Erdoğan aday olmayarak iyi yaptı ama...

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan aday olmayarak, bizce çok yerinde bir karar aldı.

Bu kararı kendisi mi aldı, yoksa böyle bir karar almak zorunda mı kaldı, şu anda net olarak bilmek mümkün değil. Bu sorunun yanıtını tarih bize verecek ama bildiğimiz bir şey var ki; Erdoğan, birkaç hafta öncesine kadar kesinlikle Cumhurbaşkanı olmak istiyordu...

Erdoğan kendisi aday olmayarak iyi yaptı ama Abdullah Gül’ü aday göstererek iyi mi yaptı, bunu da şimdiden bilemeyiz, yaşayıp göreceğiz. Bu noktada bildiğimiz şey ise, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için ilk, hatta ikinci tercihinin Abdullah Gül olmadığı...

Bülent Arınç’ın bir başkasının adaylığına karşı çıktığı ve Erdoğan ya da Gül’den başka aday çıktığı takdirde, kendi adaylığını koyacağını söylediği konuşuluyor. Öğrendiğimiz kadarıyla Erdoğan ve Gül dışında, AKP’ye göre daha düşük profilli bir adayın çıkmasına, sadece Arınç değil partinin üst düzey yöneticilerinin bir bölümü de kesinlikle karşı çıkmış. Yani Erdoğan, kendisi olmama kararı verdikten sonra, muhalefetin daha az tepkisini çekecek, Partiye "düşük profilli" gelse de, parti dışından daha az tepki çekecek başka bir isim önermek istedi. Ama Parti; böyle bir karar izin vermemiş görünüyor.

Burada aklımıza Refah Partisi’nin koalisyon ortağı olduğu dönemde Erbakan merkeze doğru kaymaya çalışırken, partisinin radikal kalmaya nasıl zorladığına ilişkin örnekler geliyor...

Erdoğan, Gül’ü neden ilk aday olarak göstermedi, kişisel ve ailesel hesapları var mıydı bilmiyoruz. Ancak Erdoğan öyle sanıyoruz ki; eşinin başı açık, ya da başı açık bir kadın milletvekili seçtirerek, daha önce söylediği "makam için değil hizmet için geldiğimizi aldığımız kararla göstereceğiz" sözünü yerine getirmek istiyordu. Başka deyişle, herkese laiklik başta olmak üzere, cumhuriyetin temel ilkelerine "sözde değil özde bağlı" olduğu izlenimini verecek bir adayı göstererek, uzlaşma aradığını göstermek istiyordu.

Ama belli ki; böyle bir aday çıkarıldığı takdirde, 1 Mart tezkeresi gibi bir olaydan korkuldu ve partinin desteğini alacak, dolayısıyla Erdoğan’ın açıklayacağı aday yerine başka bir adaya oy verilmesini önleyecek böyle bir formül bulundu.

Gelinen noktada, güçlü bir güç odağı otomatik olarak devreden çıkacağı için Tayyip Erdoğan’ın rahatladığı ve yeni seçimde partiye tümüyle kendi damgasını vuracağı söylenebilir. Ancak seçim sürecinde yaşanacak olanlar, belirli bir siyasi dengenin bozulmasının yaratacağı tepki, Erdoğan’ın özellikle merkezden oy almasını engelleyebilir.

EKONOMİ YÖNETİMİ BABACAN’DA KALMALI

Bizce Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına çıkması, AKP iktidarında siyasi ve ekonomik açıdan güçlü bir sağduyu odağının devreden çıkması anlamına da geliyor. Hepimiz biliyoruz ki; ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, ekonominin önemli çapası olan IMF’le ilişkileri sıkıntısız götürdü. Ama Babacan, gerekenlerin yapılması konusunda Başbakana çok ısrarcı olamayan bir kişi. Bu nedenle de alınması gereken kararlar için, özellikle kritik konularda, hep Abdullah Gül’ü devreye sokarak, Gül kanalıyla Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ikna edebildi. Yapılacak önemli hataların bu yolla önlendiği de çok oldu.

İşte bu nedenle, yani ekonomik ve siyasi konularda yapılacak hataları açıkca Erdoğan’ın yüzüne karşı söyleyip, yanlışlardan dönülmesini sağlayan bir kişi, artık AKP’de olmayacak.

Bu arada Dışişleri Bakanı’nın kim olacağı da şimdiden yoğun olarak konuşulmaya başladı. Bakan Babacan’ın Dışişlerine kaydırılıp, yerine getirileceği söylenen bazı AKP’li isimler, çok açık söylüyoruz; ne kadar kısa süre için bu görevi götürecek olsalar da, işi felakete götürebilirler. Ekonominin hala çok kritik bir konumda olduğu kesinlikle unutulmamalı.

Babacan’ın eleştirdiğimiz yönleri, eksikleri, yanlışları olabilir ama ekonomide elde edilen istikrarın simgelerinden biri haline geldiği de açık. İşte bu nedenle Babacan, kesinlikle ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı’ndan alınmamalıdır.

Genel seçimler zamanında yapılsa da erkene alınsa da, önümüzdeki dönem ekonomik gidişat açısından çok temkinli olunması gereken bir dönem. Bu risk gözardı edilecek bir risk değil.
Yazarın Tüm Yazıları