Rüşvetçi holding soruşturulmadı

OECD’nin Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvetle Mücadele Konvansiyonu’nun raporunda Türkiye, "soruşturmayı engellemekle" suçlanıyor.

Adı açıklanmayan bir Türk holdingin komşu bir ülkede iş yaparken rüşvet verdiği ortaya çıkmış ve söz konusu holding yöneticileri orada yargılanıp, mahkûm edilmişler.

Raporun, Türkiye’ye yönelttiği suçlama, soruşturmanın Türkiye ayağının engellenmiş olması.

Raporda Türk makamlarının "suç Türkiye’de işlenmedi" gerekçesiyle dosyayı kapattığı da vurgulanıyor.

Bu haberi okurken hiç şaşırmadığımı söylemeliyim.

Türkiye’de, kamu yönetimi rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele konusunda ne kadar istekli ki yurtdışında verilen rüşvetle mücadele etmeye gönüllü olsun?

Çünkü bu mücadele esasen bir bilinç ve kararlılık meselesidir.

"Gemisini yürütenin kaptan" olduğu, "işini iyi bilmenin" erdem sayıldığı bir toplumsal kültürde ise böyle bir bilincin bulunduğundan söz edebilmek mümkün değil.

AKP, iktidara geldiği ilk seçimde rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele edeceğini söyleyerek de oy topladı.

O gün bugündür bir adım ileri gidebilmiş değiliz.

Ve işin ilginci bu soruşturmanın engellendiği dönem de AKP’nin iktidar dönemi.

Devletin en üst yöneticilerinin bile hediye kabul etmeyi doğal bir hak olarak gördükleri bir ülkede zaten başka türlü olabilmesi de ancak hayalden ibaret.

Başbakan ve ’diğerleri’

BAŞBAKAN ve bakanların, önemli konularda ayaküstü açıklamalar yapma alışkanlığının ortaya koyduğu bir gerçek var: Hükümet birçok işi el yordamıyla yapıyor.

Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde yapılması planlanan değişiklik ile ilgili olarak dün gazetelere yansıyan iki demeç var.

Bir tanesi Başbakan’a ait! Başbakan, gazetecilerin "Bu hafta içinde TCK 301’de bir değişiklik bekleniyor mu" sorusunu şöyle yanıtladı: "Hayır, şu anda çalışmalarımız devam ediyor."

İkinci açıklama ise Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e ait. Şahin hafta başında "Değişikliğin bu hafta içinde TBMM’ye gelmesini umuyorum" demişti.

Dün gazetelerdeki haberlere göre "Değişikliğin haftaya kalmasına gerekçe oluşturabilecek bir sıkıntı var mı" sorusuna Şahin "Bana göre bir gerekçe yok" yanıtını verdi.

Konuyla ilgili en yetkili iki ağız, bu kadar basit bir konuda bile birbirlerinden habersizlerse, işlerin nasıl yürüdüğünü tahmin etmek de zor değil.

Belli oluyor ki hükümette bir Başbakan var bir de diğerleri.

Hepsinin isminin önünde "falanca bakanı" sıfatı var ama TBMM’ye gelmek üzere olan bir yasa ile ilgili olarak bile Başbakan ile bir ağız birliği oluşturamıyorlar.

İki olasılık var: Ya Başbakan hiç birini ciddiye almıyor, kendi kafasına göre hareket ediyor ya da Başbakan hükümette nelerin olup bittiği, hangi yasaların TBMM’ye gelmek üzere olduğunu bilmiyor.

Yemek faturasını büyükelçi mi ödedi?

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın eşi Zeynep Babacan ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in eşi Annalisa Şimşek, Washington’ın meşhur lokantalarından Cafe Milano’da bir akşam yemeği yediler.

Cafe Milano’ya gitmişliğim var. İyi bir İtalyan lokantası olmasının yanı sıra Washington’a yolu düşen yabancı devlet adamlarının ve Amerikan politikasının önde gelen isimlerinin müdavimi oldukları bir lokanta burası!

Yani bizim lider eşlerimiz doğru bir seçim yapmışlar.

Ve yine çok doğru bir karar vererek birlikte oldukları korumalar için de aynı lokantada bir masa hazırlatıp, onların da aç-biilaç geç saatlere kadar beklememelerine özen göstermişler.

DHA muhabirinin haberine göre 500 dolarlık yemek faturasının, üzerine yüzde 20 bahşiş de eklenerek Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ne gönderilmesi istenmiş.

İşte buna bir anlam veremedim.

Türkiye Cumhuriyeti, yurtdışına gönderdiği yüksek görevlilere yeteri kadar harcırah veriyor olmalı.

Dolayısıyla bu yemeğin bedeli de o harcırahtan ödenmeliydi.

Haberde büyükelçilik binasına yollanan faturanın kim tarafından ödendiğine ilişkin bir açıklık yok.

Enis Berberoğlu, Abdullah Gül’ün "bu konularda çok titiz olduğunu" yazmıştı önceki gün.

Eminim ki bu yemeğin bedeli, bu titizliğin bir gereği olarak harcırahlardan karşılanmıştır.

İleride önüne gelenin, bu konuyu gündeme getirip Cumhurbaşkanı’nın canını sıkmamaları için ben yine de hatırlatayım dedim.
Yazarın Tüm Yazıları