Sorun çözme yöntemleri

CÜNEYT Ülsever arkadaşımızın 7 Aralık tarihli yazısından bir cümleyi ödünç alacağım:

"Kendi Kürt meselesini çözmemiş bir Türkiye’nin, Ortadoğu’da yeteri kadar ciddiye alınması mümkün değildir."

Niyetim Cüneyt Ülsever ile tartışmak değil. Çok zorda kalmadıkça Hürriyet Gazetesi’nde yazan hiçbir arkadaşımla tartışmam, tartışmak istemem. Cüneyt Ülsever’in cümlesini, temsil yeteneği dolayısıyla örnek model olarak alıyorum.

* * *

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ve bazılarını "fesat" olarak tanımladığım birden çok sorunu var: Ermeni, Kürtçü, Kıbrıs, Ege ve kıta sahanlığı, türban, imam hatip liseleri...

Kürtçü fesadı dışında kalan bütün uluslararası sorunlarda Türkiye’nin karşısında bir muhatap var. Türban ve imam hatip sorunlarında Cumhuriyet’in karşısındaki muhatap: Hükümet. Ama Kürtçü fesadında bir muhatap yok.

Ermeni, Kıbrıs, Ege ve kıta sahanlığı konularında karşı tarafın istekleri karşılanırsa sorun kalmaz. Demek ki sorun tek taraflı değil. Karşı tarafın da içten çabası gerekir.

Türban ve imam hatip sorunları ancak yasalara, yargıya ve Cumhuriyet’e göre çözümlenebilir.

PKK çizgisindeki Kürtçü fesadı ise, PKK’nın ateşkesi falan ağzına almadan silah bırakıp teslim olmasıyla sona erer. Türkiye, Kürtçü fesadını başka türlü çözemez.

Bölgesel kalkınma, kalkınma öğelerinin yeniden programlanması, bölgenin bütün gereksinimlerinin giderilme çabaları ve hatta "af" ancak PKK’nın teslim olmasıyla başlayabilir. PKK’nın silahlı isyanının sona ermesi için hükümetin yapacağı girişimleri öne alması mümkün değil. O zaman korkunç bir kaos doğar, ülkenin temelleri çatırdar!

Ama Kürt kökenli politikacıların, aydınların ve ileri gelenlerin mutlaka kendilerini eğitmeleri gerekiyor. Bu öğrenim ve eğitim, Kürt fesadının ve sorununun sona ermesine epeyce katkıda bulunabilir. Parti yöneticileri, Kürt kökenli aydınlar bilir bilmez insan haklarından, özerklikten, federasyondan söz ediyorlar. Bu türden insanlara bir tavsiyem var. Benim yaptığımı yapsınlar ve bir Uluslararası Hukuk kitabı okusunlar. Ben uluslararası hukuk dersimi Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın kitabından çalışıyorum.

DTP belediye başkanları, kimi politikacılar ve bana e-posta gönderen kimileri, "ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı"ndan yani self-determination’dan söz ediyorlar. Sanıyorlar ki kendi kendini "halk" ya da "ulus" olarak tanımlayan bir topluluk, istediği an bir federal ya da bağımsız devlet kurabilir.

Kuramaz! Kuramamasının en büyük engeli, uluslararası hukukta yerleşik bir ilke olan "devletin ülkesinin bütünlüğü ilkesi"dir. Öte yandan, daha önceki bir evrede federe devlet sahibi olmamış bir halkın, federe devlet kurmaya hakkı yoktur. (Pazarcı, 140-143)

* * *

Türkiye Cumhuriyeti’nin bastırılması gereken silahlı isyan dışında çözülecek bir Kürt sorunu yoktur. Ama Kürtlerin iki ayaklı bir Kürt sorunu var: PKK ve uluslararası hukuktan habersiz cahil politikacılar. Yanlış önderlik ve boş vaatlerle bölge halkını mutsuz ediyorlar!
Yazarın Tüm Yazıları