Kendine demokratların ülkesi

ŞAHSİ görüşüme göre, öz itibarıyla "yeniden paylaşım" çekişmesi olan itiş kakış, hep birlikte siyasi sembol olarak kabul edilen "türban mücadelesi" haline dönüşmüş, mücadele alanı olarak da şimdilik "üniversite" seçilmiştir.

AKP-MHP ittifakı ile Anayasa’da bazı değişiklikler yapılarak mücadele türban lehine sonuçlanacak gibi duruyor.

Ben ise şimdiden ilan ediyorum. Anayasa değişse dahi kavga bitmeyecek. Bunu herhangi bir hukuki mülahaza ile söylemiyorum. Türkiye’yi üç aşağı beş yukarı tanıyan bir kişi olarak söylüyorum. Hukuk alanında nasıl bir kavga verileceği şimdiden belli. Baksanıza gazetelere, herkesin yorumu farklı. Kim neye niyetli ise gerek Anayasa’da, gerek kanunlarda işine göre bir madde (kulp) buluyor, ona göre "hukuki yorum" yapıyor. Uzmanların gazetelerde fotoğraflarını görünce ne diyeceklerini bir satır okumadan tahmin edebiliyorum.

* * *

Paylaşım mücadelesini tamamlamamış ülkelerde herkes demokrasiyi kendine yontar, kimse karşı tarafın hakkını gözetmez, görünürdeki çekişme de sürer gider!

Türkiye’nin kendine demokrat vatandaşların ülkesi olduğu, türban tartışmasıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır.

* * *

Anayasa değişse dahi şu gerçekler değişmeyecektir:

1) Laikçiler dayatma, İslamcılar intikam gayretlerinden vazgeçmeyeceklerdir.

2) Laikçilerden bir Allah’ın kulu "bari kızlarımız okuyacaklar" demeyecek, İslamcılar da diğerlerinin "tehdit algılamasına" yine kulak asmayacaklardır.

3) Ama, yağdanlıklar "AİHM yeni itirazları kesin kabul etmez", türban karşıtları da "AİHM kesin olarak tekrar yasak koyar" diyerek, uluslararası bir kurumun bir konuda ne diyeceğini önden bilmek gibi Türklere ait bir öngörü üstünlüğünde birleşeceklerdir!

4) Dünyada her türlü giysinin modası her yıl tekrar tekrar değişirken 20 yıldır aynı tarzda takılan türban, 20 yıl daha aynı tarzda takılacaktır.

5) Allah’a sadakatini göstermek için siyasilerin, bürokratların hanımları her Avrupa seyahatlerinde tanesi 100’er Euro’dan 10’ar adet Gucci eşarp alarak bir batında 10 defa birden sevaba girmeye devam edeceklerdir.

6) Hizmetçisinin, köy kadınının başını örtmesine ses çıkarmayan laik hanımlar da Kalyon’da, Citys’de, Akmerkez’de gördükleri türbanlı hemcinslerine "Sizin burada ne işiniz var?" gibi anlamlı bakışlar atmaya devam edeceklerdir.

7) İhaleler yine iktidar yandaşlarına gidecek, harcırah alındığı halde yurtdışında yenen yemekler yine devlete ödetilmeye devam edecektir.

8) "Düzen"in başına türban takılması ile düzenin değiştiğini sanan necip Türk milleti birkaç yıl kendisinin iktidar olduğunu zannedecektir.

9) "Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete" oyununda Kürtler ile türbanlılar birlikte halay çekmeye devam edeceklerdir.

Not: 20.01.2008 günü yazdığım "Başbakan’ın Hınk Deyicisi" başlıklı yazıya Nazlı Ilıcak açıklama yolladı: "Üniversitelerde başörtüsü yasağı kalktığı takdirde, Leyla Şahin davasının başı açıklara bir destek sağlamayacağını düşünüyorum. Ayrıca, başörtüsü yasağının üniversitelerde kaldırılmasını, AK Parti iktidarından çok önce, 1980’lerden beri savunageldim. Bu, benim için, ilkesel bir tavırdır. 12 Eylül döneminde ’Demirel’in siyasi yasaklarının kalkması’ mücadelesini verdiğimde de bana ’sahibinin sesi’ demişlerdi. Demokrasiden yana tavır almanın zor bir tercih olduğunu siz de bilirsiniz. AK Parti’yi desteklediğim doğru. Ama, iddia ettiğiniz gibi ’Tayyip Erdoğan’ın ’hınk’ deyicisi’ değilim. ’Laiklik elden gidiyor’ gibi safsatalar haricinde, yanlış ve eksik yapılan hususları da eleştirmekten kaçınmam."
Yazarın Tüm Yazıları