Hale, Jale, Lale ve Ebru için istek

Dokunmayın Bana!

Bu günlerde hál hatır yoklamacasına "N’apıyo’sun?" diye soran herkese; "Yuları da yok gerçi ama aklımı tutmaya çalışıyorum," diyorum; "ki kaçmasın..."

İş yerinde şantiye hálindeyiz. Ofiste inşaat var. Mütemadi bir matkap voaaarrr’tısı eşliğinde ne okuduğumuzu-yazdığımızı bırakın; ne düşündüğümüzü anlamak adına bağırarak düşünme ihtiyacında, çalışmaya çalışıyoruz.

Gündemin yoğunluğunu ziyadesiyle takdirlerinize bırakıyorum. Son bir haftadır olanların bitenlerin; Hrant Dink’in ardından İsmail Cem’in de terk-i álem eylemesinin yüreğe yüklediği yükü bir yana koyun; bir de hamallık tarafında emekçisi olunca, işin öyle bir sıkıntısı da var. Yani siz görmezden gelebilirsiniz belki de, biz maalesef gelemiyoruz. Aralarda derelerde Davos zirveleri filan da vuku buluyor meselá. Haberle teberle, yani kütükle ve baltayla, yani edisyonla medisyonla uğraşıyoruz. Edisyon medisyon şöyle dursun, meditasyon topuna mı girsem diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz yıl Tibet’te transa geçip kaybolan bir çocuk vardı hani. Bir ağacın altında bağdaş kurmuş otururken sırra kadem basmıştı da "Bu çocuk Buda’nın revize edilmiş sıfır motor reenkarne modeli" gibilerinden geyiği çevrilmişti. Sonra n’oldu o çocuğa, ucunu kaçırdım. Bulundu mu, ortalara çıktı mı, hálá firarda mı...

Neyse ne; herife karşı haset duygularıyla doluyum. (Evet, haset diyorum; bilgeliğin mahallesinden yolumuz geçmemiş. Biliyorum, söylemenize gerek yok; benim yapacağım meditasyondan kifayet gelmez.)

Ha, bu arada zırt fırt dillendiriyorum ama zehir akıtırcasına tekrar etmek isterim; bu süreçte bir de ev taşıyorum. (Tövbe. Allah razı olsun, valideyle pederden. Benim o konuda pek bir şey yaptığım yok. O işin tüm cefasını onlar çekiyor. Yine de işte; fikriyatı ve kendi payıma düşen fiiliyat faslının tüy dikmesi bile yeten yetmiş tadında; artıyor.)

Bir de küçük tefek adli dava mevzularım var; onlar ayrı... Kafamı kaldırıp bir avukat vekáletnamesi çıkaracağım; böyle bir şey olabilir mi; vakit yok; çıkartamıyorum.

Hayata, kadere, burcumun yıldız haritasına, boka püsüre, Nuri Alço’ya, n’isyankár bir şekilde "Dokunma benüüüü!" diye höykürmek istiyorum.

Tahmin etmekte zorlanmamışsınızdır: Şarkılardan fal tutmaya takatim yok; bu hafta kendime taammüden fal seçiyorum: Absürdistan’ın Matkap Mahallesi’nden N’ebru N’apa için istekte bulunuyorum: Zeynep Casalini’nin Dokunma Bana’sı: Ay, çalar mısınız lütfen?..

İLK HEDEFİMİZ UZAY!

Her şey bir yana dursun; insan kendiyle meşgul bir yaratık malumunuz: Şarkının gördüğü talep, klibinin TV kanallarında ve radyo frekanslarında aldığı istek; tabiri caizse, kaderin "trendy" seyrettiğine delalet.

Empatisine kurban olduğumun hayatı: Herkes mi taşınıyor be nedir? Her Otostopçu’nun Galaksi Rehberi’ni anasım var bu konuda; Dünya istimlak mı ediliyor? NEDİR?

Dünyada Bush ve Topbush yaşadığınca sükûnet söz konusu olabilecek gibi görünmüyor. E peki nedir? Selámet nerededir?

İlk hedefimiz Uzay’dır derim.

Aldığımız duyumlara göre ilkbaharın ilk diliminde (ikinci) albümü huzura gelecek. Zeynep Casalini’nin henüz stüdyo rahmindeki albümünün çıkış şarkısı Dokunma Bana, muhtelif sanatçıların şarkılarından oluşan ve DMC’den çıkan dört CD’lik 64’ün bünyesinde bir ’teaser’ babında huzura geldi:

Klibi Dijital Sanatlar / Gürcan Keltek yönetmenliğinde, Beykoz Sümerbank Ayakkabı Fabrikası’nda çekildi; görüntüler(in bir kısmısı) Nasa’nın fotoğraf bankasından temin edildi. Klipteki kurumuş çiçeklerden oluşan sera, mekán içersinde tamamen kendiliğinden oluşmuş doğal bir kuru çiçek serasıyla yansıtıldı. (Siz tüm bunları ’mış’ bábında okuyunuz. Biz aldığımız duyum ve bültenlerin dekoderi, yerine göre de yalancısıyız.)

Klipteki kurumuş çiçeklerden oluşan sera, mekán içersinde kendiliğinden oluşmuş doğal bir kuru çiçek serası(ymış).

UFO’YA OTOSTOP ÇEKECEĞİM

Şarkının sözleri ne kadar aşk teması çağrıştırıyor gibi gözükse de terk ediliş, izolasyon, kaçış, yok olma, temalarını da işlemekte(ymiş). Şu anda küresel ısınma, terör, savaş, vb. nedenler dolayısıyla Dünya’nın içinde bulunduğu durum vahim(miş). İnsanın bir yere ait olamaması, aidiyet duygusunun yok olması gibi meselelere değinilmiş. Bir an önce çareler aranmazsa ve insanlık bu konulara çözüm bulmak adına birleşmezse sonu da fena gelecek(miş).

Şarkının orijinal versiyonu Agmal Ahsas’ı Lübnanlı Elissa söylemiş. Beste Muhammed Rifai’ye, Türkçe sözler ve düzenleme Sinan Akçıl’a ait.

Böyleyken böyle: Bir UFO geçerse otostop çekmeyi düşünüyorum. Uzay boşluğunda bir yerden bir yere taşınmak daha kolaydır diye umuyorum.
Yazarın Tüm Yazıları