Hırant Dink’i bu kafa öldürdü

Erzurum’un Aşkale ilçesinin işgalden kurtuluşunun 90. yıldönümünde yaşananları, ne milliyetçilik ne vatanseverlik, ne Atatürkçülükle açıklayabilirsiniz. Bu tutum, gencecik beyinlere yabancı düşmanlığı tohumları ekmektir. Bu tutum, kindarlık dersi vermektir. Bu tutum ülkeyi bölmektir.

Haberin Devamı

Gördüklerime inanamadım.

 

Erzurumun Aşkale ilçesinin işgalden kurtuluş yıldönümüymüş. İptidailiğin bu kadarı görülmemiştir.

 

Sözüm ona, genç kuşaklara geçmişi unutturmamak için temsili bir oyun sergilenmiş. Gözleri dehşet içinde açılmış gencecik yavruların korku dolu bakışları arasında, Ermeni milisleri temsil eden oyuncular, içki içiyor, etrafa saldırıyor, bebeklerisüngüleyip öldürüyor ve imamı asıp, cezalandırıyorlar.

 

Bundan daha kötü bir temsili “tarih hatırlatması” olamaz. Üstelik, tüm tepkilere rağmenyıllardır aynı tip gösteriler devam ediyor. Ancak bu kadar kötüsüne hiç rastlanmamıştı.

 

Haberin Devamı

Amaç, milliyetçi genç kuşaklar yetiştirmek, diğerlerine de geçmişin acı sayfalarını unutturmamakmış.(!)

 

Sorarım sizlere böyle bir “hatırlatma” olabilir mi?

 

Hayır kabul edilemez.

 

Bu tutumun, milliyetçilikle, vatanseverlikle, Türklük veya Atatürkçülükle ilgisi yoktur.

 

Bu tutum, genç kuşaklara kindarlık aşılamaktan, Ermenileri görüldükleri yerde intikam alınması gereken düşman  gibi benimsetmekten başka bir şey değildir.

 

Başta Hırant Dink olmak üzere, rahip Santoro’nun, Malatya’da yayınevinde 3 kişininöldürülmeleri, işte ekilen bu tohumlardan yeşermiştir.

 

Gençlerimizi böylesine bir düşmanlıkla beslediğimiz sürece, onların eline silah verip cinayet işleten şebekelerin elinden kurtaramayız.

 

İstediğimiz kadar katilleri ve azmettiricileri yakalayıp hapse atalım, yarın yenileri çıkacaktır. Zira o zavallı genç beyinleri, bizler, bu çağdışı, insanlık dışı düşüncelerle besliyoruz.

 

Haberin Devamı

Başbakan istediği kadar “kardeşlikten” söz etsin. Bu iptidailiklere göz yumduğu veya bunları engellemek için adım atmadığı sürece, hiçbir şey değişmez.

 

Belki farkında değil, ancak asıl bu mantık Türkiye’yi bölünmeye götürmektedir.

 

Bugün Ermenilere karşı kışkırttığımızo gençler, yarın kendileri gibi düşünmeyen herkesi, her yabancıyı düşman görecek ve“düşmanların” da öldürülmesi gerektiği varsayımından hareket edecektir.

 

Açıkçası elimizle katiller yetiştiriyoruz.

 

Üstelik, yıllardır aynı eleştirilere rağmen, bu saçmalıkların önü alınamıyor.

 

İşin diğer garipliği,  ne Ankara’dakiler, ne 301’e dayanıp Türkiye’yi küçük düşürdü diye aydınların peşinde koşan savcılar, ne de aklı başında insanlarımız uyanmıyor. “Bölge halkınınduyarlılığı temsil ediliyor” deyip geçiliyor.

 

Haberin Devamı

Arkadaşlar, bu uygulamalar Türkiye’ye en büyük ihanettir... Bu ülkeye en büyük hakarettir... Bu ülke gençliğine en büyük düşmanlıktır.

 

Uyanın artık...

 

Durdurun bu iptidailiği...

 

Yeni Hıran Dink’lerin öldürülmesini önleyin...

*                                           *                                           *

MEDYA’YA BİLGİ VERMEZSENİZ...

 

Bu köşeyi izleyenler, medya konusunda zaman zaman ne kadar sert eleştiriler yaptığımı çok iyi bilirler. Gerçektende, aramızda abuk sabuk haber yapanlar, yalan yanlış bilgi verenler, arşivden resim veya görüntüleri canlıymış gibi aktaranlar vardır. Bu kişileri bizler biliriz ve acımasız şekilde de eleştiririz. Dünyanın dört köşesinde de, aynı durumlar yaşanır. Onlarda da, siyasetçiler şikayet eder, polis ve yargı yayın yasakları koyar, asker rahatsız olur.

 

Haberin Devamı

Ancak gelişmiş ülkeler medya ile kurumlar arasındaki dengeyi kurabilmiştir.

 

Nasıl biliyor musunuz?

 

Medyayasürekli ve doğru bilgi vererek...

 

Amerika başta, bu ülkeler öylesine etkin bir iletişim ağı oluşturmuşlardır ki, medya bir an bile bilgisiz bırakılmaz. O  zaman da, gazeteci gidip başka kaynaklardanhaber almaya çalışmaz. Uzmanların kapısını çalıp, onların spekülasyonlarını yansıtmaz. Daha doğrusu yansıtamaz.

 

Bizde ise, bu işler tam tersine işler.

 

Özellikle resmi yetkililerin en büyük alışkanlığı “ne olur, ne olmaz, hata yapmayalım” diye, ya çok kısıtlı bilgi verirler veya öylesine soyut bilgi aktarırlar ki, gazetecinin somut bir haber yazması imkansızlaşır.

Haberin Devamı

Hatta sonradan gerekirse, yalanlayabilmek için, çift anlamlı cümleler kurarlar. Bu da gazetecinin işini bozar. Yani tam bir kargaşa yaşanır.

 

Artık alıştık...

 

Herkes medyayı suçluyor.

 

Sanki bütün kurumlar iletişimi eksiksiz kurabilmiş, gereken ayrıntıları paylaşmış, üstüne düşeni yapmış gibi davranıyorlar.

 

Tekrar ediyorum, Türk medyası sütten çıkmış ak kaşık değildir. Ancak, Allah aşkına sizler de çuvaldızı bir defalık kendinize  batırın.

 

Neyi, nerede hatalı yaptık” deyin ve onları düzeltmeye çalışın. “Bilgi verin” derken, çok gizli veya verilmesi çok sakıncalı bilgilerden de söz etmiyorum. İletişim bir sanattır. Bunun temel kurallarına uyun, yeter.

 

Ayrıca “medya” diye genelleme de yapmayın.

 

Medya var, medya var. Herkesi aynı torbaya koyduğunuz zaman, iyilerle çürükleri de birbirine karıştırmış oluyorsunuz.

 

Bu da, bir başka haksızlık değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları