Kaçak elektrikte huzursuzluğun bedeli

ELEKTRİK zammının "yılan hikayesi"ne dönen serüveni devam ediyor. Hikayenin son bölümünde, Enerji Bakanı Hilmi Güler’in bu kez de "zam kararnamesi yok" demeci yer alıyor... Yani yıllardır yapılamayan zam yine yapılamıyor...

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nazım Ekren’in bu haftaki Siirt seyahatini izlerken şahit olduklarım, elektrikle ilgili sorunların sadece zamla ilgili olmadığını görüp, devasa hale gelen bu sorunun çözümü konusunda ciddi karamsarlığa kapılmama neden oldu.

Diyarbakır’dan Siirt’e yaptığımız yolculuk akşam saatlerine kalmıştı. Yaklaşık 3 saat süren kara yolculuğu sırasında birçok köy ve kasabadan geçtik. Şaşırtıcı olan ise bu yerleşimlerin tümünün ışıl ışıl olmasıydı. Küçücük köy evlerinde bile bütün iç ışıklar yanarken, evlerin dört bir çevresinde de en az 4-5 ampul yanıyor. Yoksullukları her hallerinden belli olan evlerin kullandıkları bu elektriğin faturalarını ödemeleri ise mümkün değil.

Olay belli; kullanılan bu elektriğin bedeli ödenmiyor. Yani hemen hepsinin kaçak olduğu gün gibi aşikar. Aksi takdirde bu faturaların ödenmesi mümkün değil.

Aynı minibüste yolculuk ettiğimiz kamu yöneticileri, gördüklerimizin daha bir şey olmadığını, bu evlerin neredeyse tümüyle elektrikli aletlerle ısıtıldığını söylüyorlar. Tavandan demir karyola sarkıtılıp, elektrik verilerek evlerin ısıtıldığı bile söyleniyor.

Peki, yol üstünde olan bu evler görülmüyor mu, kullandıkları elektriğin kaçak olup olmadığı kontrol edilmiyor mu? Elbette görülüyor ama öyle anlaşılıyor ki; artık kontrolden bile vazgeçilmiş durumda.

Peki, bile bile kaçak elektriğe göz yummak, devletin gücünü, itibarını zedelemiyor mu?

Bu kaçak elektrik toplam faturaya eklendiği için, bölge dışında yaşayan yani elektrik parasını normal olarak ödeyen tüm ülke vatandaşları bir anlamda, buralarda kaçak kullanılan elektriği ceplerinden sübvanse etmiş olmuyorlar mı?

Bu soruların yanıtlarının evet olduğunu herkes biliyor. Ancak durum çok daha karmaşık olduğu için, kimse bir ucundan tutup da bu kördüğüm olmuş sorunun çözümüne yanaşmıyor. Çünkü bölgede huzursuzluk var, çünkü bölge halkı büyük çoğunlukla yoksul...

Bu nedenle de ödenmeyen elektrik faturalarının üstüne kimse gitmiyor, göz yumuluyor. Yani kaçak elektrik kullanımının nedeni de bölgede yaşanan huzursuzluk ve yoksulluk.

ÇÖZÜME DAHA YAKIN GİBİYİZ

Siirt’te daha önce, yine bölge için hazırlanan ekonomik planlardan birinin hazırlık çalışmaları sırasında bulunmuştuk. Örneğin Urfa’ya, Diyarbakır’a kıyasla Siirt’i çok daha az mesafe alınmış bir il olarak gördük.

Ancak, son dönemde bölgeye olan devlet ilgisi, eskiye kıyasla çok daha artmış durumda. Daha fazla halka dokunmaya çalışan yöneticiler var. Buna rağmen sağlıklı bir plan da hazırlanabilmiş değil. Bunun nedenlerinden biri elbette bölge halkında var olan, devlete ve değişime olan direnç.

Bunu söylemek için belki henüz somut dayanaklarım o kadar güçlü değil ama hissettiğim o ki; bölgenin sorunları için çözüme eskiye kıyasla çok daha yakınız.

Doğru ya da yanlış kaygılarla bölgede oluşmuş tedirginliği, güvensizliği artık anlamak gerekiyor. Açıkcası; Habur sınır kapısının kapatılmaması başta olmak üzere, AKP Hükümetinin oluşan bu ortama saygılı davrandığını düşünüyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son alarak DTP milletvekillerinin dokunulmazlığı hakkında söyledikleri de, bence bu duyarlılığın bir örneği. Özetle, geçmişte yapılan hataların artık yapılmaması gerekiyor.

Çözüme yaklaşıldığını hissetmemi sağlayan unsurların biri de, Fikret Bila’nın başarılı bir gazetecilik örneği vererek, geçmiş kuvvet komutanları ve Genelkurmay başkanları ile konu hakkında yaptığı söyleşiler. Sadece Hükümet değil, devletin diğer organları da artık "zor kullanan devlet" yerine "akıllı devlet" tavrıyla sorunu çözme noktasına gelmiş durumdalar.

Kim bilir, belki de zamanı şimdi gelmiştir. Umarız gelen fırsat, bu kez değerlendirilebilir.
Yazarın Tüm Yazıları