Bizim de Papa’dan beklentilerimiz var

Herkes Türkiye’den bir şeyler bekliyor. Bizim beklentimiz de, Papa’nın “Müslüman Türkiye AB’ye giremez” anlamına gelen eski açıklamasını düzeltmesi veya -hala fikrini değiştirmediyse- ısrar etmesidir. Ama Papa’nın bu konudaki görüşünü açıkça öğrenmek istiyoruz.

Haberin Devamı

Bütün dünyanın gözü, Türkiye’nin üstünde.

 

Herkes, Papa’nın nasıl bir muameleyle karşı karşıya kalacağını merak ediyor. “Acaba olaylar çıkacak mı?” sorusu soruluyor.

 

Neresinden bakılırsa bakılsın, gezi göz kamaştırıyor. Şu iki gün içinde Katolik Kilisesi, Ortodokslar’la yakınlaşma yönünde adım atacak. Bunu da, bir Müslüman ülkenin toprakları üzerinde yapacak. Papa’nın bu açıdan neler söyleyeceği de merak konusu.

 

Hem Müslüman-Hıristiyan ilişkileri, hem Hıristiyanlar arası ilişkiler bu geziden etkilenecek.

 

Peki, Türkiye olarak bizim beklentimiz yok mu? Var tabii...

 

Haberin Devamı

Papa’nın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nekatılamayacağı yönündeki sözlerine açıklık getirmesini bekliyoruz.

 

Eğer hala aynı görüşteyse, mutlaka bunu tekrarlamalı. Avrupa’nın bir Hıristiyanlar kulübü olduğunu yüzümüze söylemeli. Bunu yolun sonunda duyacağımıza, şimdiden kesinleştirmekte çok yarar var.

 

Eğer görüşünü değiştirdiyse de, söylemeli.

 

Müslüman Türkiye’nin, Hıristiyanlar kulübüne üye olabileceğini belirtmeli. Dinleri birbirinden uzaklaştırmak değil, tam aksine yakınlaştırmak istediğini göstermeli.

 

Diyeceksiniz ki, Papa daha Erdoğan’la görüşmesinde bunu söyledi. “Türkiye’nin Avrupa camiası içinde olmasını destekliyorum” dedi. Ama hayır. Bu yetmez. Zira bu cümleyi Papa’nın ağzından duymadık. Erdoğan görüşmesini basın toplantısında aktarırken, ikili görüşmede böyle söylediğini duyurdu. Oysa bizim de Avrupa’nın da bu cümleyi en net haliyle Papa’nın ağzından duymamıza ihtiyaç var.

 

 

Haberin Devamı

Papa’nın, dinler arası gerginliği mi, yoksa diyalogu veya uzlaşıyı mı yaymak istediği ancak böyle daha net şekilde anlaşılacak. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne adaylığı konusuna yaklaşımı da işte bu açıdan çok önemli.

 

Neresinden bakılırsa bakılsın, tarihi günler yaşıyoruz. Bunlar sadece bizim değil, Hıristiyanlar için de tarihi günler.

 

Tek istediğim, sırf oy kapabilmek, seçim gösterisi yapabilmek için marjinal grupların işin tadını kaçırmamaları...

                                             

 *                               *                               *

 

PAPA GEZİSİNİ İYİ YÖNETEMEDİK…

          

Kim ne derse desin, istendiği kadar hangi gerekçelerle bu şekilde hareket edildiği anlatılsın, yine de tatmin edici bir yanıt alabileceğimi sanmıyorum.

Haberin Devamı

          

Papa’nın Cumhurbaşkanı’nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelmesini isteyen bizleriz. Taklalar attık ve bu gezinin, sadece iki kilisenin diyaloğu çerçevesinde yapılmamasını, Türkiye Cumhuriyetine resmi bir gezi çerçevesinde gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcadık.

          

Sonunda da kabul ettirdik.

