHP ve diğerleri, gerekirse şu firma, bu örgüt, öteki kurum eleştirinin hedefi.

Yanıltan nokta, vurdun mu, oturtacaksın, gibi şark vari arayışlar.

Oysa, mesele vurmak ya da oturtmak değil.

Mesele, göstermek.

Madem 74 dakika, demek ki, güvenirlik basamakları yukarı doğru.

Madem 74 dakika, demek ki, her bir medya grubu ve her bir gazetecinin sorumluluğunu gözden geçirme zamanı.

ÜCRETLERE ZAM GEREK
ENFLASYON, yılbaşında yapılan hesap ve beklentilerin üzerine çıkıyor.

Belli ki, bu yılın enflasyonu yüzde 14-16 dolayında.

Oysa, yılbaşında kamuda ve özel sektörde ücret artışları yüzde 5’lerde.

Türkçesi, çalışanlar refah kaybına uğruyor.

Bir önceki yıla göre, yaşam düzeyleri geriliyor.

Hükümet, geçmiş yıllarda olduğu gibi, kamuda çalışanların ücretlerini enflasyona göre ayarlıyor.

Temmuz bunu uygulama ayı.

Özel sektör neden aynı uygulamayı yapmıyor?

Özel sektörde çalışanların refah kaybına uğramasına, neden göz yumuluyor?

Yazarın Tüm Yazıları