Kimse müdahale kararı vermek istemiyor

Garip bir durumla karşı karşıyayız. PKK terörünün ancak Kuzey Irak’a müdahale ile durdurulabileceği izlenimi yaygınlaşıyor, ancak müdahale yetkisinin kimin tarafından verileceği tartışma konusu ediliyor.

Haberin Devamı

Hem garip hem de kaygı verici bir durumla karşı karşıyayız. Sorun, Mayıs ayı ile birlikte PKK’nın kendi kendine açıkladığı ateşkesi bitirmesi ve ardı ardına saldırı girişimlerinin başlamasıyla gündeme geldi.

 

  1. Toplumda giderek artan şekilde çok yanlış bir izlenim yerleşiyor. Buna göre, Türkiye askeri bir operasyon ile Kuzey Irak’a girdiği ve PKK’nın bulunduğu bölgeleri kontrol altına aldığı takdirde, PKK ile ilişkili terör girişimleri durdurulabilecek ve Kürt sorununun güvenlik boyutu halledilecek.

 

TSK’nın Kuzey Irak’a girmesinin riskleri gayet iyi biliniyor. Sadece, dev bir bataklığa saplanmakla kalınmayacağı, bölgedeki Arap ülkeleri ile ilişkilerin bozulacağı, Irak’ı işgal eden bir ülke konumuna düşüleceği ve Amerika ile çatışma durumuna girileceği açıkça ortada. Ancak buna rağmen, askeri müdahale fikri hala işleniyor. Hatta giderek yoğunlaştırılıyor. Adeta, “Kuzey Irak’a müdahale etmeyelim, ülkeye zarar veririz” diyenlere vatan haini muamelesi yapılıyor.

 

Haberin Devamı

İşin garip yanı, derinden derine müdahale kabartılıyor, hem de bu konuda kimse son sözü söylemek istemiyor.

 

  1. Genelkurmay Başkanı “Bize göre, Kuzey Irak’a müdahale edilmeli. Siyasi otorite karar versin, yapalım” diyor. Başbakan Erdoğan “Asker yetki istesin, hemen verelim” diye açıklama yapıyor. Meclis Başkanı Arınç “Meclis kararı için gereken talep yapılsın, hemen oylamaya sokarım” derken, muhalefet partileri de destek vaat ediyorlar.

 

Dikkat edecek olursanız, kimse askeri müdahale kararını vermek istemiyor, herkes karşı tarafın bu kararı almasını bekliyor. Hele böylesine duyarlı bir seçim sürecinde, böylesine önemli bir kararın verilmesinin riskini kimse üzerine almak istemiyor.

 

Ortadaki riskleri anlatıp, kamuoyunu yönlendirmekte puan kaybettirdiği için, herkes topu birbirine atıyor.

 

İşte garip olan da bu...

 

Ya tüm riskleri alıp, ne yapacaksanız yapın veya topluma yanlış izlenim vermeyin ve gerçekleri söyleyin.

 

BÜTÜN SORUN ÇAYCI MIYMIŞ?

 

Bazı insanlar vardır, bazı işleri iyi yaparlar. Duruşları, genel yaklaşımları bu işler için biçilmiş kaftan gibidir. Uyum içinde çalışırlar. Ancak, aynı kişiler başka görevlere getirildiğinde aynı performansı gösteremezler. Bunun yetenek veya bilgiyle ilgisi yoktur. Tamamen kişisel bir sorundur.

 

Haberin Devamı

Emekli Orgeneral Edip Başer’in terör ile mücadele konusunda Türkiye’yi temsil etmesi yönündeki seçimin yanlış bir tercih olduğu anlaşılıyor.Zaten böyle olmasa, hiç beklenmedik şekilde alınmazdı. Başarısızlığının nedenleri bilinmiyor, ancak yerine Büyükelçi Rafet Akgünay’ın getirilmesi bazı ipuçları veriyor. Anlaşılan, diplomatik yanı daha güçlü, resmi otoriteye daha uyumlu birinin bu görevi yüklenmesi tercih edilmiş.

