Davutoğlu-Zapsu dönemi

BİR yanda Başbakan Erdoğan ve danışmanları, öte yanda Dışişleri Bakanlığı.

Bu iki grup, dış politikayı birbirlerinden tamamen kopuk götürüyorlar.

Birbirlerinin yaptıklarından haberleri yok.

Dışişleri Bakanı Gül ise iki grubun arasında kalıyor.

Örneğin, Başbakan’ın başdanışmanlarından Ahmet Davutoğlu, Suriye Devlet Başkanı Esad’a mesaj götürüyor.

Mesajı bildireceği sırada kaş göz işaretiyle Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi’ni odadan çıkartıyor.

Mesajın içeriğini devletin büyükelçisinin öğrenmesini istemiyor.

Öteki Başdanışman Cüneyd Zapsu, ABD, İngiltere, Almanya büyükelçileriyle ve İsrail Büyükelçiliği Müsteşarı’yla görüşmeler yapıyor.

Bu çok gizli görüşmelerde neler konuşuldu? Ne sözler verildi, ne sözler alındı bilinmiyor.

Bu vahim bir olaydır.

Ancak işin daha da vahim olan yanı var:

Bu görüşmelerden ne Dışişleri Bakanı Gül’ün, ne de ona bağlı olan ve devletin dış politikasını yürüten Dışişleri Bakanlığı’nın haberi oluyor.

* * *

Benim bildiğim, Türkiye Cumhuriyet tarihinde böyle başına buyruk bir dış politika hiçbir dönemde yürütülmedi.

Ne Atatürk yaptı bunu, ne İnönü, ne Menderes, ne de Demirel...

Kafasına göre hareket etmeye bayılan Turgut Özal bile bu kadar pervasızca hareket etmedi.

Kimdir bu Davutoğlu ve Zapsu?

Devletin yıllardan beri sürdürdüğü dış politikanın inceliklerini 3.5 yılda nasıl öğrenmişler?

Ben gazeteci olarak cumhurbaşkanlarının ve başbakanların dış gezilere çıkmadan önce Dışişleri’nden hem rapor, hem de brifing aldıklarına tanık oldum.

Ziyaretten önce gidilecek ülkeyle yürütülen dış politikanın bütün ayrıntıları konusunda kendileri bilgilendirilir.

Yapacağı konuşmanın ana hatları belirlenir.

Ciddi bir devlette dış politika böyle yürütülür.

Siz Dışişleri’ni dışlayıp kendi bildiğinize göre dış politika yürütmeye kalkarsanız işte böyle yüzünüze gözünüze bulaştırırsınız.

Sporda kirli çamaşırlar

TOPLUMUN her kesimi kirlenmişken, hele hele kirliliğe bu kadar açık bir kesimin, yani sporun bu kirliliğin dışında kalması beklenemez.

Dünkü Hürriyet’in sürmanşetindeki haber, durumun ne kadar vahim boyutlara ulaştığını gösteriyor.

Bu konuda Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e çok önemli bir görev düşüyor.

Cerahat dolu yaraya neşteri zaman yitirmeden vurması gerekir.

Böyle bir pisliğe karşı büyük bir cesaretle harekete geçen ve radikal cezalar veren İtalya bize örnek olmalıdır.

Bunu yapamazsak spor ahlakını koruyamayız.

Her geçen gün kirlilik artar ve dünyadan soyutlanma noktasına geliriz.

Bunun sıkıntılarını da zaman zaman çekiyoruz.

O nedenle Mehmet Ali Şahin hem kendi, hem ülke onuru için yaşamsal bir karar vermek zorundadır.
Yazarın Tüm Yazıları