          

Şimdi neden bu şekilde hareket ediyoruz ?

          

Başbakan önce surat astı. “Ben programımı Papa’ya göre mi ayarlayacağım?”dedi. Bu, pek diplomatik bir yaklaşım değildi. Uluslararası ilişkilerin gerektirdiği incelik yoktu. Neredeyse, bu yaklaşımın nedenlerini soranları dahi tersler gibi konuştu.

          

Erdoğan’ın Papa’yı sevmesini kimse beklemiyordu, ancak bu kadar ters bir vücut dili benimsemesine de gerek yoktu. Doğrudur, bu Papa ile Papa 2. JeanPaularasında büyük fark var. Biri sevecendi, diğeri mesafeli. Biri, barış için içtenlikle mücadele ettiğini gösterirdi. Diğeri, Katolik dünyasının radikallerine daha yakın. Katıksız ve mücadeleci bir din adamı. Biri, Türkleri sevdiği izlenimini vermişti, diğeri müslüman Türkiye’nin Hıristiyan Avrupa’da yeri olmadığına dikkat çekmişti. Ancak bütün bunlar dahi, Başbakan’ın tutumunu açıklamıyor.

Haberin Devamı

          

Galiba danışmanları Erdoğan’ın aklına girdiler ve Papa’yı, soğuk davranarak cezalandırmamız gerektiğini söylemiş olacaklar ki, AKP liderliği ilk başlarda hep beraber sırt çevirdi. “Davet eden Cumhurbaşkanı Sezer’dir. Varsın o konuşsun” deniliverdi.

          

Erdoğan kendine NATO doruğuna attı. Sonra baktı ki eleştiriler artıyor, bu defa çark etti ve hava alanında kerhen de olsa buluştu.

          

Neden ?

          

Ne bu kadar surat as, ne de sonradan çark edip 20 dakika gibi komik bir süre görüşmeyi kabul et.

          

Başbakan yetmiyormuş gibi, ardından Gül de NATO’ya koşturdu.

Haberin Devamı

          

Sonra, herhalde o da işin abartıldığını görmüş olacak ki,Hadi, son gün buluşup yemek yiyelim” dedi. Oysa, Vatikan nezdindeki Türk Büyükelçiliğine sormuş olsalar, Papa’nın hiçbir politikacıyla yemek yemediğini öğrenirlerdi. Herhalde sırf red yanıtı almak için böyle bir öneride bulunduğu izlenimi doğdu.

 

O da yetmiyormuş gibi, İstanbul Belediye Başkanı da Brüksel’e gitti. Hatta, daha da ileri gidip “ Zaten burada olsaydım dahi, kendim gitmeyecek yardımcımı yollayacaktım”dedi.

          

Uluslararası ilişkilerde bunca gerilim yaratmaya, Papa’nın İslam’a genel yaklaşımından memnun olmadığımızı göstermek için bunca çabaya gerek var mıydı?

          

Bunun yerine, Papa gezisini Türkiye’nin görüşlerini dünyaya yaymak için kullanılamaz mıydık?

          

Türkiye’ye gelen yüzlerce gazeteciye, Avrupa Birliğinden tutun, Kıbrıs ve İslam ile Hıristiyan dünyalarının yakınlaşmasıyla ilgili görüşlerimizi anlatmak daha yararlı olmaz mıydı?

          

Surat asarak, sırtımızı dönerek ne kazandık ?

          

Hiçbir kazanamadık.

          

Kimse oralı olmadı. Zaten Papa’nın gelişi, Ortodoks kilisesi ile yakınlaşma çabasından başka birşey değildi.

          

AK Parti hükümetinin Papa’yı kucaklayıp yanaklarından öpmesini hiçbirimiz beklemiyorduk, ancak bu kadar acemice davranacağını da doğrusu hiç sanmıyorduk.

          

Türkiye açısından boşa giden bir Papa gezisi olacak.
Yazarın Tüm Yazıları