IMF ile ilişkileri bitirmek riski büyütür

HAFTA başında Başbakan Tayyip Erdoğan’a verilen ekonomi brifingi, bizce, zamanında yapılmış, yararlı bir toplantı oldu. Ancak bu toplantıdan ne çıktı derseniz; ortada, en azından şimdilik, somut bir şey göremiyoruz.

Toplantıya ilişkin, daha doğrusu Hazine ve Merkez Bankası yöneticilerinin Başbakana yaptıkları sunumlara ilişkin bazı ipuçları alıyoruz ama detaylı bilgi sahibi olduğumuzu söyleyemeyiz. Duyumlarımıza göre; hem Hazine hem de Merkez Bankası’nın sunumlarında "telaşa ve önemli önlemlere gerek yok" havası hakimmiş. Yani, FED’in iskonto oranlarını indirdiği, bu de yetmezse gösterge faiz oranlarını Eylül toplantısından önce olağanüstü toplantı yaparak, erken indireceği beklentisi Başbakana anlatılmış. Sonuçta da "Şu aşamada bizim önemli bir karar almamız gerekmiyor" denilmiş. Bununla birlikte, mali disiplin konusunda daha kararlı olunması gerektiği, mali disiplinin dışardan gelecek dalgaların içerde yaratacağı olumsuz etkileri azaltacağının da Başbakana söylendiğini öğreniyoruz.

Özetle; Hazine ve Merkez Bankası, piyasa iktisatçılarının raporlarında yeralan unsurlardan başka bir görüş açısı sunmamışlar, yeni bir öneride bulunmamışlar gözüküyor.

Dediğimiz gibi: bu toplantının detaylarına sahip değiliz ama açıkcası, toplantıdan sonra, henüz somut bir önlem görmeyişimiz de, edindiğimiz bu genel bilgileri doğrular nitelikte.

Bizce dünya ekonomisindeki gelişmeler konusunda çok daha detaylı çalışma yapma ve olası senaryolar konusunda daha fazla bilgi sahibi olup, buna göre tahminler yapma ihtiyacımız var. Bununla birlikte, elbette, dünya ekonomisindeki hangi olası gelişmelerin Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceğini, daha az olumsuz etkilenmek için neler yapılması gerektiğini çeşitli senaryolar kurarak araştırmak, hesaplamak durumundayız.

Bütün bu senaryo çalışmalarının sadece bürokrasi içinde yapılması da yetmez, özel sektörle, akademik çevrelerle oturulup, görüş alışverişi yapılması da gerekiyor.

Ancak bu çalışmaları yaparken, acil olarak yapılması gerekenleri de unutmamak lazım. Acil yapılması gereken işlerin başında, seçim nedeniyle rayından çıkan mali disiplin konusunda,

yeniden raya oturtacak ek önlemlerin saptanıp, bunların kamuoyuna açıklanması geliyor.

Saptanacak "gerçekci önlemler" le piyasaya güven verilmesi sağlanmalıdır.

Ayrıca, gelinen aşamada , "IMF’le ilişkileri bitiriyoruz" ya da "IMF’e erken ödeme yapıp göndereceğiz" türü söylemlere de, artık son vermek gerekiyor. Sadece IMF değil AB söyleminin de yeniden güçlendirilmesi, ekonomik gidişat hakkında kamuoyunda güven oluşturulmasına büyük yararlar sağlayacaktır.

SİYASİ ORTAM YENİDEN GERİLİYOR

Dünya ekonomisindeki trend değişikliği, küresel likiditenin artık daralacağı beklentisi, kredi piyasasındaki çöküşün ivme kazanması tehlikesi, artık bizim yeniden kapsamlı bir değerlendirme yapmamızı gerektiriyor. İşte bu nedenle de ekonomide istikrarı bize kazandıran AB ve IMF çapalarına yeniden sarılmak zorunlu hale geliyor.

Unutmayalım ki; küresel likiditedeki bolluk, risk algılamasındaki esneklik, son 4-5 yılda diğer gelişmekte olan ülkeleri olduğu gibi, Türkiye ekonomisini de büyüttü. Ama bu büyümeyi IMF ve AB çapalarına sarılarak sağladık. Şimdi hem küresel ekonomi değişiyor, hem de IMF ve AB çapaları iyice gevşemiş durumda.

Bu nedenle bizim IMF’le yeniden masaya oturup, şimdikine göre daha esnek de olsa, önümüzdeki birkaç yılda da IMF’le ilişkilerimizin sürmesini sağlamamız yerinde olacaktır. Bununla birlikte "kurallı maliye politikası" unsurlarına, 2008 bütçe yasasında ve anayasa değişikliklerinde yer verirsek, küresel likiditeden olumsuz etkilenme derecemizi düşürürüz.

Unutmayalım ki; seçimin üzerinden henüz 1 ay geçmemişken, yeniden siyasi ortamın gerildiğine ilişkin ipuçlarını almaya, "pervasız" tutumları görmeye başladık.

AKP seçimi kazanmasında "gerginlik politikası"ndan çok, ekonomik istikrarın etkili olduğunu görmeli, siyaseti germeyi bırakıp, daha yetkin bir ekonomi politikasına geçmeli.
Yazarın Tüm Yazıları