Çorak Anadolu’nun felsefeci ozanı

DİL Derneği’nin düzenlediği, Dil Devrimi’nin 75. yıl kutlamasında sevgili dostum, öykücü ve yayıncı Remzi İnanç yanıma geldi, özlem giderdikten sonra beni dünyalar kadar sevindiren küçük bir kitap armağan etti.

Hikmet Birand’ın Kurak-Çorak kitabı Dernek Yayınları arasında çıkmış, yılı 1962. Otuz yedi sayfalık inceleme/deneme/araştırma benim için ciltler dolusu bir hazine.

Kitabın Kurak bölümünü Turgut Zaim, Çorak bölümünü Vahdet Sipahioğlu resimlemiş.

Anadolu’nun değişmez kaderini hem bilimsel hem de insani yanıyla buluşturup öylesine etkileyici anlatıyor ki, yeniden köy edebiyatını okuma duygusu uyandırdı bende.

Hikmet Birand (Karaman 1906-Ankara 1972) Kurak-Çorak’ı kendi yaşamından bir tanıklıkla yazmaya başlıyor, bilimsel verilerle öznel saptamaları nesnelleştiriyor.

* * *

İLK satırda beni saran kitaptan bir bölümü paylaşalım istedim:

"Şimdi şaşarak pek iyi hatırlıyorum ki bu kıtlık sözünün anlattığı şeameti o yaşta biz ibtidaiyeliler ’ilk okul öğrencileri’ çok iyi kavrıyor, ondan bir uğursuzluğun yaklaştığını sezinerek içten tasalanıyorduk. Çünkü hemen hepimiz çiftçi çocukları idik. Bıldır da kurak gitmiş idi. Ben, tolumuzda (ahırda) yemsiz samansız kalan kısrakların birbirlerinin kuyruklarını yediklerini, tahta batmaları (yemlik) kemirdiklerini; koyunların ağılların kamış siperlerini silip süpürdüklerini gözlerimle görmüş; uzaklara erzak ve yemlik ödücüne (ödünç) gidenleri duymuş, hasılı bu hallerin acıklı sonunu babamın tasasını için için paylaşarak yaşamıştım."

Birand,
yağmur duasına çıkışlarını anlatıyor.

Kurak-Çorak’ın ayrı olduğunu, birbirine karıştırmamak gerektiğini söylüyor.

"Biz memleketimizin iklimini, tabiatını hálá iyi bilmeyiz; hele eskiden nasıldı hiç bilmeyiz," diyor.

Kurak’ın, Çorak’ın tarihini, örneklerle, efsanelerle öğretti bana. Bitkilere dair kulaktan dolma bilgilerin yanlışlığını, tatlı bir üslupla ne güzel naklediyor.

Nerdeyse yarım yüzyıl önce yayınlanan bir kitapçıkta, bizim ihmallerimiz, gerçeklere göz yumuşumuz, kızarak değil, sevgiyle dile getiriliyor.

Yaşamadan, tanıklık etmeden sadece kitaplardan edinilen bilgi, bir gerçeği anlatmaya yetmiyor, hele etkileyicilik kazanmıyor.

* * *

BİTKİYE, bitki örtüsüne, Anadolu’ya bilerek, içten bir bakışın notları. Yeniden basılmalı bu kitap, herkes okumalı.
Yazarın Tüm Yazıları