Gençlere sorumluluğumuz iyi eğitim

BİRLEŞMİŞ Milletler’in mart ayında açıkladığı rapor, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yeniden gündeme geldi. İyi ki geldi çünkü bu raporda, gençlere olan büyük sorumluluklarımız da kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Özetle; mevcut siyasi tartışmaları bir yana bırakıp, ülkesini seven herkesin eğitime ağırlık vermesi gerekiyor.

2007 nüfus sayımına göre, Türkiye’de 15-24 yaşları arasında 12 milyonu aşkın genç yaşıyor, yani toplam nüfusun yüzde 17.6’sı.

Raporun konusunu oluşturan 15-24 yaş grubundaki gençlik, çok büyük zorluklar ve sorunlarla karşı karşıya.

Halen gençlerin işsizlik oranı yüzde 17-18 civarında, yani ülkedeki genel işsizlik oranının iki katı.

Gençlerin yaklaşık yüzde 40’ı, bir başka deyişle yaklaşık 5 milyon kişi "atıl" durumda; ne çalışıyor ne okula gidiyor.

Kadınların gele cekle ilgili beklentilerini köstekleyen cinsiyet ayrımcılığı ile yeterince güçlü biçimde mücadele edilmiyor.

Raporda, "Önümüzdeki on yıllarda gözlemlenecek olan elverişli yaşlı/genç oranları, hükümetler için fırsatlar sunabileceği gibi, zorluklar da yaratabilir" deniyor.

Türkiye’nin önünde, bugünün genç kuşağını gelecek mücadelelere hazırlamak için 15 yıllık bir fırsat penceresi var.

15 yıl sonra, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i çalışma çağında olacak ve azalan bir hızla da olsa, ülkenin çalışma çağındaki nüfusu 2040 yılına kadar artmaya devam edecek.

Nüfus artış hızı düşerken, çalışma çağındaki nüfusun artmaya devam etmesi durumunda oluşan bu dönüşüme "demografik fırsat penceresi" deniyor.

Böyle bir olgu, bir ülkenin tarihinde ancak bir kez rastlanan bir "fırsat".

"Eğer Türkiye, gençleri için doğru fırsatları yaratabilirse ve onları geleceğin yüksek getirili iş pozisyonlarına hazırlamak için eğitimlerine yeterli yatırımı yaparsa, demografik fırsat penceresini etkin bir şekilde kullanmış olur. Ama eğer bu fırsat kötü yönetilirse, ülkede ciddi oranda işsizlik, yoksulluk ve sosyal huzursuzluk baş gösterebilir" saptamasında bulunuluyor.

Bu saptama şu anda varolan durumun, iyi yönetilmediği takdirde "felaket"e gideceğini ama iyi yönetilirse ülke için çok büyük bir fırsatı beraberinde getirdiğini açıkca ortaya koyuyor.

Bir an önce eğitime, hep birlikte odaklanmamız gerekiyor çünkü gecikilirse sonu felaket...

Eğer olaya hálá imam-hatiplilerin penceresinden bakıp, mesleki eğitim başta olmak üzere, nitelikli insangücü yetiştirecek kapsamlı sistemi bir an önce kuramazsak, bu sistem böyle devam ederse, çocuklarımıza en büyük kötülüklerden birini yapmış olacağız.

Yanına yanaşılmaz ülke olmayalım
BM’nin Gençlik raporuna göre, mesleki ve teknik okullar ile özel sektördeki sanayi ve hizmet kuruluşları arasında karşılıklı etkileşim ve işbirliği sağlayarak, etkin bir yönlendirme sistemi benimsenmesi gerekiyor.

Aksi takdirde birçok genç belki kendisine yarar sağlayan ve ardından tatmin edici bir işe gireceği mesleki eğitimi seçip, üniversite kapılarındaki yığılmayı azaltabilir.

Böylece üniversitelerde nitelik olarak çok daha yetkin kurumlar haline gelip, nitelikle insangücü yetiştirilmesini gerçekten sağlayabilir.

Türkiye’nin AB yolculuğu da bu kapsamda değerlendirilmek zorunda.

Eğer bu eğitim hamlesi gerçekleştirilirse, hem işsizlik sorun olmaktan çıkarılacak, hem de Türkiye, nitelikli insangücü ile AB’ye fiilen girecek, dolayısıyla Avrupa’da her açıdan etkinliğimiz çok büyüyecek.

Aksi takdirde ise, bu kadar niteliksiz insangücü, işsizi olan bir ülkenin AB başta olmak üzere, bütün ülke grupları tarafından tehlikeli ve yanına yanaşılmaz bir ülke olarak görülecektir.

"3 çocuk yapın"
diyeceğine, politikacıların çocuklara, gençlere olan sorumluluğunu yerine getirmesi, bunun için "dogma"dan uzak, bilimsel yöntemleri uygulamaya sokması gerek.
Yazarın Tüm Yazıları