 

Edip Paşa’nın göreve getirildiği günden itibaren, kamuoyunun en çok dikkatini çeken yaklaşımı, sürekli şekilde “istifa” tehdidini kullanmasıydı. Çok uzun soluklu ve son derece ince ayarlarla götürülmesi gereken bir görevde, gereğinden fazla konuşulması, ayrıca “şöyle olmazsa, ayrılırım”, “böyle gelişmezse benim işim biter” yaklaşımı, demek ki hükümeti de rahatsız etmiş.”Bize son kapı açılacak ve sonra ayrılacağım” açıklamasının ardındaki gerçek de bir türlü anlaşılamamıştı.

 

Haberin Devamı

Gerekçesi ne olursa olsun, görevden alınma yöntemi hoyratçaydı. Edip Paşa, görevde bulunduğu süre içinde, kendi deyimiyle gerçekten “Politika yapmadı. Kimselere yaranmaya çalışmadı” ayrılırken kırgınlığını açıklamakla yetindi.

 

Edip Başer yetenekli bir komutandı. Kibar, iyi eğitimli bir askerdi. Ancak anlaşılan, ilk başta görev tanımı doğru dürüst yapılmamış.

 

Başer’in ve yakın çalışma arkadaşı Emekli Tuğgeneral Yaşar Karagöz’ün açıklamaları arasındaki bazı bölümler şaşırtıcıydı. “Hükümetten destek alamadık” dediler. Sonra bir de baktık, destekten kastettikleri çaycı verilmemesi, Dinçer’in randevu vermemesi, gidiş gelişlerinde özel araba ve cep telefonu tahsis edilmemesi, turnike kartı vermekle yetinilmesiymiş. Doğru, bu açıklamalar garibimize gitti. Koskoca birterörle mücadele temsilciliğininşikayetleri, bu kadar incir çekirdeğinidoldurmayan ve bürokrasinin genel durumundan kaynaklanan sorunlar olmamalıydı.

 

Haberin Devamı

BALIK ÇİFTLİKLERİ HALA DİRENİYOR...

 

Yeter artık...

 

Balık çiftlikleri yıllardan beri, dünyanın en güzel koylarını mahvediyorlar. Bunun tek nedeni de, sığ koylarda balık üretmenin, açık denizde üretmekten çok daha ucuza mal olması. Çiftlik sahiplerinin daha fazla kar etmeleri...

 

Muğla koylarında 160’a yakın balık çiftliği var. Yaptıkları tahribatı tahmin edemezsiniz. Yıllardan beri bu pisliğin kaldırılmasına çalışılıyor, ancak bürokrasi gereken adımı atamıyor. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Bunun sonucunda da, çiftlikçiler sürelerini uzatabiliyorlar.

 

Çevre ve Orman Bakanlığı bu yılın başında bir tebliğ ile 13 Mayıs’a kadar, deniz ve koylardaki çiftliklerin açık denize taşınması kararını aldı.

 

Haberin Devamı

Ancak balık çiftlikleri sahipleri meydan okuyorlar. Çeşitli gerekçeler öne sürüyorlar. Hele şimdi seçime gidildiği için, siyasi otoritenin kendileriyle uğraşamayacağı savından hareket edip, yerlerinden kımıldamayacaklarını söylüyorlar. Aslında, İstanbul’u kanser gibi saran gecekondularla, bu çiftlikler arasında hiç fark yok. Her ikisi de devletin arazilerini –yani size ve bana ait yerleri- gasp ediyorlar.

