Sana ne lan benim haberimden?

ÖNCE başlıktaki üslup nedeniyle bu tür sözleri duymaya kulakları alışkın olmayan değerli okuyucularımdan özür dilerim. Ama bazen herkese anlayabileceği bir dille yanıt vermek kaçınılmaz oluyor, beni anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyorum.

AKP Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan, Hürriyet’in TBMM’deki milletvekillerinin kaçının eşinin türban taktığına ilişkin haberinden huylanmış.

Balıkesir Odalar ve Borsalar Müşterek Toplantısı’nda şöyle konuşmuş: "Efendim, Balıkesir milletvekillerinden hangisinin karısının başı açık? Sana ne lan? İşiniz mi yok? Benim karımın başı açık mı, kapalı mı? Sana ne lan açıksa? Sana ne lan kapalıysa? Benimkisi açık Allah’tan, ben yırtmışım."

Kelimelerin hakkını vererek okursanız, bu sözleri söyleme süreniz yaklaşık 15 saniye sürer.

15 saniyelik bir konuşmaya bu kadar argo sözcüğü sığdırma başarısını gösteren bir milletvekilimizin olması, Hürriyet’in bir araştırma daha yapmasını zorunlu kılıyor bence: Milletvekillerimizin kaçı düşüncelerini düzgün kelimelerle ifade edebiliyor? İlginç bir sonuç çıkacaktır, buna eminim.

Bütün Türkiye, Cumhurbaşkanı adayının eşinin türbanını konuşurken, milletvekillerinin eşlerinin türban durumunu öğrenmek Türk halkının hakkı değil mi?

Türbanın, belli bir siyasi çevre için nasıl bir bayrak haline getirildiğini gösterecek daha iyi bir araştırma haberi olabilir miydi?

Sana mı soracağız, gazetemize hangi yazıyı yazacağımızı, hangi haberi koyacağımızı?

Ayrıca şu da var: Milletvekilleri, kamusal bir göreve talip olarak seçiliyorlar. O andan itibaren özel yaşamları da dahil olmak üzere, basının denetimine hazır olmak zorundalar.

Bir demokraside, basının en temel görevlerinden biri de budur: Seçilenleri halk adına denetlemek.

Bunu yaparken o haber falancanın hoşuna gitmez, bu haberi fişmekan beğenmez diye düşünmek gazetecilerin işi değildir.

Başlık bu nedenle zorunlu oluyor: Sana ne lan benim haberimden?

Alkollü yemek olmaz!

MUĞLA Valisi Temel Koçaklar’ın, yasal prosedüre uyulmayarak görevden alınmasının arkasında seçim yasakları nedeniyle göreve getirilen İçişleri Bakanı Osman Güneş’e "risotto" ikram edilmesi olduğu ortaya çıkmıştı.

Bakanlık bu haberi yalanladı ancak Vali Koçaklar’ın eşi Sebahat Hanım, Bakan Bey’in çok beğendiği yemeğin tarifini istediğini ve aşçının "yarım bardak şarap ilave edilir" demesiyle de kıyametin koptuğunu açıkladı.

Söylenene göre Bakan Bey, bu tarifi alınca şöyle haykırmış: "Bana nasıl alkollü yemek yedirirsiniz, bu ne rezalet!"

Sonra da "Durduk yerde bana haram yedirdiniz" diyerek masayı terk etmiş.

Önce şunu söyleyeyim ki bakan bilmeden alkol aldıysa bu "haram" sayılmaz.

Ve daha da önemlisi "alkollü yemek" olmaz.

Çünkü şarap ilavesiyle yapılan soslarda ya da pişirilen yemeklerde, şarap, bildiğimiz şarap olarak kalmaz!

İyi aşçıların bildiği ve yaptığı gibi şarap ilave edildikten sonra sos ya da yemek bir süre yüksek ateşte çevrilir ve şarabın içindeki alkolün buharlaşıp uçması beklenir.

Hatta bazı soslarda ve yemeklerde alkol çabuk uçsun diye tencere ya da tava alevlendirilir.

Bu yapılmazsa yemekte alkolün acı tadı kalır ki böylesi makbul değildir!

Yani demem o ki Bakan boşuna sinirlenmiş.

İçişleri Bakanlığı’na kadar yükselmiş bir bürokratın bunu bilmemesi elbette ayıp değil ama sorup öğrenmeden sinirlenmesi de doğru olmamış!

Pilotların hatası affedilmez!

DÜNYA sivil havacılık tarihinin en komik uçak kaçırma eylemleri nedense bizde oluyor. Nasrettin Hoca’nın, Aziz Nesin’in bu topraklarda yetişmiş olması boşuna değil yani.

Belli oluyor ki bu kadar uçak kaçırma olayı ile karşılaşıyoruz ama yolcular da, uçuş ekibi de böyle durumlarda ne yapacağını bilmiyor.

Eğer o uçağı kaçıranlar, gerçekten ciddi hava korsanları olmuş olsaydı, bugün büyük bir felaketin acısını yaşıyor olacaktık.

Pilotların uçağın havalandırma sistemini de kapatarak uçaktan kaçmaları, ardından yolcuların arka kapıyı açıp kaçmaları, telafisi mümkün olmayan olaylara yol açabilirdi.

Ama herhalde en affedilmezi de uçağı hiç terk etmemesi gereken pilotların yaptığı.

Çünkü o anda pilotlar ne korsanların durumundan haberdarlar, ne de ellerindeki silah ya da bombaların ne kadar ciddi olduğunu biliyorlar.

"Elimde bomba var" diyen adamın dediğine inanarak uçağı Antalya’ya indiriyorlar ama aynı adamların ellerindeki bombaları patlatabileceklerini düşünmeden uçaktan sıvışıyorlar!

Sivil Havacılık Genel Müdür Vekili
de "pilotların yaptığı sanki doğru gibi" diyor.

Bu da AKP’nin devletteki kadrolaşma çabalarının, hangi bilgi düzeyindeki insanları göreve getirdiğini gösteren bir başka ilginç örnek!
Yazarın Tüm Yazıları