Başbakan eylem planından tarihleri çıkarttırdı

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün açıklanan 60. Hükümet Eylem Planı’nda, taahhütlerle ilgili takvim yani her bir eylemin karşısında gerçekleştirilme tarihleri yazıyordu ama Başbakanın isteğiyle bu tarihler, basına dağıtılan metinden çıkarıldı.

Başbakanın, aslında konuşmasında takvim açıkladığını da söyledi ama açıkladığı Eylem Planı’nda takvim yoktu, o nedenle belki de "eylemler dizisi" demek daha doğru olacaktır.

Bizce Başbakanın, böylesine belirsiz bir küresel dönemde, önlemlerle ilgili kesin tarihler vermesi, zaten çok doğru olmayabilirdi. Yani tarihleri çıkarmakla, özellikle kendisi ve partisi açısından doğru bir iş yapmış sayılır.

Çünkü verilen sözler kayda geçiyor ve kesin tarih verdiğiniz zaman, bu takvime mutlaka uymak durumundasınız. Çünkü karar alıcılar bu tarihlere göre plan yapıyor, devlet olarak sizin sözünüzü, doğal olarak, yerine getireceğinizi varsayıyor. Açıklanan tarihte bu eylemlerin hayata geçirilmemesi, hem iktidara hem de devlete karşı güvensizlik yaratıyor.

Bu sadece iç piyasalara dönük temkinli olma gereğini ortaya çıkarmıyor, aynı zamanda yurt dışındaki ülke itibarı açısından da temkinli olmak gerekiyor.

Ama öyle önlemler, öyle eylemler vardır ki; bunlar için tarih vermek güveni artırır. Öyle olduğu zaman da mutlaka o tarihte sözünüzü yerine getirmeniz de şarttır.

Bu nedenle Başbakanın, temkinli olmak adına, tarih vermemesi doğru olmuştur.

Buna karşılık bu basın toplantısında sorular üzerine, Başbakanın bazı kararlar konusunda, yine genel olsa da tarih verdiğine ve burada da hata yaptığına şahit olduk. Örneğin "Bakanı kırmam" deyip, istihdam üzerindeki yüklerin bu yıl içinde 5 puan azaltılacağını söylemesi, bizce yanlış oldu. Çünkü hazırlanan plana göre, bu yıl içinde karar yetişse bile, tüm program 5 puanlık indirimin 2009 yılında uygulamaya gireceği varsayımıyla hazırlanmış durumda. Başbakanın bizce artık bu konuda daha fazla yorum yapmayıp, ekonomi yönetiminin üzerinde mutabık kalarak, programa koyduğu takvime bağlı kalması gerekiyor. Aksi takdirde hem bakanlar arasında çatışma ortamı sürekli tazeleniyor, hem de piyasalara karşı, işalemine karşı kendilerini zor durumda bırakmış oluyorlar.

MERKEZ BANKASI’YLA ANLAMSIZ ÇEKİŞME

Başbakanın eylem planını açıkladığı toplantıya damgasını vuran gelişme ise "Merkez Bankası’nın merkezinin İstanbul’a taşınması" tartışması oldu. Başbakan, soru üzerine, bu konuda karar alındığını, Merkez Bankası, Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nın merkezlerinin İstanbul’da nerede olacağının bile belli olduğunu söyledi.

Sorulara bu kadar yanıt vermek yeterli olacakken, Başbakan bağımsızlık konusuna da girdi ve yine üst perdeden, "Onların bağımsızlığını veren biziz, gerekirse alırız" demeye getirdi.

Yani bağımsız kurumlar hakkında özellikle de Merkez Bankası bağımsızlığı konusunda "Klasik politikacı" tavrı gösterdi. Çünkü daha önce de politikacılar, özellikle de iktidarda olan siyasiler, "Her şey benim kontrolümde, benim dediğim olur" türü üst perdeden demeçler verdi, çağdaş devlet yönetiminin artık bağımsız kurumları da gerektirdiğini hep unuttular.

Daha önceki politikacılar da bu konuda hata yapıyordu ama gelinen noktada, yani küresel ekonomiye tam eklemlenme aşamasında, artık politikacıların böyle bir lüksü bulunmuyor.

AKP Hükümeti, sağladığı seçim başarısında ekonomide sağlanan istikrarın ne kadar büyük payı olduğunu unutuyor. Ekonomik istikrarın oluşturulmasında, enflasyonla mücadelenin önemini, bunu sağlamaya çalışan Kurumun stratejik önemini hatırlayamıyor.

Yani Merkez Bankası’nın bağımsız çalışmasının sağladığı itibarın sonuç olarak kendilerine yaradığını unutuyor. Başbakan bizce, 2006 ortasında Merkez Bankası başkan değişiminde yapılan hatanın maliyetini bürokratlarına sormalı. Bu hatalar ekonomiye, ülkeye zarar veriyor.

Özetle; politikacılar artık Merkez Bankası bağımsızlığını içlerine sindirmek zorundalar.
Yazarın Tüm Yazıları