Bankacılar IMF ile ihtiyari stand-by’dan yana

HÁLÁ yoğun olarak konuşulmuyor ama, Hükümetin önümüzdeki bir-iki ay içinde 2008 Mayıs ayında sona erecek stand-by anlaşması yerine, IMF’yle nasıl bir anlaşma yapacağına karar vermesi gerekecek.

Hükümetin stand-by anlaşmasının sona ermesinden sonra IMF’yle ilişkisini tümüyle kesmesi, zaten mümkün değil. Daha doğrusu IMF’den kullanılıp da bakiye kalan borç bir defada ödenmediği takdirde, IMF’nin gözetiminin bir şekilde devam etmesi gerekiyor.

İşte bu nedenle IMF’yle, 2008 Mayıs sonrası için, en hafifi yakın izleme anlaşması olmak üzere, önümüzde yeni anlaşma için birkaç seçenek bulunuyor.

Anadolu Ajansı’nın dün Washington kaynaklı duyurduğu haberde, IMF’yle yapılacak anlaşma için "ihtiyari stand-by anlaşması" formülünün ağırlık kazandığı belirtildi.

Bu seçeneğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyoruz ama şurasını söyleyelim ki; bankacıların büyük bölümü ihtiyari stand-by anlaşmasına sıcak bakıyor.

Daha önce yakın izleme anlaşmasının da yeteceğini düşünen bankacılar bile, son günlerde, ihtiyari stand-by anlaşmasının daha doğru bir anlaşma türü olacağını söylüyorlar.

Bu fikir değişikliğinin en büyük nedeni ise küresel ekonomideki belirsizliğin devam etmesi ve en çok da küresel kredi imkanlarının 2008 yılında sınırlanacağını, şimdiden görmüş olmaları.

Konuştuğumuz banka genel müdürlerinin hemen hepsi kullandıkları sendikasyon kredilerinin miktarlarında bir sıkıntı beklemediklerini ama faizlerin artacağını söylüyorlar. Bankacılar en çok küresel sermaye piyasalarından sağladıkları fonların sekteye uğrayacağını, bu nedenle 2008 yılında kaynak sıkıntısı yaşayabileceklerini ifade ediyorlar.

Dolayısıyla, bunun sonucu olarak içeriden kaynak yaratma çabalarının yoğunlaşacağını, rekabet nedeniyle mevduat faizlerinde bir artış olabileceğini belirtirlerken, dış kaynak maliyetlerindeki artış da eklendiğinde, içeride kredi kullananların bu yılki avantajlarını önümüzdeki yıl koruyamayacaklarını tahmin ediyorlar.

İşte bu nedenle dış kaynak akışının devam etmesinin, hem bankalar için hem de bankaların kredi kullandırdığı reel sektör için hayati önemi taşıdığına inanıyorlar. Dolayısıyla da Türkiye’nin yüksek büyümeyi devam ettirmesi için dış kaynak akışının düzenli olarak devam etmesi gerektiği düşüncesindeler.

IMF ÇIPASI DEVAM ETMİŞ OLACAK

İşte, ihtiyari stand-by anlaşması yapılması halinde Türkiye ekonomisinin son yıllarda kazandığı istikrar ve ekonomik büyümesinde hayati rol oynayan "IMF çıpası"nın devam ettirilmesinin mümkün olacağı, bunun da dış kaynağa olumlu katkı yapacağı görüşü hakim.

İhtiyari stand-by anlaşmasının normal olarak uygulandığında kaynak öngörmeyeceğini ama Türkiye’ye, likidite sıkışıklığı halinde kredi kullanma imkanı tanıdığını hatırlatan bankacılar, bunun da Türkiye’nin kredibilitesine büyük katkı yapacağını düşünüyorlar.

Bu anlaşmanın imzalanması halinde Hükümetin yapısal tedbirleri yerine getirmeye, mali disiplini devam ettirmeye mecbur kalacağını kaydeden bankacılar, bu disiplinin ise hem

içeride hem de dışarıda güvenirliği artıracağını, dolayısıyla Türkiye’yi diğer gelişmekte olan ülkeler arasında bir adım öne çıkarabileceğini belirtiyorlar.

Normal stand-by anlaşması yapmaya, acil kaynak ihtiyacı bulunmadığı için gerek de olmadığını kaydeden bankacılar, ihtiyari stand-by anlaşmasının alternatifi gibi gözüken yakın izleme anlaşmasının ise, gevşek ve bağlayıcılığı az bir anlaşma türü olduğunu hatırlatıyorlar.

İhtiyari stand-by’da ise Türkiye ihtiyaç duymazsa kredi almayacak ama rutin gözden geçirmeler yapılacak. Böylece uygulanan ekonomik programa uluslararası destek sağlanacak.

Bazı bankacılar, bununla birlikte "kurallı maliye politikası"na geçişin, orta vadede de Türkiye’nin kredibilitesine büyük katkı yapacağı düşüncesindeler...
Yazarın Tüm Yazıları