Niyet mektubu imzası öne mi alındı

AB ve IMF çapalarının, ikisinin birden, Türkiye ekonomisini nasıl istikrara kavuşturduğu konusunda o kadar çok şey yazılıp çizildi ki...

Şimdi bu çapaların, en azından ağırlığında, bir değişiklik zamanı gelmiş gibi gözüküyor.

Dünkü açıklamalardan sonra, bundan sonra AB çapasının gevşediğini, yumuşadığını söylemek yanlış olmayacak. Belli ki bundan sonra Türkiye’nin AB ilişkileri daha gevşek bir düzlemde yol alacak.

Hem AB’nin hem Türkiye’nin ipleri tümüyle koparmaya cesaret edemeyeceği yönünde yaygın bir kanı var. Yani Kıbrıs konusunda bir ilerleme sağlanamasa da, bir ara formül bulunup, bu sorunun çözümü ertelenip, ilişkilerin gevşek biçimde de olsa, adına "soğuma" da dense, bir şekilde sürdürüleceği anlaşılıyor.

Ama bu durum Türkiye ekonomisi için AB çapasının eskisi kadar sağlam ve güçlü yürümeyeceği gerçeğinin de bir işareti sayılır.

Bu çapa yeniden ne zaman güçlü hale getirilir, tam üyelik adına daha somut adımlar ne zaman atılmaya başlar, bunu ileriki yıllarda göreceğiz.

Devlet Bakanı Ali Babacan, geçtiğimiz hafta sonlarına doğru, niyet mektubunun tamamlanmak üzere olduğunu, hafta başında imzalanabileceğini söylemişti. Dün bir demeç vererek, niyet mektubunun imzalandığını açıkladı.

Halbuki daha önce yapılan açıklamalara bakarak, piyasalar aralık ayının başlarında niyet mektubunun imzalanacağı, ilk yarıda Noel tatiline girmeden de niyet mektubunun IMF yönetiminden geçeceği beklentisine girmişti. Yani niyet mektubunun imzalanması, piyasaların beklentisinden bir-iki hafta önce gerçekleşmiş oldu.

Bizce; Devlet Bakanı Ali Babacan, Kıbrıs konusunda önemli bir adım atılamayacağını, bir orta yol bulunamayacağını daha önceden biliyordu ve bu nedenle niyet mektubunun imzalanmasını biraz öne aldı. Bizce iyi de etti...

Bu imza öne alındıysa, mutlaka IMF’ye istediklerinin bir bölümü daha verilmiş demektir. Çünkü imzaya hazır hale gelmesi demek, imzalanacak niyet mektubu üzerinde IMF’nin de onayının alınması demektir. İşte bu nedenle belki de öne almanın maliyeti, bazı kalemlerin pazarlıklarının kısa sürmesi anlamına gelmiştir yani müzakere gücü belki azalmıştır. Ama ne olursa olsun, zaten yapılması gerekenler kabul edildiği için, bizce olumlu olmuştur.

IMF ÇAPASINA DAHA SIKI SARILMAK GEREK

Devlet Bakanı Ali Babacan’ın AB çapası gevşerken IMF çapasını güçlendirme yolunu seçmesinin nedeni, elbette ki piyasalardır, beklentilerdir. Babacan da zaten hafta sonunda yaptığı açıklamada Kıbrıs konusunun piyasalar tarafından zaten satın alınmış olduğunu söyledi. Yani Kıbrıs konusunda piyasaların fazla bir beklentisi kalmamıştı, IMF niyet mektubu imzası öne alındığı için, olası etkiler de absorbe edilmiş oldu.

Piyasaların Kıbrıs konusundaki mevcut pozisyonu zaten satın aldığı görüşüne katılıyoruz. Ancak unutulmaması gerekir ki, bu gelişmeyle birlikte piyasalar aynı zamanda "Türkiye ile AB ilişkilerinin resmi olarak adı konmasa da bir soğukluk dönemine gireceğini" de satın almış durumda.

Şunu demek istiyoruz ki; sanmıyoruz ama, bir olumsuz sürpriz olur da, AB tarafından Türkiye ile ilişkilerin dondurulduğu yönünde bir karar ya da sert bir açıklama çıkarsa, piyasalar bundan olumsuz etkilenecektir. Piyasa, adım konmamış bir soğumayı satın aldı.

Özetle söylemek gerekir ki; AB çapası belli ki önümüzdeki 1, belki 2 yıllık dönemde artık gevşek bir dayanak oluşturacak. 2 yılın üzerinde bir soğukluğun maliyeti, tabii ki o dönemki koşullara bağlı ama, şimdikinden çok daha ağır olacaktır.

Bu durumun, IMF çapasına bundan sonra daha sıkı sarılmak ihtiyacı doğurduğunu da gözardı etmemek gerekiyor. Seçim öncesi dönemlerde IMF’yle ilişkileri koparma lüksü, bizce artık kalmamıştır. Çünkü bu çapa da gevşerse, istikrar çabaları da gevşeyecek demektir.
Yazarın Tüm Yazıları