Bu gün yeni bir dönem başlıyor

Uzun yıllar sonra bugünü kaleme alacak olan tarihçiler,28 Ağustos gününü “Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir dönemeci” olarak niteleyecekler. Acaba, bu yeni döneme “uzlaşı sürecinin başlangıcı” adını mı verecekler, yoksa “Laik-dindar sürtüşmesinin başlangıcı” diye mi niteleyecekler?

Haberin Devamı

28 Ağustos tarihi, kolay kolay unutulmayacak. Şu anda belki bu tarihin önemini yeterince algılayamıyoruz. Ancak bizlerden sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihini yazacak olanlar,28 Ağustos’u sürekli ele alacaklar. Tarihçiler 28 Ağustos’u ya “kanlı” veya “kansız” bir dönem olarak niteleyecekler. Herşey yaşanacaklara bağlı… Ya bu sürece “uzlaşı” ismini verecekler,ya da “büyük kavga” diye adlandıracaklar.

 

İYİ SENARYO

 

1. YA,

80 yıl gayet sıkı bir laik uygulamadan sonra, dindarların ilk defa 28 Ağustos günü, Cumhuriyet’in en dokunulmaz kalesi saydıkları Çankaya’ya adaylarını oturttuklarını, buna rağmen laikçi kesim ile dinci kesim arasında, tahminlerin aksine, bir uzlaşı sürecinin başladığını yazacaklar. Türban’ın toleransla karşılandığı, dincilerin de kendi yaşam tarzını laik kesime zorla kabul ettirmediğini anlatacaklar.

 

Haberin Devamı

Türkiye’de demokrasinin daha da güçlendiğini ve ülkemizin İslam dünyası içindeki model konumunun daha da ön plana çıktığını vurgulayacaklar.

 

Türkiye’nin bu uzlaşı ortamında, daha da zenginleştiğini, daha da güçlendiğini belirtecekler.28 Ağustos’u “dönüm noktası” olarak adlandıracaklar.

 

KÖTÜ SENARYO

 

2.VEYA,

BÜYÜK KAVGANIN BAŞLANGICI” diyecekler.28 Ağustos gününden başlamak üzere, laik ve dinci kesimlerin açık bir sürtüşmeye girdiklerini anlatacaklar. Atatürk’ün kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihe karıştığını ve dincilerin yıllar içinde, giderek ağır şekilde, kendi yaşam tarzlarını Türk toplumunun her yanında uygulattırdıklarını ve önce iki kesim arasındaki cepheleşmenin ardından da sürtüşmenin büyüdüğüne dikkat çekecekler. Bu şekilde, Türkiye’nin giderek zayıfladığını, Kürt milliyetçilerin baskısına dayanamayan Ankara’nın kontrolü kaybettiğini ve Bölge’deki “bölünebilecek ülkeler” listesine girdiğini söyleyecekler.

 

Haberin Devamı

Bu iki senaryodan hangisinin gerçekleşeceği, tamamen bizim tutumumuza bağlı. Eğer farklılıklarımızı karşımızdakine zorla kabul ettirmez, her konuda sadece kendi doğrularımıza inanır, sürekli bir kuşku içinde yaşarsak başaramayız.

Kendi bindiğimiz dalı keseriz.

 

Giderek zayıflar ve eriyip gideriz.

 

Aksi halde, Türkiye’yi gerçekten kimse tutamaz.

 

                                             *                               *                               *

 

LAİKÇİ NE DİYECEK, DİNCİ NE YAPACAK?

 

Önümüze açılan dönem öylesine önemli ve öylesine kırılgan ki, gelişmeleri algılamamızdan tutun, konuşmalarımız ve yaklaşımımıza kadar her şeyin farklı bir yorumu olacak.

 

Haberin Devamı

Eminim her kesim kendine göre bir doğrunun peşinde koşacak.

 

 LAİK GÖRÜŞ TEPKİLİ

 

Laik görüşü benimsemiş, ancak demokrat ve liberal kesimlerin tepkisi nispeten daha ölçülü olacak. Alışılmış bir manzara değişeceğinden dolayı, Çankaya’da türban, çok kimse tarafından yadırganacak. Atatürk’ün evine böyle bir manzaranın yakışmadığı, Türkiye’nin böyle temsil edilemeyeceği söylenecek.

 

Rahatsızlık duyacaklar, ancak tepkilerini belirli bir tavrın ötesine taşıyamayacaklar. Bunun bir nedeni, Abdullah Gül’e duydukları sempati ve daha da önemlisi Avrupa Birliği konusundaki tutumu olacaktır.

 

Katıksız Laik kesimin tepkisi ise çok daha sert olacak gibi gözüküyor

Haberin Devamı

 

Ben onlara “Laikçi” diyorum.

 

Laikçilerin sloganı “siz bizim Cumhurbaşkanımız değilsiniz” olacak.

 

Şimdiden kesin söylenemese dahi, Laikçi kesim Köşk’ü boykot edecek, belki de Çankaya’nın önünde protesto gösterileri yapacak.

 

Laikçiler için durum çok vahim.

 

Onlar, laik devletin sonuna geldiğine, Milli Görüş ve onun simgesi sayılan Türban’ın, Cumhuriyet’in son kalesini de işgal ettiğine, ancak teslim olunmaması gerektiğine inanıyorlar.

Çekilenecekse, vuruşarak çekilinmesini benimsiyorlar.

 

En basit adımı, tahrik olarak görüp, harekete geçmeye hazırlar. Hele, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından başlatılacak Anayasa değişiklikleri tartışması bu kesimin kuşku ve kaygılarını arttıracak, gerginliği yaygınlaştıracaktır.

 

Haberin Devamı

DİNCİ KESİM BAYRAMDA

 

Ak Parti’ye oy verenler arasında yüzde 10 oldukları tahmin edilen bir dinci kesim var ki, onlar da laikçiler kadar katılar. Ancak farklı yönden.

 

Dinci kesim, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nın, laik Cumhuriyetin son kalesinin ele geçirilmesi olarak görüyor. Dinciler, Laikçilerin kuşkulandıkları kadar sertler ve yaşam düzenlerini yavaş yavaş bu topluma kabul ettirmeye hazırlanıyorlar. Son derece tehlikeli bir bakışları var.

 

Allahtan, AKP’ye oy verenlerin çoğunluğu ve Parti’nin yönetim kadroları, bu dinci ekibin sözlerinden pek fazla etkilenmiyorlar. Ancak yine de, tümüyle görmemezlik de edemiyorlar.

 

Ne olursa olsun, önümüzdeki dönemde Türkiye daha da muhafazakarlaşacak ve toplumun önündekidini sembollerdaha da belirginleşecektir..

 

Bütün bu gelişmeleri bir oranda etkileyecek en önemli unsur Abdullah Gül’ün bizzat kendisi ve tutumu olacaktır.

 

Çankaya’daki duruşu, diğer tüm parti ve görüşlerle eşit mesafede olması çok önem kazanacaktır.

 

Bu konuyu da yarınki yazımda sizlerle paylaşacağım.

Yazarın Tüm Yazıları