Başbakan’ın ’hınk’ deyicisi!

KENDİSİ isim vererek bir bilim adamına hakarete varan sözler yazmasaydı, bu yazıyı bu kadar açık yazmazdım. Ayrıca yazı benim de temel tezime karşı çıktığı için yanıtlamam gerekiyordu.

Benim temel tezim, 17 Ocak’ta bu köşede yazdığım gibi şöyle:

Türbanın üniversitede serbest bırakılması için Anayasa’ya açık hüküm konsa dahi, bir Türk vatandaşı Türkiye’deki yargı kanallarını tükettikten sonra AİHM’ye yeniden başvurabilir.

Tabii ki AİHM’nin türbanın yasaklanmasını AİHS’ye (özgürlüklere) aykırı görmeyen "Leyla Şahin kararı" Anayasa’nın değişmesine engel teşkil etmez. Mahkeme serbestiyeti de sözleşmeye uygun bulabilir. Ancak, AİHM türban hakkında yeni karar alırken "Leyla Şahin kararı"nı içtihat olarak kabul edebilir. Lütfen dikkat edilsin; mahkeme muhakkak "kabul eder" demiyorum, "kabul edebilir" diyorum. Başbakan’ın türbanın siyasi sembol olarak kullanılmasıyla ilgili "velev ki"li sözleri ise mevcut kararın içtihat olarak kullanılma ihtimalini artırmıştır.

* * *

Öte yanda Nazlı Ilıcak, "Ah Hoca, Vah Hoca" (Sabah-19.01. 2008) tarihli yazısında diyor ki:

"Perşembe akşamı, hem Show TV’de, hem de Kanal D’de başörtüsü tartışıldı. Kimilerinin sergilediği cehalet karşısında dilim tutuldu. Prof. Semih Gemalmaz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Leyla Şahin hakkında verdiği karar sebebiyle, üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılamayacağını, kaldırıldığı takdirde, başı açıkların mahkemeye müracaat edebileceğini ileri sürdü. Koskoca üniversite profesörü çıkmış, bilim dışı konuşuyor ve herkesin sözlerine inanmasını bekliyor."

Ilıcak’ın hüküm cümlesi ise aynen böyle:

"AİHM, Leyla Şahin’e üniversitede uygulanan başörtüsü yasağını, Sözleşme’ye aykırı bulmadı; ’Hak ihlali yok’ dedi. Türkiye’de yasak kalktığı takdirde, başı açık olanlar AİHM’ye başvuramazlar."

Ben söz konusu programı izlemedim. Semih Gemalmaz Hoca, AİHM hakkında kesin ifadelerle konuşmuşsa yanlış yapmıştır. Ama, Nazlı Ilıcak’ın "yeniden AİHM’ye gidilemez" sözleri sadece 22 Temmuz seçimleri öncesi AKP’den aday adayı olduktan ve parti tarafından adaylığı reddedildikten sonra TMSF tarafından tayin edildiği Sabah Gazetesi’nde sürdürdüğü "hınk deyicilik!" görevinin gereğidir, gerçekle hiçbir alakası yoktur.

* * *

Nazlı Ilıcak’a sadece kendi yazdığı gazetede yayınlanan bir haberi hatırlatayım.

"Türmen: İçtihadi kararlar önemli" başlıklı haber Sabah Gazetesi’nde çok değil Ilıcak’ın yazısından sadece 3 gün evvel, 16.01.2008 günü yayınlandı.

Haberde aynen şöyle deniyor:

"AİHM’nin emekliliğe hazırlanan Türk yargıcı Rıza Türmen, yeni anayasada türbanla ilgili yapılacak olası düzenlemenin mahkemenin önüne gelmesi durumunda daha önce verdiği içtihadi kararlar ışığında karar alacağını söyledi. AİHM’nin Leyla Şahin davasında türban yasağına uygun bulduğu kararı verdiğini belirten Türmen, ’Türkiye yasağı kaldırabilir. Tersi bir dava, başı açık bir kişi tarafından AİHM’nin önüne getirilirse, bu yeni bir durumdur ve değerlendirilir. Fakat mahkeme, daha önce verdiği içtihadi kararlar ışığında karar verir’ dedi."

* * *

Ben de Nazlı Ilıcak’a 2 soru soruyorum:

1) İlla ki AİHM dediğini yapacak diye bir şey yok ama yılların AİHM yargıcı Rıza Türmen de mi cahildir ve her ne demekse bilim dışı konuşmuştur? Nazlı Ilıcak olmasa o da mı herkesin kendisine inanmasını umacaktır?

2) Nazlı Ilıcak. kendi gazetesi Sabah’ı neden okumuyor?
Yazarın Tüm Yazıları