Para politikasının sanat tarafı

PARANIN ölçülmesinde sorun olunca, para ile enflasyon arasındaki ilişkiyi kullanarak enflasyonist baskıları önceden görebilmek de zorlaşmaktadır.

Para politikası enflasyonist baskıları görerek şekillenmek zorundadır. Para politikası enflasyonu gördükten sonra şekillendiğinde geç kalınmış demektir.

Merkez bankaları paraya bakmayacaksa, neye bakarak enflasyonist baskıları önceden görüp para politikasını şekillendirecektir? Sonuçta, uygulamaya koyacağı para politikası paraya yönelik bir politikadır. İşin sanat tarafı da burada devreye girmektedir.

FARKLI YAKLAŞIMLAR

1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Amerika’da uygulanan para politikası genel olarak değerlendirildiğinde, çoğu kimse "çok başarılı" olarak niteleyecektir. Çünkü, son yirmi yıldır Amerikan ekonomisi fiyat istikrarı içinde göreli olarak çok yüksek bir ekonomik büyüme gerçekleştirmiştir. Böyle bir performans sonucunda bu dönemde Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) Başkanı olan Alan Greenspan efsaneleşmiştir.

Son yirmi yılda Amerika’da fiyat istikrarı bozulmamıştır. Ama, para arzı (hangi şekilde ölçülürse ölçülsün), farklı dönemlerde çok farklı gelişmeler göstermiştir. Dolayısıyla, para arzının enflasyonist baskıları önceden haber verme özelliği Amerika’da giderek azalmıştır. Para dışı varlık değerlerinin artması, ev, otomobil ve diğer dayanıklı tüketim mallarına artan talep gibi göstergeler enflasyonist baskıları daha iyi gösteren değişkenler olarak öne çıkmışlardır. Öne çıkan yeni etkenlere bakarak oluşturulan para politikası da FED’i en azından şimdiye kadar mahcup etmemişlerdir.

Avrupa konuya biraz daha farklı yaklaşmaktadır. Avrupa Merkez Bankası (AMB) felsefe olarak eski Almanya Merkez Bankası’nın (Bundesbank) etkisi altındadır. Bu da doğaldır. Çünkü, Bundesbank’ın fiyat istikrarı konusundaki karnesi dünyadaki hiçbir merkez bankasının ulaşamadığı kadar iyidir. Bundesbank öğretisinde, para, enflasyonist baskıları ölçmenin merkezinde oturur. Dolayısıyla, AMB’nın para politikası kararlarında parasal analiz önemlidir. Para, en yakından takip edilen değişkenlerden biridir. Bu yaklaşımıyla OECD gibi kuruluşlar AMB’nı son dönemlerde eleştirmeye başlamışlardır.

HATA TERCİHİ

Aynı amaç (fiyat istikrarı) için iki farklı yaklaşımdan söz edilmektedir. Uygulamadaki yaklaşım hatalıysa, iki olasılık söz konusudur: enflasyonist baskı olmadığı halde anti-enflasyonist para politikası yürürlüğe koymak ya da enflasyonist baskılar olduğu halde, hiçbir şey yapmamak. İlki, ekonomik büyümeyi gereksiz yere sekteye uğratır. İkincisi, enflasyonun gerçekleşmesine neden olur. Merkez bankaları hangi yanlışı yapmayı tercih ederler?

Elbette, asıl amaç, hata yapma olasılığını asgariye indirmektir. Ama, hata yapılacaksa, Avrupa, büyümeden fedakarlığı enflasyonun gerçekleşmesinin önüne koyar. Yani, fiyat istikrarını tercih eder. Amerika ise, biraz enflasyona rağmen, büyümeye Avrupa’dan daha fazla önem verir. İkisinin de ürettiği tablo beğenilir. Ama, iki tablo arasında farklı renkler öne çıkar. Bu anlamda, gerçekte son derece teknik olan para politikasının matematiği yoktur.

Türkiye’nin para politikasındaki yaklaşımı konusunda bir yargıya varmak için henüz çok erkendir. Ama, yüksek enflasyon düzeyini terk edip kalıcı bir fiyat istikrarı oluşturmaya çalışan bir merkez bankası açısından, Avrupa yaklaşımının benimsenmesi fiyat istikrarının kalıcılığının tesisi ve para politikasının itibarı açısından çok daha önemli görünmektedir. Önümüzdeki dönem bu konularda davranışların test edileceği önemli gelişmelere gebedir.
Yazarın Tüm Yazıları