Birkaç iyi aday

REHA ÇAMUROĞLU: Aleviliğin deruni taraflarını çok iyi kavramış bir alevi... Solun en ateşli günlerinde solculuğun hakkını vermiş bir militan...

Ağar’ın en tartışıldığı dönemde DYP’ye katılma cesareti göstermiş bir aykırı... Ve daha da önemlisi yazdığı etkileyici kitaplarla bu topraklarda Aleviliğin neye tekabül ettiğini kanıtlamış bir yazar... O şimdi AKP’de... Peki böylesi bir özgeçmişe bakarak onun AKP’ye geçmesine şaşırabilir miyiz? Doğrusu ben hiç şaşırmadım.

İLHAN KESİCİ: Soldan sağa geçişlere alkış tutanların, sağdan sola geçişlere yuh çekmelerindeki tutarsızlık, sizin de dikkatinizi çekiyor mu? İşin tuhafı, "İlhan Kesici solcu olmuş" diyenler ile "CHP sol bir parti değildir" diyenler aynı kişiler. Belki de onlara Hoca Nasrettin tarzında sormak gerekir: "Eğer CHP solcu değilse, İlhan Kesici nasıl sola geçmiş oluyor? Eğer CHP solcu ise, ne diye CHP solcu değildir diyerek ahkam kesiyorsunuz?"

NEVVAL SEVİNDİ: Ta Yeni Yüzyıl gazetesi döneminden beri piyasanın içinde olan Nevval Sevindi, son dönemlerini Fethullah Gülen cemaatine yakın durarak geçirdiği için "Cemaatçi kadın yazar" muamelesi görüyordu. Ama o, cemaat AKP’ye tam destek verirken, tuttu DYP’ye girdi... Böylece "O kadar da cemaatçi" olmadığını kanıtlamış oldu...

ERTUĞRUL GÜNAY: Mehmet Bekaroğlu ile birlikte "Müslüman sol hareket" başlattığında içimden "Bu yolculuğun sonu AKP’de biter" demiştim. Haklı çıktım... Günay’ın AKP’ye geçişinin şöyle bir anlamı var: Bu zamana kadar CHP’ye küskün CHP’liler, "Ne CHP ile oluyor / Ne CHP’siz" çizgisini terk edemiyorlardı. İlk kez o gelenekten gelen bir isim, "CHP’siz de olur" diyebildi.

ŞÜKRÜ KARACA: 28 Şubat döneminde Çiller’in üç fedaisi vardı: Mümtazer Türköne, Hüseyin Kocabıyık ve Şükrü Karaca... Bu üç isim teoride-pratikte Çiller’i doktrine ediyordu. Çiller’in terki siyaset eylemesinin ardından üçlü dağıldı. Türköne Zaman’a yazar oldu, Kocabıyık ANAP’a gitti, Karaca ise bağlantısız kaldı. Şimdi Karaca AKP’den aday... Vefalı, teorisi sağlam, gerçekçi, deneyimli ve hepsinden önemlisi eli kalem tutan bir isimdir Şükrü Karaca... Bu yönleriyle siyasete kalite getirebilir...

Uzan’a tatsız sorular

CEM Uzan, televizyonlarda alt yazı geçirerek serbest atış dönemini bitirip ekran söyleşileri dönemine geçti...

Geçti ama bir tuhaflık var!

Nedense hiç kimse "Ezilenler iktidar olacak" ya da "Bana çok ama çok haksızlık yapıldı" diye büyük laflar eden Cem Uzan’a sorulması gereken soruları sormuyor.

Belki akla gelmiyordur diyerek, bir hatırlatayım dedim.

İşte "Barajı aştık, iktidara yerleşiyoruz" diyen Cem Uzan’a sorulması gereken sorular:

BİR: Babanız ve kardeşiniz nerede? Biliyor musunuz? Görüşme fırsatı buluyor musunuz?

İKİ: Babanız ve kardeşiniz neden yüce Türk adaletine teslim olmak yerine kaçmayı tercih ediyor. Bu konuda kendilerine bir mesajınız olacak mı?

ÜÇ: Babanızın ve kardeşinizin İmar Bankası’nın içini boşaltmak suçundan devlete olan borcu ne kadar?

DÖRT: Babanız ve kardeşinizin yargılandığı İmar Bankası davasında siz de sanık sıfatıyla yargılanıyor musunuz?

BEŞ: Uzan ailesinin devlete olan borcunun yaklaşık 10 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Sizin de sorumlu olduğunuz bu borç ne zaman ödenecek?

ALTI: Eğer iktidara gelirseniz, babanız ve kardeşinizin yakalanması için çaba sarf edecek misiniz?

İşte İngiltere’de yasaklanan reklam

İŞTE İngiltere’de yasaklanan Yves Saint Laurent firmasının "Opium" adlı parfümünün reklam panosu.../images/100/0x0/55ead209f018fbb8f898cb3d

Lütfen bakın ve karar verin:

"İğrenç bir müstehcenlik" mi söz konusu olan...

Yoksa "Estetik kaygıların ön planda tutulduğu heykelsi bir çıplaklık" mı?

Bence mesela Zeki Bey’in bazı mayo reklamları, bundan çok daha rencide edici, çok daha tahrik edici ve çok daha müstehcen...

Ancak...

İngiliz Reklam Standartları Otoritesi, bu reklamı "Cinsel açıdan tahrik edici, ciddi ve yaygın ölçüde rencide edici" bularak yasakladı.

Yasaklamanın gerekçesi ise şu:

Dergi türünden mecralarda yayınlanmasında sakınca olmayan bazı reklamlar, kamuya açık mekanlarda sergilenemez.

Demek ki neymiş?

Sokaklarımıza asılan reklamlar denetime tabi tutulabilirmiş.

Ve demek ki neymiş:

"Mayo reklamı yaptırmam. Zinhar günahtır" diyen anlayış ile "Mayo reklamının her türlüsü serbest olmalı" diyen anlayış arasında bir yer varmış.
Yazarın Tüm Yazıları