Londra’dakilerin bakışı yine yanlış

LONDRA’dan televizyonlardaki ekonomi programlarına konuk olan iktisatçılar ve dealarların, hálá Türkiye gerçeğinden uzak kalmış, yanlış ve eksik görüşler içinde olduklarını görüyoruz.

Dışarıdaki finans çevrelerinin bakışı olarak aktarılan görüşlere göre; AKP’nin tek başına iktidar olacağı ama bugünkü milletvekili sayısının azalacağı varsayılıyor. Böyle bir sonucun iyi olacağı, AKP’nin uzlaşmaya yanaşacağı kaydediliyor. Yanısıra zaten AKP’nin kendi içinde uzlaşma sergileyen bir yapıda olduğu, buradan yola çıkarak tek başına iktidar halinde bile, çeşitli kesimlerin bu iktidarda temsil edilmiş olacağı kaydediliyor.

Böyle bir mantığın doğru olamayacağı açık. Tek seçici Başbakan Tayyip Erdoğan ve partiye yeni girenler, baştan Erdoğan’ın dediklerini kabul edecek kişilerden seçildi. O kadar işadamına davette bulunuldu ama gelmediler. Ancak söz tutacak işadamları ile siyasi kariyer arayanlar AKP’ye girerek milletvekili adayı oldular. "Merkez ve çoğulcu vitrin" dendi ama bilindiği gibi Erdoğan’a karşı çıkan merkezdeki isimler, milli görüşçülerle birlikte tasfiye edildi. Özetle uzlaşmanın olduğu bir AKP listesi değil, "Erdoğan’ın seçim için hazırladığı renkli bir liste" sözkonusu.

Böyle bir sonucun dışarıdaki finans çevrelerinde iyi karşılanacağını belirten Londra’daki finanscılar, kurulacak koalisyona ise sıcak bakılmayacağını çünkü muhtemel koalisyonun CHP-MHP koalisyonu olacağını söylüyorlar. CHP konusunda artık bir tedirginlik olmadığını kaydeden bir yabancı kuruluş iktisatçısı, "MHP’ye ise koalisyon dönemlerinden kalma bir çekimserlik olduğunu, MHP’li koalisyonun piyasaları tedirgin edeceğini" söyledi.

Bizce, dün Bülent Eczacıbaşı’nın Milliyet Gazetesi’nde yer alan demecinde söylediği gibi; hiçbir partinin ekonomik istikrarı bozma lüksü yoktur ve hiçbir parti iktidar olduğunda, temelde çok farklı ekonomik politikalar uygulayamaz.

Ancak kurulacak bir koalisyon, Londra’dakilerin görüşlerinin aksine, Türkiye’yi rahatlatacak bir sonuç olacaktır. Bu, belli bakanlıkları almamak kaydıyla, AKP’li bir koalisyon da dahildir.

Londra’daki finanscıların Türkiye’den uzak kaldıkları, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde "kriz olabilir" diye uyardığımızda, "Olmaz, Erdoğan makul olanı yapar, iş krizsiz atlatılır" diye dayatmalarıyla ispatlandı. Şimdi de diyoruz ki; koalisyon hükümeti Türkiye’nin önünü açar.

MHP’NİN EKONOMİ POLİTİKASI

Ancak bu takdirde devlet içindeki çatışma önlenebilir, bazı kritik bakanlıklardaki mevcut kadrolaşma ve tarikatcı örgütlenmeyi temizleyecek bir hükümet gelmezse, çatışma çok sertleşir.

Yani seçimin bir çözüm olması isteniyorsa, Londra’daki finanscıların görüşlerinin aksine, bir şekilde koalisyon çıkması, devlet içinde uzlaşma sağlanması daha iyi olacaktır. Böyle bir tablo aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimi için de gerekli uzlaşma ortamını yaratacaktır.

"Küreselleşmenin geldiği boyutun, artık siyasi partilerin bu gidişata ters bir ekonomi politikası uygulamasını imkansız kıldığını", dolayısıyla siyasi partilerin uygulanacak ekonomik politikalar konusunda fazla bir manevra alanı bulunmadığını, söyleyip duruyoruz.

Bu görüşü, "başkası gelirse ekonomik bozulur" propagandası yapan AKP dışında, TBMM’ye girmesi muhtemel iki partinin liderleri de bir şekilde zaten dile getiriyorlar.

Dün CNN Türk’te Referans Noktası programında konuk ettiğimiz MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural da, küresel gerçeklere uygun hareket edeceklerini açıkca söyledi. Vural, kendi ekonomik programlarını yapacaklarını, üretime ağırlık vereceklerini, milli sermayenin güçlendirilmesine çalışılacağını belirtirken, yapılacak program için IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarla da görüşüleceğinin altını çiziyor.

Vural, amaçlarının ’üreten bir ekonomi, hakkaniyetli bir piyasa ekonomisi’ olduğunu söylüyor. MHP ücretlerde indirimli tarifenin de yer aldığı, daha adil bir vergi sistemi kuracağını belirtip, teşvik politikasının bölge ve sektör bazında selektif hálá getirileceğini söylüyor.
Yazarın Tüm Yazıları