Daha da gelmem Uludağ’a!

Sömestr tatili göz açıp kapayıncaya kadar geldi.

Haberin Devamı

Daha yılbaşı yorgunluğunu atamadan “Çocuklar evde nasıl oyalanacak” diye düştük bir telaşa. Zaten sömestr tatili geldi mi arkası çorap söküğü...


G eçen günlerde maaile toplanıp düştük Uludağ yollarına. Pufidik kar kıyafetleri çıktı, valizler yapıldı. Sucuk ekmek, sıcak şarap hayalleri kuruldu. Hayaller güzeldi. Ancak vardığımızda hiçbir şey hayal ettiğimiz gibi olmadı. Kocaman kocaman otobüsler, arabalar... Arabalara sığmayıp kamyonlarla taşınan eşyalar... Sanki herkes işi, gücü bırakmış Uludağ’a koşmuştu. “Trafik için, park için, kalabalık için can sıkmaya değmez iki günün tadını çıkaralım” dedik ve hiç vakit kaybetmeden kar kıyafetlerimizi giyip kayak pistine vardık.



Önce Ruslar gitti


Uludağ eskiden Rusların gözdesiydi. Öğrendim ki artık eskisi gibi Rus turist gelmiyormuş. Rubledeki devalüasyonun da bu işte payı büyükmüş. Bizimkilerse kış kıyamet topuklularla karda yürümeye çalışıyor. Makyaj, aksesuar, kolda çantalarla salınanlar... Bizimle değilsiniz! Etraf fotoğrafçı kaynıyor. Sanki kar üstünde değil de beş yıldızlı otelde, deniz kenarında keyifteler. Seyyar satıcılar zirvede de rahat bırakmıyor. Her yerde nargileler, ‘Bu alanda ateş yakmak, piknik yapmak yasaktır’ tabelası önünde yapılan mangallar... Yok, yok! Eskiden şömine başında, kar üstünde salep, sıcak şarap, sucuk ekmek, kestane keyfi vardı. Uludağ’a sadece kayak yapmaya ya da öğrenmeye gelinirdi. Kayak hocaları profesyoneldi. Şimdi herkes hoca... Daha da tuhafı etrafta dolanan siyah ceketli, tespihli ağır abiler... Yazın turistik yerlerde, çarşılarda gördüğünüz simsarlar gibi kulağınızın dibine gelip “Kıyafet mi istiyorsunuz” diye hemen pazarlığa başlıyorlar. Şimdi trafik diyeceğim “Ne alakası var” diyeceksiniz. Küçücük, karlı, buzlu yollarda, arabalarının arasında kar kıyafetlerinizle, kayaklarınızla yürümek evet, gerçekten zulüm. Diyelim ki becerdiniz, telesiyejlere kadar geldiniz. Gezinti yapanların arasından sıyrılıp zirveye çıktıktan sonra sağ salim aşağıya inmeniz ne kadar iyi kayakçı olduğunuza değil, şansa kalmış. Önünüzde, sağınızda, solunuzda acemiler, yuvarlananlar, yaralananlar... Başınıza bir iş geldi yaralandınız, kolunuz incindi, bacağınız kırıldı. Orada öyle kalırsınız. Çünkü ambulansın o daracık yollardan size ulaşması zor iş.

Haberin Devamı



Başka türlü bir şey benim istediğim

Haberin Devamı


Tüm bu manzara karşısında hepimize kal geldi. Başımıza bir iş gelmeden, kolu bacağı kırmadan dönmeye karar verdik. “Memnun olmayan bir tek ben miyim” diye düşündüm. Ama gördüm ki Uludağ’dan artık kimse mutlu ayrılmıyor. Ne profesyoneller ne karla buluşmaya gelen turistler ne de kayağa yeni başlayanlar... Tabii ki herkes karla buluşsun, tabii ki herkes kayak denesin... Mesela kartopu oynamak için, karda mangal yakmak için özel alanlar olsun... Fiyatlar denetlensin bir simitle gün geçmesin. Herkes ekmek keyfi yapabilsin. Araçlar kaldırılsın, büyük bir otopark yapılsın... Profesyonellerle amatörler için ayrı ayrı pistler olsun. Pistlerde simsarlar yerine kameralar olsun. Kazalar bu şekilde önlensin. Bunlar benim amatör gözle gördüklerim ve olmasını arzu ettiklerim. Böylece herkes daha mutlu olabilir. Sadece farkına varıp taşın altına el koymak lazım. Çünkü Uludağ hepimizin ilk göz ağrısı. Bizler sahip çıkıp
her şey yoluna girene kadar sömestr tatilinde Uludağ yolcuları gazanız mübarek olsun!.

Yazarın Tüm Yazıları