Kırmızı karanfilliler günü

"TÜRK Ordusu Kuzey Irak’a girmesin" diyenler mutlaka PKK’lı mıdır?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Evet PKK’lıdır" diyor.

Ben bunu kabul etmiyorum.

Kuzey Irak’a bugün girme kararı, çok zor ve dikkatle alınması gereken bir karardır.

Bir siyasi iktidar için bu kararı almak, girmeme kararı almaktan çok daha zordur.

Çok daha risklidir.

O nedenle ben Devlet Bahçeli’nin o sözünden hiç etkilenmeden bunu tartışmamız gerektiği inancındayım.

"Peki siz Hürriyet’te, ’Sınır geçilir hesap sorulur’ diye manşet atmadınız mı" diyebilirsiniz.

Evet attık.

Yine de bu konuyu tartışmamız gerekir diye düşünüyorum.

Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini ilgilendirecek böyle bir kararla ilgili, "PKK’lı olarak damgalanacağım" gibi bir korkuya kapılıp sessiz kalmamalıyız.

Herkese de böyle yapmasını tavsiye ederim.

* * *

Sadece Bahçeli’ye değil, Başbakan Tayyip Erdoğan’a da itirazım var.

"Bedeli neyse öderiz" diyor.

Elbette öderiz.

Ama ödemek için önce o lafın içini doldurması lazım.

"Bu işin bedeli nedir?"

Yüzlerce, binlerce gencimizi kaybetmek mi?

Bölgedeki birkaç ülke dışında bütün dünyayla ilişkileri koparmak mı?

Gerekirse Amerika Birleşik Devletleri ile de savaşmayı göze almak mı?

Büyük şehirlerde yıllarca terörle yaşamak mı?

Ekonominin altüst olması mı?

Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmek mi?

10 bin dolarlık milli gelir umudunu yarım asır sonraya bırakmak mı?

Yoksa bunların hepsi mi?

* * *

Acılarımızın, öfkelerimizin doruğa çıktığı bir günde bu soruları sormak inanın benim de çok ağırıma gidiyor.

Ben de burnumdan soluyorum.

Evimde, her şeyi göze almış, her bedeli ödemeye hazır insanlarla aynı çatı altında yaşıyorum.

Eminim bu sorular en yakınlarımı bile çileden çıkaracaktır.

Pasifist bir insan olmadığımı biliyorsunuz.

* * *

Körfez Savaşı öncesinde yazdıklarımın hálá arkasında duruyorum.

Bunları gördüğüm için 1 Mart tezkeresinin kabul edilmesi gerektiğini savunmuştum.

Samimi olarak, "haklı çıktığım" duygusunu taşımıyorum.

O günlerde bana "Cepheden gelecek ilk cenazelerin hesabını nasıl vereceksin" diye sordukları zaman, uykularım kaçmıştı.

İçimden bir ses, "Bugün oralara girmezsek, yarın çok daha zor şartlarda girmek zorunda kalacağız" diyordu.

O ses haklı çıktı.

Şimdi çok daha ağır şartlarda oraya gitmeyi konuşuyoruz.

Yani Irak savaşının bitmek üzere olduğu bir dönemde, biz savaşı yeniden başlatma kararını tartışıyoruz.

Türk ordusu Kuzey Irak’a hiçbir şekilde girmemeli mi?

Ülkenin menfaati bunu gerektiriyorsa, elbette girilir.

Hepimiz de bunun üzerimize düşen bedelini öderiz.

Ama Körfez Savaşı’na girmeyi uygun bulmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bunun da bir savaş olacağını düşünüp, aynı ciddiyetle olaya bakması gerekir.

O gün tezkerenin geçmesine karşı çıkan, yakası karanfilli ağır toplar hálá Meclis’te.

Mesela Deniz Baykal. Mesela Bülent Arınç.

O gün, 1 Mart tezkeresinin geçmesi için pek de gönüllü olmayan Abdullah Gül, bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor.

* * *

Ben de diyorum ki: "O gün buna hayır diyenler, bugün daha zor şartlarda oraya girmenin inandırıcı cevabını vermelidirler."

Başbakan ne diyor? Bedeli neyse öderiz.

Sadece iktidar mı?

Yoksa muhalefeti, askeri, sivil toplum örgütleri ve vatandaşları ile bütün Türkiye mi?.

Ben, hepimiz diyorum...

Onun için bunu iyi tartışmalıyız.

Bugün kırmızı karanfillilerin vicdan ve tarihi karar günü olacak.

O nedenle bugün Meclis’e girdiklerinde yakalarına dikkatle bakacağım.
Yazarın Tüm Yazıları