 

VUSLAT’IN BAŞARISI…

 

Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, tek kalemde Türk medya sermayesinin şimdiye kadarki en büyük satın alma işlemini gerçekleştirdi. Trader Media East’in yüzde 67’sini devraldı. Ödenen rakam 333 milyon dolar. Bu tam anlamıyla bir yatırım dehası. TME, ağırlığı Pronto Moscow’da olmak üzere, Rusya, Macaristan, Kazakistan, Polonya, Litvanya, Hırvatistan, Beyaz Rusya ve Ukrayna’da faaliyet gösteren ve tam 256 reklam yayınını bünyesinde bulunduran dev bir şirket. Şirketin % 100’ü de Londra Borsası’nda halka açık. Hürriyet Gazetesi de satın alma işlemini çağrı yoluyla gerçekleştirdi. Hisse başına 10 dolar çağrı yapınca, şirketin % 67’sine sahip oldu. Bu az bir başarı değil. İnanabiliyor musunuz,TME’nin 2006 yılı cirosu 212 milyon dolara, faaliyet karı da 57 milyon dolara ulaşıyor.

 

Vuslat’ın hedefleri büyük, elde edilen ilk 4 aylık sonuçlar da bu büyük hedeflerin gerçekleşeceğinin garantisi. Amaç, TME’nin bugün 500 milyon dolar olan toplam piyasa değerini, 3 yılda 1 milyar dolara taşımak. Eğer bu hedefe ulaşılırsa, Vuslat bambaşka bir atılımla, yeni bir halka açılma planlıyor.

 

Vuslat Doğan Sabancı, imzasını çok doğru yerlere koyuyor. Bakın görün ufuktaki tüm amaçlar ve hayaller nasıl birer birer gerçekleşecek. Biz de hep birlikte gururla şahitlik edeceğiz.

 

DEMİRKIRAT NİHAYET ÇIKTI...

 

Herkesin bir İLK’i vardır.

 

Yaptıkları arasında en çok övündüğü bir tek eser vardır. İşte benim de, binlerce üretimim arasında en duygusal, en cesur ve en gururla gösterdiğim, DEMİRKIRAT Belgeselidir.

 

Can Dündar ve Bülent Çaplı gibi iki ustanın dantel gibi işledikleri bir eser. Hem de 1990’larda, hala 27 Mayıs ihtilalininpek fazla eleştirilemedigi bir dönemde yapılmış, içeriği, görüntü kalitesi çok yüksek bir belgesel. Her ikisine, toplum olarak ne kadar teşekkür etsek azdır. Son olarak, bir insanın da hakkını yememeliyim. O da, bu belgesel fikrini ortaya atan ve bitene kadar arkasında durup eleştirilere direnen, TRT Haber Merkezi BaşkanıCeyhan Baydur’dur.

 

Uzun süredir, bu belgesel için büyük talep vardı. Binlerce telefon,faks ve email aldım. Hep sordunuz: Ne zaman çıkacak?

 

Nihayet, Doğan Kitap, bu belgeselin DVD yayın hakkını TRT’den satın aldı ve kitabıyla birlikte bugün piyasaya sürdü. Bu belgeseli mutlaka alın ve saklayın. Çocuklarınıza, torunlarınıza izletin. Türk demokrasisinin ilk defa ne zaman rayından çıkarıldığını, Askerinbu demokrasiyi nasıl parçaladığını öğrenin. İzlerken, sizlerde bizim gibi, siyasi görüşleri nedeniyle ve uydurma suçlarla siyasetçi asmanın utancını hissedin.

 

1942-1961 arasında demokrasinin, çok partili sistemin nasıl kurulduğunu, nasıl kavgalar yapıldığını, Demokrat Parti’nin nasıl iktidar olduğunu ve CHP ile Asker tarafındannasıl devrilip  liderlerinin asıldığını görün. Türk demokrasisinin en acılı dönemini izleyin.

 

DVD’de 10 bölüm var. Ekinde de kitabı... Yakın tarihimizin en ibret verici dönemini bulacaksınız.

Yazarın Tüm Yazıları