Zaman var zamanı var

AZARI işite işite, tokadı yiye yiye ve şamarı tada tada, küçük ayak oyunlarına alıştık.

Dolayısıyla da, Yargıtay Başsavcısı’nın AKP’yi kapatmak girişiminde aynen geçen yılki "web muhtırası" zamanlamasına başvurmasını o kadar yadırgamadık. Sürpriz olmadı.

Bununla, "momentum" denilen "hassas vakit ayarlaması"nı kastediyorum.

Fakat yine de, haberi duyunca aman bir sevinç, Boğaz lokantasında etekleri zil çalarak "şerefe" diye kadeh tokuşturan "laikçi" zevátın bayağı bir sürpriz yaşadığı anlaşılıyor.

Ne diyeyim, demek kendi zihin parametrelerini bile hálá uygun adıma ayarlayamamışlar.

Yukarıdaki hazretlere içimden "áfiyet şeker olsun" mu; yoksa "zeHir zıkkım olsun ve de kursağınızda kalsın" mı demek geçtiğini ise sizin takdirinize bırakıyorum.

Ama her halükarda, Savcı’nın cüretkár jestini işittiğim an benim ilk tepkim şu oldu:

"Aferin, cihet-i ’adliye’ cihet-i askeriyeden aldığı kurmay dersi iyi öğrenmiş".

* * *

ÖYLE tabii, yukarıdaki "web muhtırası" da cuma gecesi ekrana düşmedi miydi?

Eh, el ayak çekilmiş ve gazete rotatifleri dönmüştür. Etrafa hafta sonu rehaveti inmiştir.

İçeride borsa tahtası ve dışarıda demokrasi álemi "mahmurluk hali" yaşamaktadır.

Dolayısıyla, ara tara, o gazetelerin dünya muhabirleri cumartesi şafağından itibaren "yetkili ağızları" bulacak da; "ordu sanal muhtıra verdi, ne dersiniz" diye soracak da; ya dağda kayak yapan, ya sayfiyede çiçek sulayan aynı "yetkili ağızlar" ajans bülteni okuyacak ve uzmanına danışacak da, ölme eşeğim ölme, atı alan çoktaan Üsküdar’ı geçmiş olacak.

Sonra, pazartesi borsası onların siyasi tepkisine göre kendi iktisadi tepkisini verecek.

İşte, aşağı yukarı bir yıl sonra ve tamamen aynı zamanlamayla, Savcı’nın cüretkár ve fütursuz girişimi yine cuma günü ve yine mesai saati bittikten sonra "duyuruldu"!

Hesap yine aynı hesap, kitap yine aynı kitap ama, bu defa da sökmedi!

* * *

NEDEN sökmediğine geleceğim fakat ilkin náçizane bir hatırlatma yapmak istiyorum.

Doğrusu, ben Başsavcı’nın yerinde olsaydım dişimi sıkar ve bir hafta daha beklerdim.

Çünkü, bu Cumadan itibaren bütün bir Batı Dünyası’nda Paskalya tatili başlıyor.

Salı’ya kadar zaten her şey resmen kapalı ama, aslında o tatil tüm haftaya yayılacak.

Yarından tezi yok, ipini kopartan oraya buraya gidiyor ki, bırakın AKP’yi yasaklamak için iddianame sunmayı, Bush’u tevkif etmek için celp çıkartsanız, kimse umursamaz.

Üçüncü sınıf nöbetçi memurlardan başka da, "tepki verecek" kimseye ulaşamazsınız.

Gördünüz mü, eğer "taktik zamanlama" dersinde Hıristiyan takvim de öğretilseydi, demokrasi áleminin geçen hafta sonundaki gibi derhal ve ciddi tepki vermesi önlenmiş olurdu.

* * *

EVET evet, o tepki verildi. Zaten de "momentum" hesabı bunun için tutmadı.

Burada ayrıntıya girecek değilim ama, olağanüstü cüretkárlığa işte olağanüstü cevap!

AB Genişleme Sorumlusu Olli Rehn’in daha cumartesi günü áni basın toplantısı düzenleyip, sözünü sakınmamasından başlayın. Buradan, parlamenterleri dahil tüm Topluluk başkentlerinin derhal ve resmen yaptığı "hop dedik" açıklamalarına uzanın.

Artı, eski Alman şansölye Schröder’in zehir zıkkım infialini veya yine eski ABD Dışişleri Bakanı Albright’ın "şoke oldum" ifadelerini ekleyin. Devamını geçiyorum.

O halde çok açık ve net, Ankara’daki "zamanlama"nın küçük ayak oyunları sökmedi.

Demokrasi álemi Türkiye demokrasisine sonsuz önem verdiği içindir ki, kendisi tatildeymiş veya değilmiş, ülkemizin "hukuki otoritarizm"e sürüklenmesi rizikosuna karşı yılın, ayın, haftanın ve saatin her dakika ve her saniyesinde tetikte duracağını tekrar ispatladı.

İş şimdi bizzat AKP’nin, kendisini ilke olarak sahiplenen ve de kurdun ağzına atmayan o demokrasi álemine dört elle sarılmasına kalıyor ki, işte burada söylenecek çoook şey var!
Yazarın Tüm Yazıları