Karajan’ın ağladığı gün

1963 yılının Ocak ayı.Ünlü yönetmen Franco Zeffirelli, ünlü soprano Mirella Freni ve Karajan, Milano’da La Scala operasında temsil edilecek Giacomo Puccini’nin La Boheme operasının provasındalar.

Soprano ilk kez maestro ile karşılaşıyor, kısa bir tanıştırma merasiminden sonra Karajan’ın ilk cümlesi şu:

"Fiziğiniz Mimi’ye uygun, şimdi sesinizi dinleyelim!"

Piyanonun başına geçiyor, Freni’nin söylediği Mimi’nin final aryasına eşlik ediyor, arya bittikten sonra gelip sopranonun başını iki elinin arasına alarak şunu söylüyor:

"Hayatımda ikinci kez ağlıyorum, birinci kez annem öldüğünde ağlamıştım."

İki müzikçinin 20 yıllık arkadaşlığı böyle başlıyor, birlikte birçok operada çalışıyorlar.

* * *

ÜNLÜ orkestra şefi Herbert von Karajan’ın doğumunun 100. yıldönümü. 5 Nisan’da Salzburg’da doğan şefin CD’leri, DVD’leri yeniden yayınlanıyor, siyasal kimliği, orkestra şefliği hakkındaki tartışmalar da hararetleniyor.

Elbet olumsuz eleştirilerin birinci maddesi. O bir Nazi idi. Parti üyesi oldu.

Gerçekten inanıyor muydu, yoksa mesleki kariyerinde yükselmesi için yaptığı bir fırsatçılık mıydı? Nazi işgali altındaki Paris’te Bach yönetmişti.

Bu onun 20. yüzyılın en muktedir maestrosu olma yargısını önleyemiyor.

Acımasız biri miydi? Bir yazının da başlığı şöyle:

"Şefler arasında Tanrı."

Ben onu son olarak Roma’da televizyonda seyrettim, Vatikan’da Mozart’ın Requiem’ini taburenin üstünden yönetiyor, zaman zaman sesiyle icraya katılıyordu.

Ünlü prodüktör Walter Legge, onu bulduğunda, şefin ruh halini bakın nasıl tasvir ediyor bir müzik eleştirmeni.

Öğrenmeye, paraya, plak doldurmaya büyük bir açlık hissediyordu.

Ben hırsın kötü bir duygu olduğuna inananlardan değilim. Tutku denince galiba biraz daha yumuşuyor anlamı.

Ona ticari açıdan da yaklaşan var:

"Onun hikáyesi klasik müzik plak endüstrisinin hikáyesidir."

Bir şefle koskoca bir endüstri özdeşleşirse, ona hayran olmamak mümkün mü?

Karajan’ı başka sanat dallarındaki kişilerle, çıkışlarla da karşılaştıranlar var.

"60 sonrası sinemasında Visconti, Kubrick neyse, müzikte de Karajan odur."

İkinci Dünya Savaşı
’ndan sonra megalomanisi artmış. Dergilerde salık verilen, birçoğunu da dinlediğim long play’leri, CD’leri düşününce, pek yadırgamıyorum, bu durumdan rahatsız da olmuyorum, aleyhine bir yargı da saymıyorum.

Onun yönetimini DVD’den seyreden birinin de yorumunu aktarayım:

"Gerçek müzik yapmanın görüntüsünden çok narsisizm tarihinden bir belge."

Neden böyle söylüyor? Gözleri kapalı orkestrayı yönettiği için. Belki de cezbenin en son aşaması.

"Karajanoloji"
uzmanlarına bakılırsa, ilk kayıtları iyi, son kayıtları o kadar başarılı değilmiş.

* * *

YAZARKEN Giacomo Puccini’nin Madama Butterfly operasından Un bel di vedremo aryasını dinledim.

Aryayı; Karajan yönetimindeki Viyana Filarmoni eşliğinde Mirella Freni söylüyordu.

Yazıdaki bilgiler, sözler, yargılar aşağıdaki dergilerden özetlenmiştir:

Karajan, Gramophone, January, 2008, s.36

Karajan, BBC Music, March 2008, s.22
Yazarın Tüm Yazıları