’Ekonomik istikrar’ deyip gerilimi artırmak çelişiyor

AKP Hükümetinin seçimlerdeki en önemli kozu bizce, "ekonomik istikrar". Özellikle işalemi, AKP Hükümetinin uyguladığı politikalar nedeniyle, ekonomik istikrarın kazanıldığını hatırlatarak, bunun devamını istiyorlar.

Yine AB ile bütünleşme politikası, son zamanlarda savsaklanmış olsa da, aynı kesimlerin AKP’ye sempatisini artıran unsur oluyor.

Ancak aynı kesimler, AKP Hükümetinin uyguladığı politikalar nedeniyle, aynı zamanda siyaseten bir kutuplaşmaya gidildiğinin, en azından AKP’nin politikalarının yaratılan kutuplaşmada çok önemli payı olduğunun bilincindeler.

Özellikle geçen 4 yıl süresince varlıklarının değerini katlayan büyük işadamları ve önemli paralar kazanan piyasa oyuncuları, AKP’ye destek verilmesini isteyen kesimlerin başında geliyor. "Yaşananlara salt ekonomiden bakan kesim"ler bunlar. Bu kişiler kendilerine gerekçe oluşturmak için, aslında AKP’li görünmekten de çekindikleri için, "Türkiye öyle bir ülke ki, islam devleti haline gelmez, yaşam tarzını kimse değiştiremez" diyorlar...

Bunlara, hiç ekonomik kaygıları bulunmadığı halde, bazı aydın kesimler de destek veriyor.

Ancak şöyle bir gerçek var ki; bu işadamları ve piyasa oyuncuları AKP’ye destek verirken, özellikle eşleri ve anneleri, hatta babaları, Cumhuriyet mitinglerine katıldı.

Cumhuriyet mitinglerini küçümsemeye çalışanlar, özellikle yurt dışına dönük olarak olayı çarpıtmaya çalışanlar, ne kadar orada toplanan milyonları, "Batı görünümlü ama aslında Batıya karşı insanlar" ya da "statükosu bozulmaya başlayan kesimler" diye lanse etmeye çalışsalar da durum öyle değildi. Cumhuriyet mitingleri özellikle batılı yaşam tarzlarının değişmesinden korkan, AKP’nin buna tehdit oluşturduğunu düşünen insanların toplandığı barışcı eylemlerdi. Batılı yaşam tarzının, aslında batının değerlerinin benimsendiği, konjonktür olarak Batı ve ABD karşıtı görünseler, bu yönde sloganlar atsalar da, aslında Batının asıl müttefikleri olduğunu gösteren temel unsur olduğunu görmüyorlar mı?

İşte AKP Hükümeti de açıkladığı seçim bildirgesinde, özellikle bu son yıllarda yaşanan ekonomik istikrar üzerinde duruyor. Bizce çok doğru bir politika ile, mali disiplini bozacak popülist vaadlerde bulunmaktan kaçınıp, akıllı uslu, sistemin revizyonu anlamına gelecek vaadler veriyor. Bunların başında da herhalde, Başbakanın eleştirilerimize çok kızmasına rağmen uyguladığı mevcut teşvik politikasını değiştirmesi geliyor; ama...

GÜL’DEN TEHLİKELİ SÖYLEM

Diğer partilerin kaynağını göstermeden yaptığı vaadler bizce halk nezdinde de ters tepmeye başladı. AKP yönetimi, desteğini aldığı işalemi ve piyasa oyuncularının eline, "Bakın en rasyonel vaadler yine AKP’nin" dedirtecek kozları da, böylece vermiş oluyor.

Ancak AKP bir yandan ekonomide sağladığı istikrarı pekiştirmeye dönük mesaj verirken, öte yandan siyaseten, yine istikrarı bozacak, gerilimi artıracak söylemlere ağırlık vermekten kendini alamıyor. Üstüne üstlük bu gerilim söylemini, suçlama dozunu, seçim yaklaştıkça iyice artırdığı da gözden kaçmıyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Seçimden sonra gerilim var" demesi, bizce ancak marjinal parti tabanına dönük olabilir. Aksi takdirde işadamları ve piyasa oyuncuları nezdinde, "ekonomik istikrar diyor ama siyaseten tıkanmaya götürürse ekonomi de kalmaz" dedirten, AKP’ye verdikleri desteği sorgulamalarına neden olan bir söylem.

Yine Abdullah Gül’ün, hala seçimden sonra Cumhurbaşkanı olmakta diretmesi, son olarak da, "erkeklik edebiyatı"na başlaması, bizce kendisine yakışmadı. Kendisine yakışmadığı gibi, "AKP’de bir öc alma kompleksi oluştu, seçimden sonra işi çatışmaya götürebilirler" dedirten yani AKP’ye aydın kesimlerin verdiği desteği de sorgulatan bir söylem oldu.

Ekonomik istikrar tamam, şu anda AKP hala ekonomide en rasyonel kararları açıklayan parti, o da tamam... Ancak siyasi istikrar olmadan ekonomide istikrarı korumak mümkün değil.

CHP’nin bir süredir "uzlaşma" yönünde vermeye çalıştığı mesajlar bizce olumlu. AKP de eğer iktidar olmak istiyorsa, mutlaka mevcut gerilim üreten politikasını değiştirmeli.
Yazarın Tüm Yazıları